Tarih:
10.03.2014
Emperyalizm; Geberen Kapitalizm
Kıvılcımlı Külliyatından: Emperyalizm; Geberen Kapitalizm
EMPERYALİZM GEBEREN KAPİTALİZM“Ve Lenin'in öğütlediği gibi: Kendi ülkesinin tarihini, ekonomi politikasını ve sınıf ilişkilerini, özge orijinallikleri içinde araştırıyor…” (Brejnev’e Mektup’tan. Günlük Anılar, s.369)
Kıvılcımlı, 1. Kategori kişilik dediği gerçek devrimciliği tanımlarken, yukardaki özellikleri anıyor. Ve yaşamı boyunca da bu ilkeleri uygulamaktan gerim durmuyor. Herhangi bir kompleks duymadan, softa Marksistler gibi, “Marks-Engels-Lenin ustalar her şeyi yazmışlardır, onların yazmadığı şeyleri araştırmak kimin haddine” demeden, büyük bir devrimci özgüvenle “Marksizm ustaları gerek veri noksanlığından, gerekse zamansızlıktan değinemedikleri konular vardır. Ayrıca onlar, kapitalizmin peçesini kaldırma işini o kadar mükemmel başarmışlardır ki, diğer konular, özellikle de tarihöncesi ile yeterince ilgilenememişler” demiş. Bu tespitten sonra da “ustalar bir konuya değinme zamanı bulamamışlarsa, bu onlardan sonraki Marksistlerin başlıca görevi olmalıdır” diyerek kolları sıvamış, tamamı özgün denebilecek 100’e yakın eser vermiş büyük bir devrimci.
Ustaları sadakatle izlemekten, onların metotlarını benimsemekten yılmamış, hatta onların ayak izlerini takip ederek eserler vermiştir. Türkiye’de Kapitalizmin Gelişimi kitabı, Lenin’in Rusya’da Kapitalizmin Gelişmesi’nin, Türkiye de İşçi Sınıfının Sosyal Varlığı kitabı, Engels’in İngiltere’de Emekçi Sınıfların durumu kitabından ilhamla yazılmıştır. Bunlar gibi Emperyalizm Geberen Kapitalizm kitabı da Lenin’in Emperyalizm: Kapitalizmin En Yüksek Aşaması kitabının izindedir ve emperyalizmin özellikle de Türkiye deki ilişki ve gelişmelerini inceler.
Kitabın önsözünde emperyalizmi tanıma ve teşhir etmenin bir görev olduğunu belirler önce:
“Gerçekte emperyalizm denilen şey, yirminci yüzyıl Marksizmi tarafından, yaşanılan çağın alnında okunulmuş bir lanet damgasıdır. Onu, ne devekuşuna çevirmek isteyen filisten çok bilmişliği, ne şantaj konusu yaparak kendisine bir durum tedarikleyen (yontan) küçük burjuva aydınının defigüre edici [bozucu, biçimsizleştirici] şarlatanlığı, bize anlatamaz. Emperyalizmi, ancak onunla ölüm-kalım derecesinde ve evrensel bir surette sonuna kadar çarpışan proletaryanın bilimi, yani Marksizm bize izah edebilir. O halde şu tekeller devrinde bir tekel de niçin biz yapmayalım. Açıkçası: Emperyalizmin içyüzünü kaçamaksızca göstermek tekeli, gerçek Marksistlerindir. Emperyalizm öyle değil, böyle konur.”
Ve kendi kitabı için de: “Aşağıdaki satırlar bu gücü (güçlüğü) başarmaya uğraşır.” Diyerek, özgüven içinde görevi üstlendiğini belirtir.
Kitap ilk olarak 1935’te Marksizm Bibliyoteği yayınları arasında 7. Kitap olarak basılmış. Aynı önsözde Kıvılcımlı, aslında Emperyalizm etüdünün çok kapsamlı ve hacimli olduğunu, ancak hem parasızlıktan, hem de okuyucuların bu hızlı çağda uzun etüdleri okumaya fırsat ve zaman bulamayacakları için kısaltarak yayınladığını belirtiyor. Daha sonraki baskılarda da Kıvılcımlı’nın zamanında yayınlanan metinle yetinilmiş. Kıvılcımlı, sonraki yıllarda da hem kitaplarında, hem de makalelerinde Emperyalizm konusuna sık sık değinir. 2007 yılında yeni baskısını yaparken önemli 2 makaleyi ve Emperyalizm kitabı Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanırken yaptığı savunmayı da kitabın sonuna eklemiştik.
Eserde 8bölümde Emperyalizm bütün özellikleriyle tanıtılmaya çalışılır. Doğuşu, gelişimi, aşamaları, finans kapital halinde yoğunlaşması ve bunun sonucu olarak bir avuç şirketin finans oligarşisi halinde tüm dünyanın ekonomisine ve dolayısıyla siyasetine hakim oluşu sergilenir. Kitaptan aktaralım:
“Tekelci kapitalizm nedir? Endüstri kapitali mi? Asla. Endüstri kapitalinin özü rekabettir; her fabrikacı kendi metaları sürülsün diye, daima başka fabrikacıları batırmanın yolunu arar. Tekel ne zaman başlar? Kodaman endüstri kapitalleri, bütün öteki büyük kapitaller ve irat sahipleri ile banka kasalarında sarmaş dolaş oldukları vakit ve o zaman: Artık arkada ayrı ayrı ne endüstri, ne banka, ne ticaret v.s. kapitali kalır. Bütün kocaman kapitaller biricik bir finans-kapital haline girerek ortalığı haraca keser. Ve kapitalistler, bundan böyle yatırdıkları paraların hangi işte kullanıldığını bile fark etmezler. Bu biricik finans-kapital haşmetlûları, ellerine geçecek olan kazançtan başka bir şeyi düşünmez olurlar. Finans-kapital, yapılışından tekelcidir. Çünkü ayrı ayrı kapitalistleri değil, bir avuç kodaman kapitalistler kliğinin topunu birden temsil eder. Onun için emperyalizm, özü rekabet olan endüstri kapitalinin değil, özü tekel olan finans-kapitalin ürünü ve sonucudur. Hatta o kadar ki, emperyalizmde gün olur endüstri kapitali gerisin geri gider de, finans kapitali onun zararına ülkeler fetheder. “ (Kitap, s.15)
Emperyalizmin genel karakterlerini de şöyle sayar:
“EMPERYALİZMİN ANA KARAKTERLERİ NELERDİR?
Serbest rekabetçi kapitalizm ile tekelci kapitalizm arasındaki fark, kapitalizmin doğum ve gelişme çağları ile ölüm çağı arasındaki farktır. Lenin, emperyalizmin ana karakterini özellikle şu üç noktada toplar:
1-Emperyalizm, ekonomi politikçe tekelci kapitalizmdir (tekelcilik).
2-Emperyalizm, (tufeyli asalak), çürüyen ve gerici kapitalizmdir (ölüm).
3-Emperyalizm, (buhranlar, savaşlar ve devrimlerle) bir geçit kapitalizmidir (doğum).
Bu üç ana karakter birbirinden çıkar, birbirini doğurur. Üç karakterden birincisi, ötekisinin temelidir. Emperyalizmin çürüyüş ve geçiş kapitalizmi olduğunu açıklayan tekelciliktir. Onun için, en çok bu tekelcilik ve sonuçları üzerinde duracağız. Emperyalizm, tekelci kapitalizm olduğu için ardından bir ölüm ve bir de doğum getirir. Ölen ihtiyar kapitalizm: Doğan gerçek sosyalizmdir.” (Kitap, s. 22)
Kıvılcımlı kitapta tekelleşmeleri anlatırken özellikle Türkiye’deki şirketlerin gelişmelerini örnekler. Mesela “Emperyalizm devri Marksizm’ini kuran Lenin: ‘Emperyalizmi anlamak için bankalara bakmalı’ der.” Dedikten sonra, Türkiye’deki banka gelişmelerini özellikle İş Bankası örneğinden hareketle inceler.
Yeri gelmişken Kıvılcımlı tarafından 1935 yılında yapılmış olan apaçık, büyük bir netlikle yapılmış olan Finans Kapital tanımını da aktaralım:
“Finans kapitalin içinde bankacı üst: güden, endüstrici alt: güdülen değildir. Her zümre kapitalinin kodaman mümessilleri biricik finans kapitalin ağaları kesilmişlerdir…
“Yalnız, bu ağaların hepsi de artık gerçek üretimle doğrudan doğruya ilgili olmak gereğini duymayabilirler. Onların göz önünde bulundurdukları, her yıl avuçlarına girecek olan rant (irad)tır. Alt tarafı, kapitalleri ister bankada, ister endüstride, ister ticarette işlesin, onlara vız gelir. Rantı ise, bankalar toplayıp dağıttıklarından, sırf bankacılar üst gibi gözükürler. Gerçekte ise, emperyalizm çağındaki bütün büyük kapitallerin biricik sentezi olan finans kapital, vardır. Finans kapital içinde, büyük bankerler, endüstriciler ve büyük tüccarlar gibi büyük arazi sahipleri de bulunur. Finans kapital yalnız ekonomiyi değil, kültürü (ilim, fen, ahlâkı) politikayı (seçimi, devleti) da tekeli altına alır. Yani, o bir âlemdir. Ekonomiden süperstrüktüre: üst yapıya kadar bütün sosyal alanlar, onundur. “ (Kitap, s. 51)
Nihayet, emperyalizm döneminin artık mal ihracı yerine sermaye ihracı dönemi olduğu, iç pazarların daralması sonucu sermaye yoluyla sömürgeleştirme çağında olunduğu, sömürgeleştirme döneminde ise gümrük savaşlarının ve nüfuz bölgelerinin oluşması sonucu paylaşım savaşlarının geliştiğini yetkin örneklerle anlatır Kıvılcımlı.
Yazının başında Emperyalizm Geberen Kapitalizm kitabının Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandığını ve mahkeme savunmasını da kitaba eklediğimizi (Hollanda’daki Arşivden getirterek) yazmıştık. Yazımızı o savunmadan, her birimize ders olacak nitelikte olan birkaç cümleyi aktararak bitirelim:
“Fakat hayır bay reis, istirdad [reddetme] kabilinden şunu söyleyeyim ki, ben hayatımda herhangi bir suç ithamından ziyade fikirlerimi saklamış olmak ithamından korkarım. Benim için en büyük suç, şuurlu [bilinçli] bir insanın inandığı kanaatini bizzat reddetmesidir.” (Kitap, s. 100)
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları