loading
close
SON DAKİKALAR

Halk Savaşının Planları

Ahmet Kale
Tarih: 03.10.2014

Ahmet Kale; Kıvılcımlı külliyatından: Halk Savaşının Planları...

Ahmet Kale; Kıvılcımlı külliyatından: Halk Savaşının Planları...

Oportünüzm Nedir? Kitabının devamı konulardan oluşan bu kitap da 1970 yılında yayınlanmış, en çok tartışılan eserlerden olmuştur.

Konu, Türkiye halkının teşkilatlandırılması. Bunun için yapılabileceklerin sıralandığı bir kitap. Öncelikle daha önceki toplumların nasıl örgütlü oldukları ve nasıl örgütsüz bırakıldıkları anlatılır:


“Modern çağda hiç kimsenin unutmaması gereken en büyük hakikat şudur: ÖRGÜTSÜZ MİLLET KÖLE MİLLETTİR!.. Tarihöncesi öğrenildikten sonra bu hakikat büsbütün daha büyük anlam kazandı. İnsanlar sosyal örgütlülüklerini yitirdikleri günden beri ve yitirdikleri ölçüde köleleşmişlerdir.

“İlkel sosyalist toplumda bir tek insan yoktu ki, KAN() örgütü dışında kalsın. Kan örgütü içinde yaşayan her kişi ise, hiç kimsece köle edilemez idi. Onun için, KAN örgütünden dışarıya atılmak (Batı Ortaçağında aforoz edilmek, bizim Alevilikte boykota uğramak [düşkün konuma düşmek]) ölümden beter sayılırdı.

“Medeniyetin en büyük icadı: Toplumda büyük çoğunluğu örgütsüz bırakmak yoluyla, köleleştirmek ve bir avuç azınlığı, tepeden tırnağa örgütleyip efendi imtiyazına kavuşturmak oldu. “Hürriyet” bayrağıyla yığınları peşine takıp derebeyliği deviren kapitalist sınıfı başka türlü davranmadı. Size istediğiniz hürriyeti en bol keseden her zaman verdi. Yeter ki, siz işveren sınıfı gibi teşkilatlanmayasınız. Bir yol da sizi örgütsüz bıraktı mıydı, artık işiniz bitikti. Dünyanın ve ahretin bütün hürriyetleri sizin olsun, ücret köleliğinin boyunduruğunu Zaloğlu Rüstem olsanız boynunuzdan çıkaramazsınız. Çünkü dağınıksınız. Bir avuç teşkilatlı adam, sizi, teker teker, tavşan avlar gibi avlar. Kaplan olsanız, dilediği tuzağa düşürüp, tutsak eder.”

Sınıfsız toplumun tepeden tırnağa örgütlü insanından, sınıflı toplumun örgütsüz bırakılmış insanları. Durum bu. Bu durumu tersine çevirmek durumundayız. Sınıflı toplumda da yığın yığın “örgütler” yok mu? Var elbette. Cemaatler, vakıflar, siyasi partiler, cemiyetler, okullar, kışlalar, kurslar, seminerler, kooperatifler, birlikler vb. Bu kadar “örgüt” çokluğunun tamamı işveren düzeninin sürmesi için kafa karıştırmaktan başka bir işe yaramazlar. Hiç birine gerçek anlam halk örgütü denemez. Peki nedir halk örgütlenmesi?

“Bunu anlamak için, halk örgütü sözünün, herkesçe bilinse bile, bir daha ne anlama geldiği üzerinde açıklama yapmak gerekir. Meseleyi daha iyi göze çarptırmak için bir Amerikan Cumhurbaşkanı’nın demokrasiyi tarif edişindeki üç terimi göz önüne getirmeliyiz. Demokrasi: Halkın, halk ile birlikte, halk için ve halk tarafından idare edilmesidir. Demokratik bir ülkede halkın örgütlenmesi de, bu üç prensiple yürüyebilir. Halkın örgütlenmesi:


“1) Halk ile birlikte örgütlenmek,

“2) Halk için örgütlenmek,

“3) Halk tarafından örgütlenmek...

“Bu üç şartı derinliğine, genişliğine; inceliğine kalınlığına yerine getirmemiş olan bir örgüte ve örgütlenmeye, halk örgütü yahut halk örgütlenmesi adı verilemez.””

Halkın gerçekten örgütlenerek sömürü ve zulüm mekanizmalarının karşısına dikilebilmesi için bu üç şartı yerine 
getiren örgütlenmeyi başarmalıyız. Peki bunun için ne yapmalı?

“Bu noktada HALKA GÜVENMEK birinci metottur. Halk cahildir yahut geridir, başaramaz, beceremez kuruntuları, hep halkı tanımamaktan ve kendine güvenememekten yahut yalnız hacıağalarla Finans-Kapitalistlere güvenmekten ileri gelir. Halk örgütü halktan başka her şeye dayanırsa elbet ölü doğmuş olur. Yukarı ki üç başlı, üç şarttan her üçü birlik olursa, doğacak örgüt halkın örgütü olur. Bu üç şarttan birisi yarım kalsa, halkın örgütü temelinden yıkılır.”

Bu belirlemelerden sonra o zamanki devrimci ortamın eksikleri ve yanlışları sıralanır. TİP’in ve diğer örgütlerin gerçekten birer halk örgütü haline gelmesinin gerekleri sayılır. Bu konuda çok önem verilen konulardan biri de daha önceden örgüt ve örgütlenme metodu üzerine söylenmiş ve yazılmış şeylerin hatırlatılması ve önümüzü aydınlatmak için nasıl yararlanacağımızın belirlenmesidir.

Kıvılcımlı daha 1935’lerde Marksizm Bibliyoteği ve Emekçi Kütüphanesi yayınlarıyla çıkardığı kitaplarda Türkiye’nin nasıl bir Finans-Kapital, Tefeci Bezirgan ortaklığı üzerinden yönetilmeye çalışıldığını gözlere batırmış, buna karşılık da Türkiye’de İşçi Sınıfının Sosyal Varlığı ile halk örgütlenmesindeki Öncü’yü de işaret etmiştir. Daha sonra kuruluşunu yaptığı Vatan Partisi tüzük ve programında bu tahliller ışığındaki her talebin ve vaadin örgütlenme karşılığını da birlikte anmıştır. Vatan Partisi Programı bu konuda çok örnek bir örgütlenme programıdır. (Bakınız VP Program ve Tüzüğü tanıtımı)

Daha sonraki bölümler Halk Savaşı’nın planlanmasında stratejinin önemi, strateji ve taktiğin bütünlüğü, strateji içinde taktik güzel sanatının işlenmesi gibi konulardır. Kıvılcımlı bu konuları işlerken, klasik anlamda devrim strateji ve taktiklerinin işlediği en somut örnek olan 1917 Ekim Devrimi’ni örnek alır. Oradaki taktik işleyişleri analiz ederek çağının Türkiye’si için sonuçlar çıkarmaya çalışır. Önce net bir biçimde strateji tanımı yapılır:

“STRATEJİ denince belli başlı iki şey akla gelir:


“1) Özgücün ‘BAŞLICA VURUŞUNUN YÖNÜNÜ BELİRLENDİRMEK’,

“2) ‘DOLAYISIYLA DA BİR AŞAMA SIRASINDA VURUCU GÜÇLERE YERLERİNİ ALDIRIŞI (dispositionu) DÜZENLEMEKTİR.’”

Bu net belirlemeden sonra stratejini güdümü anlatılır, ardından sosyal sınıflar savaşında güçlerin dizilişleri şemalaştırılır. Her iki cephenin de özgüçleri bellidir. İşveren ve işçi sınıfları. Ancak bı sınıflar toplumda yapayalnız karşı karşıya olmadıkları için diğer sınıf ve tabakalarla ittifak yapmak durumundadırlar. Şema’ya bakalım:

“Yedek güçler hesaba katılmadıkça ve ayarlanmadıkça, hiç bir öz gücün alınyazısı kestirilemez.


“Sosyal yedek güçler klasik sosyal bilimde iki gruba bölünür:

“1- DİREKT (Dolaysız) Yedek Güçler,

“2- ENDİREKT (Dolaylı) Yedek Güçler.

“Bu iki ana grup da, ayrıca, her ülke için:

“a) İÇ Yedek Güçler,

“b) DIŞ Yedek Güçler, olmak üzere ikişere bölünürler.

“Bu bölümleri göze çarptırmak için alt alta dizelim:

“Dolaysız (Direkt) Yedek Güçler

“a) İÇ YEDEK GÜÇLER:

“Köylülük ile ahalinin ara tabakaları.

“b) DIŞ YEDEK GÜÇLER:

“- Komşu ülkeler İşçi Sınıfları,

“- Sömürge ve boyunduruklanmış ülkelerin devrimci hareketleri,

“- İşçi Sınıfı iktidarı.

“DIŞ dolaysız yedek güçlerden yararlanılırken, öz gücün ‘üstünlüğünü bütünüyle korumakla birlikte karşı güçleri tecrit etmek ve karşı güçlerle mütareke yapmak için, bu yedeklerin bir bölüğünden vazgeçilebilir.’

“Dolaylı (Endirekt) Yedek Güçler

“a) İÇ YEDEK GÜÇLER: Proleter olmayan yerli sınıflar arasındaki zıtlıklar ve ihtilâflar.

“İç yedek güçler ‘Karşıt güçleri zayıflatmak için yahut kendi yedeklerini kuvvetlendirmek için kullanılabilir.’

“b) DIŞ YEDEK GÜÇLER: Karşıt burjuva devletleri arasındaki zıtlıklar ve savaşlar.

“Dış yedek güçler de ‘Taarruzu başarmak için yahut ricatı örtmek için kullanılabilir.’

“Dolaysız iç yedek güçlerin önemi kendiliğinden bellidir. Onlar sağlanıp akıllıca kullanılmadı mı, tek başına öz gücün başarısı tehlikeye düşer. Dolaylı yedek güçlerin önemi “Her zaman dupduru gözükmese bile” zamanında bu güçlerin 

‘BAŞLICA’ rolü oynadıkları gözden ırak tutulamaz.”

Strateji ve taktik konuları sayfalar boyu bütün ayrıntıları ile Sovyet Çin devrimlerinden örneklere sıralanır. Devrimci bir parti için paha biçilmez öneri ve örnekler bol bol verilir. Daha sonra Türkiye sosyalist hareketinin geçmişine bakılarak Anadolu ve İstanbul sosyalizmlerinden demokratik devrim önerileri hatırlatılır. Ve son bölüme, 
GERÇEKLERLE STRATEJİ PLANI bölümüne ulaşılır.

“Kısaca özetlenen Sosyal Yapı ortamı içinde, kendiliğinden iki cephe karşılaşıyor:

“I- Gerici-Emperyalizm Cephesi:

“A) Özgüç: Modern Finans-Kapital: en büyük Şehir merkezlerinde yuvalanmıştır.

“B) Yedek güç: Antika Tefeci-Bezirganlık: hemen bütün Taşra Kasabalarında yuvalanmıştır. En büyük şehirlerin de, her şehirde olduğu gibi kasabaları, kendi içinde kasabalığı, yani Tefeci-Bezirgan sektörü vardır.

“Bugün Finans-Kapitalin öz gücü, kendi ekonomik, sosyal, kültürel ağları yanında, Antika çağlardan beri halkın ve özellikle Köylünün geçim boğazı ve sosyal politik ruhu üzerine çöreklenmiş Tefeci-Bezirgan Sınıfı yedek gücü sayesinde oy çoğunluğu sağlamaktadır.

“II- İlerici Halk Cephesi:

“A) Özgüç: Modern İşçi Sınıfı + Proletarya Aydınları: büyük şehir merkezlerinde, büyük yedek güçlerden tecrit edilmektedir.

“B) Yedek güçler: Antika Küçükburjuvazi+Modern Orta Tabakalar.

“Yedek Güçler: Devrimci durumlarına ve antuzyazmlarına göre şöyle sıralanabilirler:

“1) Küçük ve Orta Aydın zümreleri (Dar gelirliler),

“2) Fakir ve Orta Köylü yığınları (Köy yarı-proleterleri),

“3) Küçük ve Orta Esnaf tabakaları (Şehir yarı-proleterleri).

“Orta Tabakalar: Emperyalizm Cephesiyle Halk Cephesi arasında, Finans-Kapitalin Arafat’ta tutmak istediği Orta Tabakalar üç kümede toplanabilirler:

“1) Büyük Aydınlar,

“2) Orta ve Küçük İşverenler,

“3) Orta ve Küçük Emlak sahipleri.” 

Ve nihayet son paragrafta, strateji planında İşçi sınıfının yanına konulmuş olan Proletarya Aydınları’na değinilerek bitirilir kitap.

“Vurucu Güç, gerici iktidarı, sırası gelince, bir gecede vurup düşürebiliyor. Ondan sonrası, öne geçen Özgüç’ün niteliğine kalıyor. Bu nitelik karşıdevrimci ise, vurucu gücün devrimciliği amortize edilerek güme gider, nitelik devrimci ise Sosyal Devrim yörüngesine oturabilir. Demokratik Devrim Özgücü olan İşçi Sınıfı yanına konulan Proletarya Aydınları deyimi, o Devrimci Vurucu Güç’ün daha özel karşılığı olur. Vurucu güç: Proletaryanın kendi yapısı içine giren öncü örgüt değildir.”

Ahmet Kale


ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları