CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu 'İlk günlerde döküleceğimizi bekliyorlardı. Şimdi gördüler, bırakın dökülmeyi giderek artan bir kitle var' dedi.
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, 8. günü biten Adalet Yürüyüşü’nü İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu’nun kaldığı Maltepe Cezaevi’nde sonlandıracaklarını, ancak “Adalet arayışları”nın, mitingler, farklı etkinliklerle devam edeceğini açıkladı. Kılıçdaroğlu yedinci günün sonunda, yürüyüşün bundan sonraki süreçleri, sağlığı, beslenmesi ve özlemlerini Cumhuriyet'ten İklim Öngel'e anlattı:
- MHP Genel Başkanı Bahçeli, sosyal medyadan “Pensilvanya’ya kadar gitsinler, geri dönmesinler” dedi. Yorumunuz nedir?
Bu yürüyüşü normalde adalet olmadığına inanan bütün siyasi partilerin destek vermesi gerekiyor. Gelip yürümesi değil yani ama bu ülkede adalet açısından sorun var, dolayısıyla “Bunun toplumun gündemine getirilmesini saygıyla karşılıyoruz” demelerini beklerim. Bahçeli’den de aynı açıklamaları beklerim ama o bizi suçlayan açıklamalar yapıyor, istediği kadar suçlayabilir.
‘Dökülmedik, arttık’
Adaletin olmadığını, adaletin büyük ölçüde siyasi otoritenin tekeline girdiğini onlar kabul ediyorlarsa oturulup sorgulanması lazım. Onların beklentileri şuydu: “Nasıl olsa yürüyemezler, ikinci gün dökülürler”. Şunu gördüler bırakın dökülmeyi, giderek artan bir kitle var. Toplumun her kesiminden buraya geliyorlar. Bizim seslendirmemizden de cesaret alarak yürüyorlar. Adaletin kendisi birleştirici bir kavramdır, ama maalesef iktidar olanlar kendi söylediklerinin geçerli olmasını savundukları ve ona göre davrandıkları için adalet yara alıyor.
- İstanbul’dan sonra ne olacak?
Adalet arayışı devam edecek. Mitingler de yapılabilir, başka şeyler de yapılabilir, her halükârda adalet arayışını kararlılıkla ve inançla sürdürmemiz gerekiyor. Maltepe bir sembolik yer, mitingimizi yapacağız, herkes evine gidecek. Toplum, bu yürüyüşle hafif şöyle bir doğruldu, hem parlamento içinde hem parlamento dışında muhalefetimizi yükselterecek sürdüreceğiz. Bu kadar insan baskı altındaysa, toplum bu kadar baskı altındaysa bir yerde patlayacak. 20 Temmuz darbesi oldu. Belleklerde bu yerleşmeli. 20 Temmuz’da bu ülkede bir sivil darbe oldu. Darbenin lideri belli, çıkan OHAL kararnameleri, her şeyi yapıyorlar, Anayasa Mahkemesi karar veremiyor, eski kararında bile direnemiyor. Bugün Osman Kaçmaz gelmişti, Antalya’dan. Emekli bir hâkimin adalet için yürümesi ne demektir. Bu ülkede adaletin olmadığının tanığı olan bir kişi o.
‘Farkları yok’
- Erdoğan ve Kenan Evren benziyor mu?İkisinin arasında hiçbir fark yok. Onun sıkıyönetim mahkemeleri vardı, bunun özel mahkemeleri var. O bütün yargıyı kontrol edemiyordu, bu bütün yargıyı kontrol ediyor. O da üniversiteden hocaları attı, bu da üniversiteden hocaları attı. Onun döneminde görevlerine son verilenler mahkemelerine başvurma hakkına sahipti, bu dönemde kimsenin mahkemeye başvurma hakkı yok. O dönemde kolektif suç yoktu, bu dönem daha ağırlaştırılarak kolektif suç oluşturuldu. Batılı kaynaklarda buna sivil ölüme mahkûm etme diyorlar. İş bulamıyor çünkü bu kişi fişleniyor, hiçbir işveren işe bile almıyor.
Sanatın düşmanı. Onlar da gazetecileri hapse atıyorlardı, bunlar da atıyorlar. Aralarında hiçbir fark yok. Bu dönemde çok daha fazla insan tutuklu ve gözaltında. Bu dönemde de işkence var, o dönemde de vardı. 12 Eylül döneminde dava dosyalarında bölük pörçük de olsa bir delil vardı. Bu dönemde dosyanın içinde delil olup olmadığına bakılmıyor, bakılıyor yukarıya, “mahkûm et” denilince dosyada delil olsun olmasın mahkûm ediliyor. İşkence konusunda Türkiye epey mesafe almıştı, 20 Temmuz darbesinden sonra BM’ye verdikleri bir yazıyla, tutulanlara insanca davranmayacağız, adil yargılamayacağız diye Türkiye Cumhuriyeti oraya yazı yazdı. Bir de bize dönüp diyorlar ki “Türkiye’de adalet var”. Bu çekinceden Bahçeli’nin haberi var mı bilmiyorum. Madem hükümetle bu kadar içli dışlı, sorması lazım Bahçeli’nin “Neden arkadaş, Türkiye’yi dünyaya rezil ediyorsunuz?”
- Enis Berberoğlu’nun tutuklanması son damla mıydı?
Bardağı taşıyan son damla. Ergenekon, Balyoz kumpas oldu denilince toplum biraz rahatladı, haklarını aramaya başladılar, kumpas mağdurları da vardı, biz de “Bu insanlar mağdur edildi, itibarlarını iade edin” diye yasa teklifi verdik. Bu, yapılmadı, samimi olmadıkları belli. 15 Temmuz darbesinin Türkiye’ye getirdiği çok farklı bir tablo vardı. Herkes karşıydı, 20 Temmuz oldu farklı bir şey çıktı ortaya. Uzlaşma alanı tamamen yok oldu. “Ben bildiğimi yaparım, bildiğimi okurum” diye bir yapı çıktı.
Sağlığım iyi
- Yürüyüşe Başbakan ya da Cumhurbaşkanı’nı davet eder misiniz?
Gelirlerse, yürüyüşümüze katılırlarsa ve vatandaşları dinlerlerse memnun olurum. Adalet sadece Saray’da değil, Saray’ın dışında bakmak lazım adalet var mıdır, yok mudur diye. Pembe gözlüklerle dünyaya bakmaya gerek yok ki! Herhangi bir vatandaşa sorsunlar, ’’Bu ülkede adalet var mı” diye. Üstelik sordukları kişi de AKP’ye oy veren vatandaş olsun. “Adalet yoktur” diyecekler.
- Sağlık durumunuz nasıl?
Sağlığım iyi, çok şükür. Cihangir İslam ve Metin Lütfi Baydar sağlığımla ilgileniyorlar. Onlar her yürüyüşten sonra hangi hareketi yapmam gerektiğini söylüyorlar, onlara uyuyorum, beslenmem konusunda da onların hazırladıkları listeler var.
Sütlacı özledim
- Yürüyüşle ilgili bir haftalık değerlendirmeniz nedir?Yalnız yürüyeceğimi söylemiştim, her partiden, sivil toplum kuruluşlarından, sanat dünyasından insanlar bizi yalnız bırakmadı. Adalete duyulan özlem artıyor ve bu adalet talebimizin karşılanması, sesine kulak verilmesi bence çok çok önemli. Şunu da ifade edeyim, bir toplumun verdiği tepkinin amacına ulaşmasını sağlayan yol, tepki verdiğiniz kişi ve kurumların ne kadar demokrat olduğuyla ölçülür. Gandhi Hindistan’da yürüdü, İngiltere demokrasinin beşiğidir ve her tepkiye demokrasinin gereği olarak bir şekilde cevap veriyor. Bizim karşımızda üzülerek ifade edeyim, demokrasi kültürünü özümsemiş bir grup ya da bir kişi yok. Kişiler var ama korkudan ses çıkaramıyorlar, bir kişinin tahakkümü altına girmiş vaziyetteler, özgür iradelerini dile getirip onu söyleyemiyorlar.
- Evi özlediniz mi?En çok eşimin yaptığı sütlacı özledim.