Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Posta'dan Hakan Çelenk'in sorularını yanıtladı.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Posta'dan Hakan Çelenk'in sorularını yanıtladı. Kılıçdaroğlu'nun açıklamaları şöyle:
Mesajları:
- Siyasette yumuşama sürmeli
- Erdoğan'la gerginliği azaltmak için mesafe kaydettik
- Böyle bir süreçte Gezi Parkı dayatmasından kaçınılmalı
- Topçu Kışlası unutulmalı
* Erdoğan, Genelkurmay’ın ve MİT’in kendisine bağlanmasını öneriyor. Anayasa değişikliği gerekli olduğu için desteğinize ihtiyaç olacak. Buna nasıl bakıyorsunuz.
Hassas kurumların tek kişiye bağlanması uygun değil.
* Yani destek vermiyorsunuz...
Yanlış yapıldığı için destek vermiyoruz. Örneğin yargıda, yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını sağlayacak her türlü düzenlemeye ‘Evet’ diyoruz biz. Neden? Demokrasinin en önemli kurumu yargıdır. Yargı tarafsız ve bağımsız olmalı. (Kılıçdaroğlu’yla sohbetimizden genel izlenimim başkanlık dışında her şeyi konuşmaya açık olduğu ama hiçbir düzenlemeyi görmeden peşinen evet demeyeceği yönünde. -H.Ç.)
* Bu kurumlar tek kişiye bağlanırsa ne sakıncası var?
Yönetenin sorumluluğu vardır demokrasilerde. Cumhurbaşkanının parlamenter sistemde görevi neden şeklidir? Çünkü anayasal sorumsuzluğu vardır. Siz kalkıp da Genelkurmay Başkanlığı ve MİT’i gibi devletin çok önemli iki kurumunu Anayasa’ya göre hiçbir sorumluluğu olmayan bir kişiye bağladınız diyelim. Peki hata yapılırsa sorumluluğu kimde olacak?
TBMM EN BÜYÜK GÜÇ
* 15 Temmuz sonrası AKP’de başkanlık sisteminden söz eden pek olmadı. Başkanlık meselesi ne olur?
Yaşadığımız darbe girişimi sürecinden sonra Türkiye’nin bu tür arayışlara girmesine hiç gerek yoktur. 15 Temmuz parlamenter sisteme karşıydı. Artık darbeye karşı görevini yapan, kendini kanıtlamış bir Meclis vardır. Meclis bombalanmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi bombalar altında görevini başarıyla yapmıştır. Sabaha kadar çalışmıştır. Darbecileri püskürtmüştür. Bir parlamento artık iradesiyle darbeyi püskürtüyorsa, bundan daha büyük bir güç olamaz. Sistemi tek adama bağlayamazsınız. Tek adama bağlansa sistem çöker.
* Siyasette yumuşama havası var. Sizce sürdürülebilirliği var mı?
Olumlu atmosferin sürmesini isteriz. Çünkü toplum çok kutuplaştı. Gergin bir ortam vardı. Kimse kimseyi dinlemiyordu. Dolayısıyla atmosferin yumuşaması iyi. Özellikle yaşanan darbe sürecinden sonra siyasi partilerin özeleştiri sürecine girmesi bu yumuşamayı sağlar... Güzel olur.
RİSK VAR MI?
* Erdoğan değişti mi sizce?
Son zamanda verdiği mesajlarla gerginlik, ortamının yumuşatılması bakımından mesafe kat ettik. Umarım böyle devam eder.
* AKP’liler darbe riskinin halen devam ettiğini söylüyorlar. Siz risk görüyor musunuz?
Demokrasi gelişirse darbe riski olmaz.
* Yani bu diyalog kültürü darbe riskini bertaraf edebilir mi?
Devlette liyakat sistemi; sağlıklı işleyen bir demokrasi; yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığı; hukukun üstünlüğü kavramını partilerin içselleştirmesi... Bunlar olursa Türkiye’de darbe olmaz. Ancak belli kaygılardan ve kuşkulardan, belli amaçları gerçekleştirmek için topluma uygulanan baskılardan yeni sorun süreçleri de yaratılabilir. Hepimizin oturup sağlıklı ve tutarlı bir özeleştiri yapıp, eski hatalara düşmeden yola devam etmesi lazım. Geçmişte yapılan hatalara tekrar düşülürse Türkiye tekrar aynı sorunlarla karşı karşıya kalabilir.
* Erdoğan’ın bu süreci fırsat olarak kullanarak yeni bir otoriter sisteme gitme riskinden çekinen de çok. Şüpheleriniz var mı?
Türkiye’yi felakete götürür. Umarım öyle bir çılgınlık yapmazlar.
* Devletin yeniden yapılanmasıyla ve kadrolarda liyakatin sağlanmasıyla ilgili bir öneriniz var mı? Ya da iktidar size bir teklifle geldi mi?
Gelinmedi ama bizim önerimiz bütün kesimler tarafından kabul gördü. Devlete sınavla girmek, doğru bir sınavla girmek, yani sınav sorularını çaldırmamak, devlette yükselmeyi kişilerin siyasi görüşlerine kimliklerine endekslememek, devlette bilgiye birikime ve güvene dayalı olarak yükselmeyi sağlamak... Bunu yaparsanız zaten liyakat dediğiniz sistem gerçekleşiyor.
* Balyoz davası mağduru subayların geri dönüşünü destekliyor musunuz?
İstiyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı ve Başbakan’a da söyledim: Hem itibarlarının hem de görevlerinin iade edilmesi gerekir.
* Partinize yakın bir ‘sol’ kesimden bu yumuşama süreciyle bir eleştiri var. Durumu, ‘sol liberal’lerin AKP-cemaat ittifakına ‘Yetmez Ama Evet’ desteği vermesine benzeten var. “AKP şimdi de CHP’yi kandırır”diyorlar. Acaba fazla mı uzlaşıyor CHP?
Biz teslim olma politikası gütmüyoruz ki. Şu anda olan şu: Bizi dinlemek istiyorlar. Bu konuda görüşünüz ne? Biz de bazı şeyleri aktarmak zorundayız. İlle ben gidip salı günü (grup toplantısı konuşması) mü aktarayım? Siyasal partilerin birbirini, dinlemeden suçlamaları Türkiye’yi farklı bir noktaya taşıyor. Bu hepimize zarar veriyor. Demokrasiye de zarar veriyor. Diğer kurumlara da zarar veriyor. Birbirimizi dinleyerek eleştiri yapabilirsek o zaman doğruyu daha rahat buluruz. Olması gereken de bu. Fransa’da, Almanya’da, İngiltere’de, Japonya’da bu varken niye bizde olmasın.
İDAMA MENDERES ÖRNEĞİ
* İdama neden karşısınız?
İdam geri dönüşü olmayan cezadır. Ergenekon Balyoz davaları sırasında idam cezası olsaydı, mağdurlar şimdi hayatta değildi. Hepsi kumpas çıktı. Menderes vatan haini diye asıldı. Bugün ‘vatan haini’ diyen var mı? Tam tersine havaalanlarına, üniversitelere adı veriliyor. Deniz Gezmiş ve arkadaşları asıldı. Büyük hatalar olduğu ortaya çıktı. Ama dönüp telafi edemiyoruz.
CHP'NİN GÖREVİ
* Sanki siyasette herkes dilini tutuyor mu bu günlerde?
Aslında böyle bir atmosferi savunmak bütün partilerden önce Cumhuriyet Halk Partisi’nin görevidir. Çünkü biz demokrasiyi savunan bir partiyiz. Üstelik tam demokrasiyi savunan bir partiyiz.
* Beştepe’deki zirvede, Kürt sorununa çözüm ya da PKK terörü konusu gündeme geldi mi?Size bu konularda yeni bir atılım yapılıp yapılmayacağı yönünde size bir şey söylendi mi?
Bize herhangi bir şey aktarılmadı.
* HDP liderler zirvesine çağrılsın mı?
Bu sürece dahil edilmeleri gerekirdi. Görüşüm belli. TBMM’de darbelere karşı yayınladığımız bildiriye imza attı. Onlar da demokrasiden yana ve darbelere karşı bir tavır takınmışlardır.
CHP’DE FETÖ’CÜ VARSA SÖYLESİNLER
* Güvenlik güçlerinden size partinize bazı cemaat sızmaları olduğuna dair bilgiler veriliyor mu? Böyle yazıp çizenler var. Siz bir inceleme mekanizması kurdunuz mu?
CHP’nin cemaate karşı tutumunu 30 yıldır herkes biliyor. Biz araştırma önergeleri verdik, bakanlıklardaki yapılanmaları anlattık. Sınav sorularını anlattık. Bizi hiç kimse dinlemedi. Ama şimdi devletin istihbaratı bütün bunlardan sonra (gülüyor) CHP’nin içinde varsa ve bulmuşsa bize mutlaka bildirsinler. Bakarız.
* Devlete bu kadar nüfuz eden bir yapının AKP’nin içine sızmaması bana mümkün değil gibi geliyor. Ama pek bir ayıklama göremiyoruz.
Ben buna devlete sızma değil devlete yerleştirilme diyorum. Bir siyasal iktidarın korumasında devlete yerleştirildiler. Kimisi hakim yapıldı, kimisi genel müdür yapıldı, kimisi vali yapıldı... Tek ölçü, belli bir cemaatten gelmekti. O ölçünün sonu bu yaşadıklarımız oldu. Liyakati görmeyip sadece belli bir cemaatin, belli bir tarikatın veya belli bir partinin yandaşı olduğunuz zaman devlette yükseliyorsanız bugünkü ortama zemin hazırlıyorsunuz demektir.
* Sizce AKP içinde hâlâ cemaatçi kalmış mıdır?
Onu bilmiyorum. Olabilir.
İZMİR MİTİNGİNİ TABAN İSTEDİ
CHP, 500 bin kişilik Taksim mitinginin ardından 4 Ağustos’ta İzmir’de ‘Cumhuriyet ve Demokrasi’ mitingi yapacak.
Kılıçdaroğlu bu mitingle ilgili şunları söylüyor: “Demokrasi mitingini, gelen yoğun talep üzerine yapıyoruz. Taksim’de okuduğumuz 10 maddelik manifestoda da var. İnancı, kimliği yaşam tarzı ne olursa olsun bu ülkenin güzel insanları; bu ülkenin caddelerinde, sokaklarında, meydanlarında, parklarında özgürce gezebilmelidir. Hiç kimse unutmasın, 15 Temmuz girişimi 3. sınıf demokrasinin ortaya çıkardığı bir tablodur. Tüm İzmir’i mitinge çağırıyorum.”
CHP, 24 Temmuz’da darbeleri protesto etmek ve cumhuriyetin temel niteliklerinin önemini vurgulamak için Taksim’de miting yapmıştı.
TOPÇU KIŞLASI'NIN UNUTULMASI LAZIM
* Tam bu sıra yumuşama derken İstanbul Belediye Başkanı’nın Topçu Kışlası yapılacak açıklamasını hatırlatmak isterim.
Toplumda gerginlik yaratan söylemlerden özenle kaçınılması lazım. Gezi, demokrasi tarihimizin kilometre taşlarından biridir. Toplumun bir kesimi gezi döneminde tepkiler göstermiştir. O tepkileri yok sayıp ben bildiğimi okurum anlayışından yola çıkarsanız demokrasiye zarar verirsiniz. Halkın tepkisine “Ben görmüyorum, tanımıyorum” demek, onları vatandaş yerine koymamaktır. Bu ülkede her vatandaşın söylemi önemlidir ve siyaset kurumu kulak kabartmak zorundadır.
DAYATMA, DARBEDİR
Demokrasilerde uzlaşma kültürü vardır. Dayatma kültürü yoktur. Eğer dayatma getirecekseniz darbecilerden bir farkınız kalmaz. Çünkü dayatma, darbelerin özünde vardır. Demokrasi dediğiniz kurumda ise oturacak uzlaşacaksınız. Yakaladığımız havanın sürdürülebilir kılınması çok önemli. “Yani darbeden sonra biz bu havayı götürelim, bir süre sonra da yok edelim” derseniz her seferinde olduğu gibi başa dönmüş olacağız. Yeniden bir sürü gerginlikler çıkacak. O nedenle Gezi olayıdır, Topçu Kışlası olayıdır, bunların unutulması lazım. Bu alanlara girilmemesi lazım.
OHAL İZLEME KOMİSYONU
* Bürokraside 60 binin üzerinde görevden alma listesi ve binlerce gözaltı var. Bence iyi niyetli olunsa bile bu çapta bir liste hatasız yapılamaz. CHP bir denetim mekanizması kuracak mı?
Genel izlenimim şu: Bu yapıya karşı önlem alınmalı. Ama tabii ki siz 50-60 bin kişilik bir operasyon yapıyorsanız kurunun anında yaşın yanma ihtimali çok yüksek. Bu nedenle OHAL uygulamalarını izleyen bir komisyon oluşturduk genel merkezde. Haksızlığa uğradığını düşünen veya yakınları haksızlığa uğrayan başvurabilir.
DÜZELTME İSTERİZ
Takipçisi olacağız. Düzeltilmesini isteyeceğiz. Ayrıca yaşı da kurusu da, kim olursa olsun hukuk içinde yargılanmak zorunda. Darbelerle ancak demokrasi ve hukuk içinde mücadele edebiliriz. Devlet dediğiniz kurum hukukun üstüne inşa edilir. Darbecilerin yaptığı gibi işkence ve kötü muamele ile insanlar şu veya bu şekilde mağdur edilemez. Hukuk devleti olmanın gereği bir hata yapılırsa düzeltmektir.
DIŞ POLİTİKA 180 DERECE DÖNMELİ
* NATO müttefiklerimizle sorun yaşarken, NATO’nun rakibi Rusya’yla aramız düzeliyor. Dış politika değerlendirmeniz nedir?
Dış politikada çok büyük yanlışlar yapıldı. Bakın ‘yanlışlar’ demiyorum. ‘Çok büyük yanlış’ diyorum. AKP’nin izlediği dış politikanın 180 derece değişmesi gerektiğini söylüyorum. Neredeyse birlikte barış söylemini dile getireceğimiz ülke bırakmadık. Bütün ülkelerle kavgalı hale geldik.
NATO’DAN KOPULMAZ
Dostça yaşamaya endeksli, iki ülkenin çıkarlarını öne alan politikalar izlenmesi gerekiyor. Türkiye NATO’nun ve Batı’da pek çok kuruluşun üyesi. O taahhütlerine Türkiye her zaman sadık kalmak durumundadır. Rusya ile ilişkilerin düzelmesi elbette iyidir. Rus uçağının düşürülmesiyle ilgili sorunların aşılması gerektiğine inanıyorum. Yalnız bu bizim NATO’dan kopmamıza yol açmamalı.