Tarih:
20.03.2014
Kıvılcımlı Külliyatından
İnkılapçı Münevver Nedir? (Henri Barbusse?
İnkılapçı Münevver (Devrimci Aydın) Nedir?Ünlü Fransız Komünisti, aydın yazar Henri Barbusse 22 Ağustos 1935’te Moskova’da ölür. Barbusse’ün ölümü bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de yankı yaptı.
Kıvılcımlı, hem Barbusse’ün ölümü hem de Türkiye’deki yankıları üzerine, o zamanki yayınevi olan Marksizm Bibliyoteği’nden “İnkılapçı Münevver Nedir?” başlıklı broşürü 1935’te yayınlar.
Henri Barbusse’ün kişiliğinde devrimci bir aydının nasıl olması gerektiğini anlatması bakımından son derece önemli bir metindir.
Barbusse’ün ölümü üzerine Türkiye’de yapılan değerlendirmeleri özetleyerek başlar yazmaya Kıvılcımlı. Barbusse (Barbüs) ve Entellektüellerimiz başlığında şunları yazar:
“Ne Barbüs’ün ‘Ateş’ini okumayan bir işçinin… kafası… yarımdır” [Nazım Hikmet], ne, “Ben aşağı yukarı aynı yollardan aynı neticeye gelmiştim” [Dr. Fuat Sabit] sanmak, ne, “unutmayalım ki (Barbüs) üstad siyasi değildir, politikacılık etmiyor” [Prof. Suphi Nuri İleri] saçmasını savurmak, ne de Barbüs’ü “ta başından itibaren komünizm ateşinin bir koruyucusu” ve “bütün dünyadaki emperyalizm düşmanlığının en… en… en büyük ruhu” [Kerim Sadi] saymak hem kafamızı doyurmaz, hem de gerçek Barbüs’ü aydınlatmaz.” (Kitap, s. 15) (Köşeli parantez içindeki isimleri biz yazdık. Kıvılcımlı (*) koyarak isimleri ve kısa yorumlarını sayfa altında belirtmişti. Tarafımızdan yayına hazırlanan en son Mart 2011 baskısında, söz konusu “aydın”ların bu değerlendirmelerini bulup kitabın sonuna eklemiştik.)
Barbusse’e bu abartılı yaklaşımların tümünü reddeder Kıvılcımlı. Zaten bütün ömründe de kendisi dahil bütün kişi tapınçlarına şiddetle karşı çıkar. Özellikle de Marx-Engels ustaların tapınçtan nasıl tiksindiklerini, sadece anlaşılmak istediklerini çeşitli kitap ve yazılarında dile getirir. Barbusse konusunda da şu veciz cümleyle özetler tavrını:
“Büyük adam, küçük adam… Barbüs ne büyük, ne küçük adam, sadece ADAM’dır.”
Kitabın bundan sonraki bölümünde Kıvılcımlı 3,5 sayfada kendi deyimiyle “Barbüs’ün prehistory’si” sayılabilecek, komünist olmadan önceki kişilik ve yazarlık dönemi anlatılır. O dönemki Barbusse’te şu dört özelliği bulur:
“1) Barbüs, ‘sessizliği haykırtan’ kuvvetli bir yazar idi…
“2) Hayattan usanmıştı. İnsanları, ‘ışığı tanrılardan çalan, barsaklarında her an birbirinden başka yeni bir acı duyan, akşamdan akşama paramparça olan’ ‘Promete’ye benzetiyordu. Fakat insanlık niçin böyledir? Onu açıklayamıyordu…
“3) Gerçek aşıkı ve arayıcısı idi… Herşeyi görmek ve söylemek ülküsü: İşte Barbüs’ü o çilekeş mistisizm denizinden kurtaracak yol…
“4) İnsanın dışında bir şey tanımıyordu…” (Kitap, s. 19-20) Bütün bu maddeleri Barbusse’ün gelişimini anlaşılır kılmak için sıraladıktan sonra, bölümü şöyle bitiriyor:
“Bu aşınmış ihtiyar dağın üzerine düşen bir yıldırım: Evren savaşı! Onu birdenbire canlandırdı, çimlendirdi. Bambaşka bir dünyanın renk ve hayatı ile çiçeklendi. Hasta vücudunu çürüten kuvvet ve ateş, gerçek Barbüs’ü diriltti, kurtardı ve yükseltti… Barbüs ondan sonra Barbüs oldu.” (Kitap, s.20)
Bütün bu gelişmeler ve Evren savaşı sonrası artık Barbusse insaniyetçilikle(hümanizm) yetinemez. Hızla komünistleşir. İşçi sınıfının ve insanlığın gerçek kurtuluş yolunu seçer:
“İnsaniyetçilik, saldırana meydanı boş bırakan bir teslim bayrağından ibarettir. Ve o zaman yani 1922’de Komünist Partisi’ne girmek istedi ve girebildi.
“Fakat Barbüs’ün karakterli devrimciliği asıl ondan sonra gözükür. Barbüs’ün geç gelmesi değil, geldikten sonraki gelişimi önemlidir.” (Kitap, s.22)
BARBUSSE’ÜN GELİŞİMİ
Kitabın bundan sonraki bölümünün başlığı “Barbüs nasıl Barbüs Oldu?” Bu bölümde Barbusse’ün kişiliği ve gelişimi izlenerek, nasıl devrimci aydın olunabilir konusunda evrensel sonuçlara ulaşılır. Bunları önemle izlemek, kavramak ve yaşamımıza uygulamak zorundayız. Tabii ki işçi sınıfı yörüngesinde devrimci aydınlar olmak istiyorsak. Şöyle başlar bölüm:
“Barbüs’ü ‘Cehennem’den [Cehennem, Barbusse’ün komünist olmadan önce yazdığı en önemli kitabının da adı. A. Kale] kurtaran ve bizim Barbüs yapan şu üç şarttır:
“1) Kitle ve hareket adamı olmak;
“2) Teşkilat adamı olmak;
“3) Enternasyonal adam olmak.” (Kitap, s.23)
Gördüğümüz gibi Barbusse’de saptanan bu özellikler hepimiz için geçerli evrensel değerler. Devrimci bir aydının partisiz, kitlesiz ve dünya işçi sınıfıyla dayanışmasız olması düşünülemez. Diğer bütün eserlerinde olduğu gibi bu kısa ama çok özlü ve önemli eserinde, Kıvılcımlı yine özgün bir konuyu evrensel boyuta ustalıkla taşıyor.
BARBUSSE’TE FİKİR VE KÜLTÜR
Bundan sonraki bölümde Barbusse’ün fikirlerini özetlemeye çalışır Kıvılcımlı. Özellikle belirttiği şey şudur:
“… Barbüs’ün elinde tuttuğu ve yükselttiği meşale kültürdür. Fakat kültür deyince akla hayattan kopmuş, soyut, metafizik, mutlak ve ölü bir kalıp gelmesin. Tam tersine, Barbüs’te kültür, bugünkü büyük ve devrimci sosyal politik savaşın edebi ifadesi, ta kendisidir. Çünkü Barbüs artisttir[sanatçı]. Kültür meselesinde Barbüs’ün diyalektik hareket mantığı şunlardır:
“1) Tez: Şovenizm, savaş ve faşizm düşmanlığı.
“2) Anti-tez: Kafa ve kol işçilerinin birliği.
“3) Sentez: Sovyet ve ezilen ulusların kurtuluşu dostluğu.
“Barbüs, emperyalizmin şoven, militarist ve faşist hareketlerine yani kapitalizmin özüne düşmandı. Çünkü o hareketler ile o öz; kültürü mahvetmek üzere idiler. Kapitalizmin bu kültür düşmanlığına karşı nasıl durulabilirdi? Ancak bir tek yol ile; bütün kafa ve kol çalışanlarının (aydınlar ile işçi ve köylülerin) tek cephe ve tek ordu olmaları ile. Bütün dünya gericiliğini durduracak olan en geniş çalışanlar birliği ne şekilde gerçekleşebilir? Sosyalizm biçiminde. Barbüs onun için Sovyet dostu idi ve emperyalizme ateş açan geri memleket ve sömürge insanlarının dostu idi.” (Kitap, s.29)
TARAFSIZLIK MI?
Bundan sonraki sayfalarda, ayrıntılıca ve Barbusse’nin yazı ve konuşmalarından örnek bölümler aktararak, onun bu sanatsal ve fikirsel gelişime nasıl ulaştığı anlatılır. Kendini kitleye, teşkilata ve enternasyonalizme adamış bir sanat ve fikir adamı komünistin gelişimini sindirtir bize Kıvılcımlı. Özellikle sınıflı toplumda ezilenlerin tarafını tutmakta ikircikli davranan aydınlara ateş püskürürler Barbusse ile birlikte:
“Entellektüellerin çoğunlukla maaşlarını hakim sınıftan almaları ve küçük burjuvanın özel mülkiyet prejüjeleri (önyargı, saplantı) ile yüklü bulunmaları, çok kere onları böyle sade suya ‘tarafsız’ geçinmek kaygısına düşürür. Demek ‘tarafsızım’ diyenler var. Fakat sakın şeyhin kerameti kendinden menkul olmasın? Acaba gerçekten tarafsızlık denilen şey var mıdır?...
“Barbüs hayır diyor:
“İkisi ortası tutum yoktur. Hayrul umuru evsatuha (işlerin hayırlısı ortası) değildir. Bir üçüncü durum kuruntu ve hayalettir. O hayalete yönelenler, demokratik özgürlükleri savunmazlar, tehdit edilen kültürü savunamazlar. Olsa olsa bir an için kendi keyif ve istirahatlerini savunurlar.” (Kitap, s. 31-32)
NASYONALİZM-ENTERNASYONALİZM
Kitle, teşkilat ve enternasyonal yanlısı bir fikir adamı olan Barbusse’ün nasyonalizm-enternasyonalizm zıtlığında da tavrı çok nettir:
“Tahlilini buraya getiren Barbüs der ki: ’Nasyonalizm ile Enternasyonalizm’ arasında, insanlığın gelişimi ve kuruluşu sorunu şöyledir:
“1) Nasyonalizm: İstediği gibi manivela oynatmak için burjuva diktatörlüğüne zorunlu olan birşeydir.
“2) Enternasyonalizm: Adaleti ve barışı korumaları için insanlara zorunlu olan birşeydir. Tabi burada ‘insanlar’dan amaç, ‘çalışan insanlar’dır. Nitekim çalışan insanlara karşı burjuvalar insandan başka bir şey sayılırlar.” (Kitap, s.35)
Kıvılcımlı kitabının son paragraflarında şu özeti yapar:
“Bizde niçin adam yetişmiyor? Boyları ‘parmak çocuk’u geçmeyen şöhret delisi cüceler dolu da niçin ‘adam’ yok?
“Çünkü bugünün adamı: Hayatın, kitlenin, hareketin ve teşkilatın enternasyonal adamıdır. Ezilen kitlenin hareket ve teşkilat hayatına karışmayan ve bu hayatın dünya çapında özelliğini anlamayan kimseye bugün ‘adam’ denmiyor.
“Barbüs öyle bir adamdı.
“Barbüs’ün ‘Türkçe’ye tercüme’sinden ziyade Barbüslerin Türkiye’de doğmasına özenelim. Çünkü Barbüs ‘tercüme’ edilmez. Barbüs bir parlak kitap değil, savaşçı bir ‘hayat’tır. 1 Ekim 1935, H. Kıvılcımlı (Kitap, s.41)
Kıvılcımlı, hem Barbusse’ün ölümü hem de Türkiye’deki yankıları üzerine, o zamanki yayınevi olan Marksizm Bibliyoteği’nden “İnkılapçı Münevver Nedir?” başlıklı broşürü 1935’te yayınlar.
Henri Barbusse’ün kişiliğinde devrimci bir aydının nasıl olması gerektiğini anlatması bakımından son derece önemli bir metindir.
Barbusse’ün ölümü üzerine Türkiye’de yapılan değerlendirmeleri özetleyerek başlar yazmaya Kıvılcımlı. Barbusse (Barbüs) ve Entellektüellerimiz başlığında şunları yazar:
“Ne Barbüs’ün ‘Ateş’ini okumayan bir işçinin… kafası… yarımdır” [Nazım Hikmet], ne, “Ben aşağı yukarı aynı yollardan aynı neticeye gelmiştim” [Dr. Fuat Sabit] sanmak, ne, “unutmayalım ki (Barbüs) üstad siyasi değildir, politikacılık etmiyor” [Prof. Suphi Nuri İleri] saçmasını savurmak, ne de Barbüs’ü “ta başından itibaren komünizm ateşinin bir koruyucusu” ve “bütün dünyadaki emperyalizm düşmanlığının en… en… en büyük ruhu” [Kerim Sadi] saymak hem kafamızı doyurmaz, hem de gerçek Barbüs’ü aydınlatmaz.” (Kitap, s. 15) (Köşeli parantez içindeki isimleri biz yazdık. Kıvılcımlı (*) koyarak isimleri ve kısa yorumlarını sayfa altında belirtmişti. Tarafımızdan yayına hazırlanan en son Mart 2011 baskısında, söz konusu “aydın”ların bu değerlendirmelerini bulup kitabın sonuna eklemiştik.)
Barbusse’e bu abartılı yaklaşımların tümünü reddeder Kıvılcımlı. Zaten bütün ömründe de kendisi dahil bütün kişi tapınçlarına şiddetle karşı çıkar. Özellikle de Marx-Engels ustaların tapınçtan nasıl tiksindiklerini, sadece anlaşılmak istediklerini çeşitli kitap ve yazılarında dile getirir. Barbusse konusunda da şu veciz cümleyle özetler tavrını:
“Büyük adam, küçük adam… Barbüs ne büyük, ne küçük adam, sadece ADAM’dır.”
Kitabın bundan sonraki bölümünde Kıvılcımlı 3,5 sayfada kendi deyimiyle “Barbüs’ün prehistory’si” sayılabilecek, komünist olmadan önceki kişilik ve yazarlık dönemi anlatılır. O dönemki Barbusse’te şu dört özelliği bulur:
“1) Barbüs, ‘sessizliği haykırtan’ kuvvetli bir yazar idi…
“2) Hayattan usanmıştı. İnsanları, ‘ışığı tanrılardan çalan, barsaklarında her an birbirinden başka yeni bir acı duyan, akşamdan akşama paramparça olan’ ‘Promete’ye benzetiyordu. Fakat insanlık niçin böyledir? Onu açıklayamıyordu…
“3) Gerçek aşıkı ve arayıcısı idi… Herşeyi görmek ve söylemek ülküsü: İşte Barbüs’ü o çilekeş mistisizm denizinden kurtaracak yol…
“4) İnsanın dışında bir şey tanımıyordu…” (Kitap, s. 19-20) Bütün bu maddeleri Barbusse’ün gelişimini anlaşılır kılmak için sıraladıktan sonra, bölümü şöyle bitiriyor:
“Bu aşınmış ihtiyar dağın üzerine düşen bir yıldırım: Evren savaşı! Onu birdenbire canlandırdı, çimlendirdi. Bambaşka bir dünyanın renk ve hayatı ile çiçeklendi. Hasta vücudunu çürüten kuvvet ve ateş, gerçek Barbüs’ü diriltti, kurtardı ve yükseltti… Barbüs ondan sonra Barbüs oldu.” (Kitap, s.20)
Bütün bu gelişmeler ve Evren savaşı sonrası artık Barbusse insaniyetçilikle(hümanizm) yetinemez. Hızla komünistleşir. İşçi sınıfının ve insanlığın gerçek kurtuluş yolunu seçer:
“İnsaniyetçilik, saldırana meydanı boş bırakan bir teslim bayrağından ibarettir. Ve o zaman yani 1922’de Komünist Partisi’ne girmek istedi ve girebildi.
“Fakat Barbüs’ün karakterli devrimciliği asıl ondan sonra gözükür. Barbüs’ün geç gelmesi değil, geldikten sonraki gelişimi önemlidir.” (Kitap, s.22)
BARBUSSE’ÜN GELİŞİMİ
Kitabın bundan sonraki bölümünün başlığı “Barbüs nasıl Barbüs Oldu?” Bu bölümde Barbusse’ün kişiliği ve gelişimi izlenerek, nasıl devrimci aydın olunabilir konusunda evrensel sonuçlara ulaşılır. Bunları önemle izlemek, kavramak ve yaşamımıza uygulamak zorundayız. Tabii ki işçi sınıfı yörüngesinde devrimci aydınlar olmak istiyorsak. Şöyle başlar bölüm:
“Barbüs’ü ‘Cehennem’den [Cehennem, Barbusse’ün komünist olmadan önce yazdığı en önemli kitabının da adı. A. Kale] kurtaran ve bizim Barbüs yapan şu üç şarttır:
“1) Kitle ve hareket adamı olmak;
“2) Teşkilat adamı olmak;
“3) Enternasyonal adam olmak.” (Kitap, s.23)
Gördüğümüz gibi Barbusse’de saptanan bu özellikler hepimiz için geçerli evrensel değerler. Devrimci bir aydının partisiz, kitlesiz ve dünya işçi sınıfıyla dayanışmasız olması düşünülemez. Diğer bütün eserlerinde olduğu gibi bu kısa ama çok özlü ve önemli eserinde, Kıvılcımlı yine özgün bir konuyu evrensel boyuta ustalıkla taşıyor.
BARBUSSE’TE FİKİR VE KÜLTÜR
Bundan sonraki bölümde Barbusse’ün fikirlerini özetlemeye çalışır Kıvılcımlı. Özellikle belirttiği şey şudur:
“… Barbüs’ün elinde tuttuğu ve yükselttiği meşale kültürdür. Fakat kültür deyince akla hayattan kopmuş, soyut, metafizik, mutlak ve ölü bir kalıp gelmesin. Tam tersine, Barbüs’te kültür, bugünkü büyük ve devrimci sosyal politik savaşın edebi ifadesi, ta kendisidir. Çünkü Barbüs artisttir[sanatçı]. Kültür meselesinde Barbüs’ün diyalektik hareket mantığı şunlardır:
“1) Tez: Şovenizm, savaş ve faşizm düşmanlığı.
“2) Anti-tez: Kafa ve kol işçilerinin birliği.
“3) Sentez: Sovyet ve ezilen ulusların kurtuluşu dostluğu.
“Barbüs, emperyalizmin şoven, militarist ve faşist hareketlerine yani kapitalizmin özüne düşmandı. Çünkü o hareketler ile o öz; kültürü mahvetmek üzere idiler. Kapitalizmin bu kültür düşmanlığına karşı nasıl durulabilirdi? Ancak bir tek yol ile; bütün kafa ve kol çalışanlarının (aydınlar ile işçi ve köylülerin) tek cephe ve tek ordu olmaları ile. Bütün dünya gericiliğini durduracak olan en geniş çalışanlar birliği ne şekilde gerçekleşebilir? Sosyalizm biçiminde. Barbüs onun için Sovyet dostu idi ve emperyalizme ateş açan geri memleket ve sömürge insanlarının dostu idi.” (Kitap, s.29)
TARAFSIZLIK MI?
Bundan sonraki sayfalarda, ayrıntılıca ve Barbusse’nin yazı ve konuşmalarından örnek bölümler aktararak, onun bu sanatsal ve fikirsel gelişime nasıl ulaştığı anlatılır. Kendini kitleye, teşkilata ve enternasyonalizme adamış bir sanat ve fikir adamı komünistin gelişimini sindirtir bize Kıvılcımlı. Özellikle sınıflı toplumda ezilenlerin tarafını tutmakta ikircikli davranan aydınlara ateş püskürürler Barbusse ile birlikte:
“Entellektüellerin çoğunlukla maaşlarını hakim sınıftan almaları ve küçük burjuvanın özel mülkiyet prejüjeleri (önyargı, saplantı) ile yüklü bulunmaları, çok kere onları böyle sade suya ‘tarafsız’ geçinmek kaygısına düşürür. Demek ‘tarafsızım’ diyenler var. Fakat sakın şeyhin kerameti kendinden menkul olmasın? Acaba gerçekten tarafsızlık denilen şey var mıdır?...
“Barbüs hayır diyor:
“İkisi ortası tutum yoktur. Hayrul umuru evsatuha (işlerin hayırlısı ortası) değildir. Bir üçüncü durum kuruntu ve hayalettir. O hayalete yönelenler, demokratik özgürlükleri savunmazlar, tehdit edilen kültürü savunamazlar. Olsa olsa bir an için kendi keyif ve istirahatlerini savunurlar.” (Kitap, s. 31-32)
NASYONALİZM-ENTERNASYONALİZM
Kitle, teşkilat ve enternasyonal yanlısı bir fikir adamı olan Barbusse’ün nasyonalizm-enternasyonalizm zıtlığında da tavrı çok nettir:
“Tahlilini buraya getiren Barbüs der ki: ’Nasyonalizm ile Enternasyonalizm’ arasında, insanlığın gelişimi ve kuruluşu sorunu şöyledir:
“1) Nasyonalizm: İstediği gibi manivela oynatmak için burjuva diktatörlüğüne zorunlu olan birşeydir.
“2) Enternasyonalizm: Adaleti ve barışı korumaları için insanlara zorunlu olan birşeydir. Tabi burada ‘insanlar’dan amaç, ‘çalışan insanlar’dır. Nitekim çalışan insanlara karşı burjuvalar insandan başka bir şey sayılırlar.” (Kitap, s.35)
Kıvılcımlı kitabının son paragraflarında şu özeti yapar:
“Bizde niçin adam yetişmiyor? Boyları ‘parmak çocuk’u geçmeyen şöhret delisi cüceler dolu da niçin ‘adam’ yok?
“Çünkü bugünün adamı: Hayatın, kitlenin, hareketin ve teşkilatın enternasyonal adamıdır. Ezilen kitlenin hareket ve teşkilat hayatına karışmayan ve bu hayatın dünya çapında özelliğini anlamayan kimseye bugün ‘adam’ denmiyor.
“Barbüs öyle bir adamdı.
“Barbüs’ün ‘Türkçe’ye tercüme’sinden ziyade Barbüslerin Türkiye’de doğmasına özenelim. Çünkü Barbüs ‘tercüme’ edilmez. Barbüs bir parlak kitap değil, savaşçı bir ‘hayat’tır. 1 Ekim 1935, H. Kıvılcımlı (Kitap, s.41)
Ahmet Kale
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları