loading
close
SON DAKİKALAR

Müttefik: Köylü (Kıvılcımlı Külliyatından)

Ahmet Kale
Tarih: 07.03.2014

YOL'un 7. Kitabı, Müttefik: Köylü

YOL 5b: MÜTTEFİK KÖYLÜ
YOL serisini tanıtmaya başladığımızda da yazmıştık. Kıvılcımlı “her biri ayrı kitaplar halinde” diyerek bahsediyordu bu seriden. 2009 yılında yayınladığımızda biz de bu belirlemeye uyarak, seriyi Kıvılcımlı’nın koyduğu başlıklara uygun biçimde 9 kitap halinde yayınlamıştık. Bu 9 kitabın son 5 kitabı tek bir başlığın bölümleri şeklinde. Ana başlık: Strateji Planı. Bu başlıkta yine Kıvılcımlı’nın tasnifi ile 5 ana bölüm var ve bu bölümler yine “her biri ayrı kitap” halinde. Bu kitaplar: Giriş bölümü saylıacak Strateji Bahsi(konusu), Düşman: Burjuvazi, Müttefik: Köylü, İhtiyat Kuvvet: Milliyet Şark ve Legaliteyi Kullanma (istismar). Bunlardan ilk ikisini geçen sayılarda tanıtmıştık. Bu yazıda Müttefik: Köylü bahsindeyiz. Kalan iki kitabı da önümüzdeki haftalarda tanıtacağız.
Yoksul köylülük, devrim mücadelesinde örgütlü işçi sınıfının en yakın müttefikidir. Bu yüzden devrimci partiler yoksul köylülüğün kazanılmasına özel bir gayret sarfederler. Kıvılcımlı da bu 9 kitaplık seride en uzun bölümü (240 sayfa) köylü bahsine ayırmıştır. Kitabın planını da şöyle çizmiş:
“Türkiye’de işçi sınıfının köylü tabakalarıyla toplumsal kurtuluş kavgasındaki ittifakını teşhis etmek için, fazla ayrıntıya dalmadan, şu üç nokta üzerinde aydınlanmak gerekir: 1- Köyde sınıf ilişkileri; 2- Burjuvazinin köylüyle ilişkisi; 3- Köylü ve devrim.”(Kitap, s.9)
İlk olarak Köyde sınıf ilişkileri inceleniyor kitapta. Bu bölümde ustaların köy ve köylüler ile partinin görevleri, işçi sınıfı ile ittifak konularındaki görüşleri çeşitli alıntılarla aktarılıyor. Özellikle Engels’in Almanya’da Köylü Savaşları eseri önemli referans kaynağı olarak değerlendiriliyor.
Köy kesiminde hakim sınıfları tanımlanır öncelikle kitapta:
“Türkiye’de, klasik şehir sanayi ve ticaret kapitalistinden başka, köylerde veya şehirlerde, tarımsal üretime hakim olan sınıf ve zümreler deyince, başlıca şu üç kategoriyi hatırlarız:” (Kitap, s. 14) dendikten sonra bu kategoriler: 1) Ziraat Kapitalistleri…, 2) Arazi Sahibi Mütegallibeler… ve 3) Derebeylik olarak sınıflanır. Bunların tanımları yapıldıktan sonra da “köylülük” denen tabakanın çeşitli bölümlenmeleri uzun uzun anlatılır. Dört kategori bulunur köylülerde de:
“… tarlasında işleyen çalışkan köylülük, sınıf olarak çürüyüp dağılış ve başka tabiriyle “farklılaşma” safhasındadır. Şu halde bütün halinde bir tek kitle değildir. Onun için, burada da üç tabaka köylü buluruz:” ( Kitap, s. 24)
1)Orta köylü, 2) Küçük köylü, 3) Fakir köylü, 4) Ziraat işçisi
Bu kategorilerin incelenmesinden sonra işçi sınıfı ve devrimle ilişkilendirilmeleri, “bizzat Komintern İcra Komitesi’nin 1925’te kabul ettiği tezlerine göre” değerlendirilir. Tezlerin 9. Maddesinde orta köylülük için, “Bu tabakalar, tarafsızlaştırılabilir ve hatta kapitalist boyunduruğunun dayanılmaz olduğu ve yine kapitalist boyunduruğunun derebey boyunduruğu ile katmerlendiği yerde, orta köylüler proletarya ile beraber yürüyebilir.”( Kitap, s.24-25) Denir. Bu aktarmadan sonra somut bir örnekten yola çıkarak, orta köylü denen kesimin devrime kazanılması şartlarını belirler Kıvılcımlı.
Küçük köylü kategorisi için “1- Özel ve tacir bir ekonomiler temsilcisi, yani teorik buğday satıcısı olarak, buğday alıcısı işçiye zıt gibi görünür; 2- Fakat gerçekte ve uygulamada, çok kere, küçük köylü de buğday alıcı vaziyetinde kalır; 3- Zaman zaman maraba veya gündelikçi işçi gibi işler... Onun için: 1- İşçi sınıfı ile olan ilişkisinde, çıkar karşıtlığından çok, çıkar birliği galiptir; 2- Küçük köylünün temelli çıkarı, büyük sermayeye karşıdır.
Şu halde: ‘Proletarya davasına kazanılabilir ve işçi sınıfı için kararlı müttefik olabilir.’ (Tezler, Madde 10)” (Kitap, s. 30-31) özeti yapıldıktan sonra;
Fakir Köylü için ise:
“1- İşçiden farkı, sözüm yabana bir mülkiyeti bulunmasından ibarettir. Fakat bu fark o kadar belirsizdir ki, “olmasa da olur”. 2- Görünüşte bağımsız olan fakir köylü, sermayeye tam anlamı ve şekliyle bağlıdır ve kuldur.
“Şu halde, fakir köylü, işçi sınıfının sırf “şekilce peçeli yedek gücü”dür, ve proletaryadan yana geçer.” (Kitap, s. 31) dendikten sonra, “Türkiye, özellikle “tarım memleketi’dir. Şu halde, küçük ve orta köylülüğün, devrim yedek gücü olabileceği konakları, stratejimizde asla ihmal edemeyiz” uyarısı yapılır partiye.
Nihayet Ziraat işçisi konusu da o günün şartlarında titizlikle incelenir. Ziraat işçileri de iki başlıkta görülür:
“Türkiye’de tarım işçisi başlıca iki gruptur: 1- Tamamıyla mülksüz: Serbest açıkta hazır işgücü; 2- Mülkiyetinden her gün koptuğu halde, gözü arkada kalmış, ücretli işgücü. Bunlardan birincisine “özellikle tarım işçisi” dersek, ikincisine de “mevsimlik işçi” ismini verebiliriz.” (Kitap, s. 32)
Bu kategorideki köylüler de Mevsimlik işçiler, Tamamen mülksüz işçiler, Adeta gedikli tarım işçileri ve Gezici tarım işçileri alt bölümleriyle tanımlanır.
Kitabın sonraki bölümü, Burjuvazi ve Köylü başlıklı. Bu bölümde uzun alıntı ve rakamlarla Kemalist burjuva iktidarının köylülük üzerindeki demagojileri, kandırmacaları ve giderek baskıları sergilenir. Bu bölüm, 1) Demokrasi, 2) Aşarın (eski ondalık vergi) kaldırılması, 3) Arazi dağıtımı, 4) Kooperatif+kredi, Ziraat Bankası başlıklarıyla uzun uzun ayrıntılandırıldıktan sonra, 5) Tarımda Burjuva Devletçiliği= Faşizm bölümüyle bitirilir.
Kitaptaki asıl ayrıntılı ve partiye önerilerin sıralandığı bölüm, Proletarya ve Köylü başlıklı bölüm. Bu bölümün başlarında Proletarya ve Köylünün ortak düşmanları tespit edilir:
“Ortak Düşmanlar
“İşçi ve köylü sınıflarının düşmanları ortak mıdır? Evet. Bu “evet’in gücünü ve doğruluğunu kavramak için sadece bu ortak düşmanların adlarını saymak yeter. Türkiye’de çalışkan köylülüğün kanını ve canını emen, onu iliklerine kadar soyan düşmanlar kimlerdir? Aşağıdan yukarıya sırasıyla şunlar: 1- Derebeylik artıkları; 2- Tefeci-sermaye; 3- Finans kapital; 4- Kapitalist devlet. Bugünkü cihan tarihinin ihtilal manivelasını elinde tutan ve insanın insanı soyma sistemini ilk ve son defa olarak çelikten bir azimle kökünden yıkıp yeni bir insanlık rejimi kurmakla uğraşan dünya proletarya toplamının Türkiye parçası, Türkiye işçi sınıfı için, Türkiye köylülüğünün bu dört düşmanından daha büyük ve öz düşman düşünülebilir mi? Hayır.” (Kitap, s. 72)
Bu dört “düşman” kesim ayrıntılı biçimde göze batırılır kitapta. Birbirleriyle ilişkileri, tek tek ya da ittifak halinde yaptıkları soygunlar, devletin Ziraat Bankası eliyle köylüyü kredi boyunduruğuyla bağlaması ayrıntılı biçimde ortaya serilir. Bu bölümü çarpıcı bir alıntıyla sonlandıralım:
“KEMALİST DEVLET VE FİNANS KAPİTAL
“Finans kapital ile köylünün ilişkilerini gördük. Türkiye’de devletin en büyük kapitalistlerden biri olduğu ve finans kapital (Bankalar ve Şirketler) ile içli dışlı bulunduğu düşünülürse, köylü karşısında finans kapital ile onun devleti olan Kemalizmi birbirinden ayırmaya kalkışmak, etle tırnağı birbirinden koparmaktan daha güçtür. Şu halde, finans kapital aynasına bakan, orada Kemalist Devletin ta kendisini pekâlâ tanıyabilir. Yalnız Ziraat ve Emlak bankalarının, birer devlet bankası olduklarını söylemek, köylü ile Türk finans kapital devletinin ahbaplık derecesini yeterli derecede izah etmiş olmaktır.” (Kitap, s. 161-162)
Müttefik: Köylü kitabının son bölümlerinde işçi-köylü bağlarının kuvvetlendirilmesi, köylülükteki devrimci atılım ruhunun geliştirilmesi gibi konularda partiye düşen görevler hatırlatılır. Bunları sıralarken de yine Engels Ustanın Almanya’da Köylü Savaşları adlı eserinden çokça yararlanılır. Biz burada köylülüğün önüne konan hedeflerin sadece başlıklarını sıralayalım: 1- Tefeci sermayeye karşı toplu hücum, 2- Arazi sahipliğine karşı toplu hücum, 3- Kemalist adalete hücum, 4- Köy idaresine hücum, 5- Kemalist Devlet cihazına hücum. Ve bütün bu hücumlar için TKP öncülüğünde işçi-köylü müttefikliği.
Kitaptaki en son bölüm o zaman güncel olan Menemen Hadisesi’nin incelenmesine ve ondan çıkarılacak derslere ayrılmıştır. Burada yer sınırından dolayı ayrıntılara giremesek de Kıvılcımlı’nın gericiliğin bu ayaklanmasından çıkardığı dersleri unutmamamız gerek. Çıkan ders çok özetle şudur: Gericilik, sabır ve sebatla, çalışarak köylüler içinde yer etmiş ve bu ayaklanmayı hazırlamıştır. Bizler bu dersi aklımızdan çıkarmadan, halkın iktidarı için aynı sabrı, fedakarlığı ve çalışkanlığı göstermezsek başarılı olmamız mümkün değildir.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları