KLİMİK: Omikron tsunamisine hazır mıyız?
Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK),
Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK), "Omikron tsunamisine hazır mıyız?" başlıklı bir açıklama yayınmladı.
Açıklamada, "Yapılan modelleme çalışmalarıyla, omikron varyantının, şu anda baskın olan delta varyantına göre çoğalma hızı açısından daha avantajlı olması ve bağışıklıktan kaçabilme becerisi sayesinde 2022 yılının ilk iki ayında AB ülkelerinde de baskın varyant haline geleceği ön görülmektedir" denildi.
Açıklamada, "Avrupa ülkelerinde şu ana kadar görülen olgulara ait gözlemler, Güney Afrika’daki gözlemlerle örtüşse de, hastalığın klinik seyrinin delta varyantından daha hafif değil benzer ağırlıkta olabileceğini düşündürmektedir. Buna karşın, çok güçlü bir test, sürveyans ve genomik analiz kapasitesine sahip İngiltere ve Danimarka’da omikron vakalarının yüksek aşılanma oranlarına rağmen adeta patlar tarzda bir artış eğilimine girmiş olması, omikronun kısa bir süre içerisinde eşzamanlı olarak çok sayıda kişinin hastalanmasına yol açacağına işaret etmektedir" ifadelerine yer verildi.
KLİMİK'in açıklaması şöyle:
Omikron varyantının, ilk tanımlanmasından itibaren bir ay gibi oldukça kısa bir sürede, daha önce görülmemiş bir hızla pek çok ülkeye yayılması ve bazı yerlerde, dolaşımda olan delta varyantını aşarak baskın hale gelmesi pandeminin çehresini hızla değiştirmeye başlamıştır.
İlk kez tanımlandığı Güney Afrika’da önceki varyantlardan çok daha büyük bir hızla artarak yaklaşık 1 ay içinde doruğa ulaşmış ve şu anda bu ülkede görülen COVID-19 olgularının hemen hepsinin etkeni haline gelmiştir. Güney Afrika’da elde edilen ilk verilere göre omikron varyantının,
– Delta varyantından yaklaşık 2 kat daha bulaşıcı olduğu,
– Aşı ya da geçirilmiş infeksiyonlar yoluyla kazanılmış bağışıklığa karşı büyük ölçüde direnç gösterdiği ve bu nedenle aşılı ya da geçirmiş kişilerde daha fazla semptomatik infeksiyona yol açtığı,
– Varolan bağışıklığın etkisiyle klinik açıdan daha hafif seyirli bir hastalığa neden olduğu görülmüştür.
Güney Afrika’da omikron dalgasında vaka sayılarındaki hızlı artışa karşın COVID-19’a bağlı hastaneye yatış ve ölüm sayıları önceki dalgalardan daha düşük kalmıştır. Ülkede daha önceki COVID-19 dalgalarında çok fazla sayıda kişinin hastalanmış olmasından dolayı toplumdaki bağışıklık oranının oldukça yüksek olmasının bu duruma katkısının olduğu düşünülmektedir.
Omikron varyantı Güney Afrika’da tanımlanmasından kısa süre sonra ABD ve başta Norveç, Hollanda, İngiltere, Almanya, Fransa ve Danimarka olmak üzere bir çok Avrupa ülkesinde de toplum içinde çok hızlı bir şekilde yayılmaya başlamıştır. ABD Hastalık Kontrol Merkezi, 9-18 Aralık 2021 haftasında yaptığı genomik surveyansta, omikronun etken suşların %73’ünü oluşturduğunu ve sadece 1 hafta içinde bu oranın 6 kat arttığını bildirmiştir. DSÖ, omikron infeksiyon sayısının toplumda iki katına çıkma süresinin 1.5-3 gün arasında olduğunu duyurmuştur. Yapılan modelleme çalışmalarıyla, omikron varyantının, şu anda baskın olan delta varyantına göre çoğalma hızı açısından daha avantajlı olması ve bağışıklıktan kaçabilme becerisi sayesinde 2022 yılının ilk iki ayında AB ülkelerinde de baskın varyant haline geleceği ön görülmektedir.
Avrupa ülkelerinde şu ana kadar görülen olgulara ait gözlemler, Güney Afrika’daki gözlemlerle örtüşse de, hastalığın klinik seyrinin delta varyantından daha hafif değil benzer ağırlıkta olabileceğini düşündürmektedir. Buna karşın, çok güçlü bir test, sürveyans ve genomik analiz kapasitesine sahip İngiltere ve Danimarka’da omikron vakalarının yüksek aşılanma oranlarına rağmen adeta patlar tarzda bir artış eğilimine girmiş olması, omikronun kısa bir süre içerisinde eşzamanlı olarak çok sayıda kişinin hastalanmasına yol açacağına işaret etmektedir. Bu durum omikronun, neden olduğu hastalık daha hafif seyirli bile olsa, şimdiye kadar gözlenin ötesinde hastalık yükü ve ölümlere yol açabileceğini düşündürmektedir. Bir anda vaka sayılarının patlaması zaten yıpranmış olan sağlık sistemlerinin hızla yetersiz kalmasına ve durumun kontrolden çıkmasına neden olabilir. Bu nedenle salgının kontrolünün kaybedilmemesi için etkili önlemlerin tam zamanında planlanarak uygulamaya sokulması, önümüzdeki birkaç ay için büyük önem taşımaktadır. Gelinen noktada infeksiyon yayılımını kontrol altında tutacak, tüm ulusu kapsayan etkili önlemlerin bir an önce hazırlanması, bunların halka şeffaf bir şekilde anlatılması ve uygulanması zorunludur. Nitekim birçok Avrupa ülkesi bu yönde adımlar atmış, ciddi ve etkili önlemleri uygulamaya koymuştur.
Halen delta varyantının hakim olduğu ülkemizde vaka sayılarının uzun bir süreden beri yatay seyretmesi, hatta yavaş da olsa bir düşüş eğiliminde olması toplumda bir rahatlamaya yol açmış ve buna bağlı olarak korunmaya yönelik alınan önlemlerde gevşemeleri de beraberinde getirmiştir. Ek olarak aşılamada da hedeflenen oranlara henüz ulaşılamamış, günlük yeni aşılama sayıları da oldukça azalmıştır. Ayrıca aşı ya da infeksiyon sayesinde edinilen bağışıklığın zaman içerisinde zayıfladığı ve belli bir süre sonra omikron varyantına bağlı semptomatik infeksiyonlara karşı tamamen etkisiz kaldığı, ancak ek hatırlatma dozlarının yapılmasıyla hem semptomatik infeksiyonlara hem de ağır hastalık-ölüme karşı koruyuculuğun yeniden sağlanabildiği de bilinmektedir. COVID-19 aşılamaları konusunda son 1 yılda elde edilen bilimsel veriler, salgının tek başına aşılarla kontrol altına alınmasının mümkün olmadığını ve hızlı yapılan aşılamalara ek olarak sosyal mesafelenme, kalabalıkların azaltılması gibi farmasötik olmayan önlemlerin alınmasının zorunlu olduğunu açıkça göstermiştir. Bu durum, önceki varyantlardan çok daha bulaşıcı olan omikron için de geçerlidir ve ek dozları yapılsa bile salgının kontrol altında tutulabilmesinde aşılamanın tek başına yeterli olmayacağı, hareketliliği azaltıcı önlemlere de acilen gereksinim olduğu bilinmektedir. Bu nedenle toplum önümüzdeki tehdit karşısında şeffaf bir şekilde bilgilendirilmeli ve bütün olanaklar seferber edilerek önlemler planlı bir şekilde devreye sokulmalıdır. Toplumda omikronun yayılımını azaltabilmek, hastalığın ölüm ve hastane yatışı gibi olumsuz etkilerini en düşük seviyelerde tutabilmek için;
1. Özellikle aşı tereddüdü yaşayan kişileri hedefleyen, çok daha etkili aşı kampanyaları düzenleyerek aşılanmamış kişilerin hızla aşılanmaları, birincil aşılanma takvimini tamamlamış kişilerin de hatırlatma dozlarını hızla olmaları sağlanmalıdır.
2. Korunmasız halde olan çocuk ve gençlerin aşılanmaları öncelikle teşvik edilmelidir.
3. Uygun aşılar sağlanarak, pek çok ülkede olduğu gibi ülkemizde de 5-11 yaş grubuna aşı seçeneği sunulmalıdır.
4. Özellikle okul, bakım kurumları, hapishane, kışlalar gibi ortamlardaki kişilere (duyarlı gruplara) yönelik test kapasitesinin artırılarak vakaların zamanında tanımlanması sağlanmalı ve gerekli izolasyon önlemlerinin alınmasında gecikmeler engellenmelidir.
5. DSÖ’nün de belirttiği gibi, pandemi koşullarında okulların açık tutulması en önemli önceliklerden biri olmalı ve bunun sağlanması için önlemler güçlendirilerek, daha etkili şekilde uygulanmalıdır; çocukların sosyal ve fiziksel gelişimlerinde yarattığı derin hasarlar nedeniyle okul kapatma, ancak en son önlem olarak düşünülmelidir.
6. İzolasyon ve temaslı takibi sıkı bir şekilde kontrol edilmelidir.
7. İleride daha büyük çaplı kapanma önlemlerine gerek duyulmaması için toplumsal hareketliliğin azaltılmasına yönelik gerekli önlemler şimdiden planlanıp uygulanmaya başlanmalıdır:
-Büyük katılımlı toplantılar ya ertelenmeli, ya da toplantıya katılacak olan kişilere aşılanma durumundan bağımsız olarak toplantı öncesindeki 48 saat içinde negatif PCR testi sonucu veya toplantı günü negatif hızlı antijen testi sonucu zorunluluğu getirilmelidir.
-Spor müsabakalarına sınırlı sayıda seyirci negatif test sonucu göstermek zorunluluğu ile kabul edilmelidir.
-Evden çalışma seçeneği teşvik edilmelidir.
-Vatandaşlar gereksiz seyahat ve ziyaretlerden, kalabalık ve kapalı ortamlarda bulunmaktan kaçınmaları konusunda uyarılmalıdır.
-Yürürlükte olan önlemlerin uygulanması daha yakından takip ve kontrol edilmeli, toplu taşıma ve kapalı ortamlarda uygun şekilde maske kullanımı mutlaka sağlanmalıdır.
-Toplu taşıma yükünü azaltacak önlemler planlanmalı; mesai saatlerinde kurumlar arasında kaydırmalar yapılarak sabah ve akşam saatlerindeki yoğunluk azaltılmalı, yoğun saatlerde ek seferler ve ek vagonlar ile araçlardaki kalabalık azaltılmalı, toplu taşıma araçlarının havalandırılması (toplu taşımada kullanılan araçların trafiğin akışının durduğu dönemlerde kapılarının zaman zaman açılarak araçların havasının değiştirilmesi gibi önlemlerle) sağlanmalıdır.
-Omikron varyantının rutin olarak taranmasına yönelik PCR testleri yaygınlaştırılmalı ve tüm laboratuvarlar için temin edilebilir kılınmalıdır.
-Test ve tanı kapasitesinin yetersiz kalmaması için gerekli önlemler alınmalıdır: Tüm dünyada test gereksinimin çok artması ihtimaline karşı gerekli olan kit ve sarf malzemelerinin temininde karşılaşılabilecek darboğazlara karşı gerekli lojistik önlemler planlanmalıdır.
-Sınır kapılarında girişlerde yolculuk öncesi son 24 saat içerisinde yapılmış PCR testi zorunluluğu getirilmelidir.
-Artan olgu sayıları, izolasyon ve karantina uygulamaları nedeniyle kritik hizmetlerde (sağlık, güvenlik, arama-kurtarma, yangın söndürme vb.) iş gücü kaybı yaşanmaması için gereken önlemler alınmalıdır.
-Omikron varyantı ülkemizde yerli olgularla hızlı yayılım gösterene kadar bu durumu olabildiğince geciktirebilmek üzere yurtdışı seyahatlerden dönenlerin ilk 3 gün karantinada kalmaları ve karantinanın 3. gününde alınacak PCR örneğinin negatif olması koşulu ile kaldırılması sağlanmalıdır.
-Omikron varyantının toplumdaki yayılım hızı yakından izlenmeli, infeksiyon insidansına göre belirlenecek gerekli ek kısıtlama önlemlerinin zamanında alınması ve uygulanması sağlanmalıdır.
-Omikron varyantının ülkemizde nasıl bir seyir izleyeceği kesin olarak bilinemese de toplumun ve bütün kurum ve kuruluşların olabilecek en kötü senaryoya göre hazırlıklarını bir an önce tamamlamaları sağlanmalıdır.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları