loading
close
SON DAKİKALAR

“Yol”un İlk Kitabı: Genel Düşünceler

Ahmet Kale
Tarih: 27.01.2014

Ahmet Kale, Kıvılcımlı kitaplarını tanıtmaya devam ediyor...

9 kitaplık YOL serisinin ilk kitabı Genel Düşünceler. TKP’nin on yıllık çalışmalarının değerlendirilmesi ve ileriye dönük önerilerin somutlandığı dizinin yazılış gerekçesi bu ilk kitapta sunulur. Genel ve Özel nedenler olarak iki gerekçe yazılır:

“Bu notları neden kaleme alıyorum? Onu açıklamamak, içine girilmek istenen konunun kapısını açmamak, binaya bacadan dalmak gibi olacak. Uzatmamak için, kaleme sarılışın iki nedenini söyleyelim: 1- Genel neden; 2- Özel neden var.” (Genel Düşünceler, s. 9)

Genel nedenler olarak, Kıvılcımlı’nın örgütlenme ile ilgili tüm yazı ve kitaplarında ısrarla belirttiği, dünya proletarya hareketinin deneyimlerini hazmetmek konusu ortaya konur. TKP hareketinin bu konudaki eksiklikleri de şöyle tespit edilir:

1- “Diğer ülkelerin deneyimlerini hazım ve temsil” etmemek, kanına ve ruhuna sindirmemektir.

2- O deneyimlerden çıkarılmış derslerle “kendi kendini eleştiri ve denetlemeyi” bilmemektir.” (age s. 10)

Bu genel nedenlerin yanında bir de özel nedenler vardır ki onlar da dikkatlice ve ayrıntılarıyla göze batırılır. Bunlar da yazılı eleştiri ve değerlendirme ile özeleştiri mekanizmasının yeterince çalıştırılamamasıdır.

Özel neden:

1- Bu uzun mücadele konaklarında ne oldu, ne bitti? Bunu akılca değil, Kuran gibi “aktarmalı” ve ortaçağvari ağızdan ağıza geçerek yeni kuşaklara taşımak, göreneğe kul olmak değil midir?

2- Biri kalkıp da sayılan bir elin parmaklarından öteye pek geçmeyen eski yoldaşlarımızdan birine sorsa: “Parti tarihçemizde belli başlı yanlışlar ve onlardan çıkan dersler hangileridir?” dese, acaba “efradını cami, ağyarını mani” sistematik bir cevapla tatmin edilebilir mi? (age s. 16)

İşte bu genel ve özel nedenlerle yazılmıştır YOL serisi. Kıvılcımlı bunu çok veciz bir şekilde şöyle yazar:

Bu notları neden kaleme alıyorum?

1- Devrimci teori mücadelesini somutlaştırmaya çağırmak için;

2- Pratik mücadelede Lenin’in çizgisi yönünde yürüyen bütün proletarya devrimcilerini, sağlı sollu bütün küçükburjuva “çeteci” sapıtmalarını gömmeye çağrılı bulunan ölüm çanı olmak için...” (age s. 18)

Bu ilk bölümden sonraki YOL başlıklı bölüm son derece ajitatif bir dille partiye YOL’u göstermeye çalışmakla başlar. Alıntılayalım:

“Yoldaşlar, bir yola düşmüşüz, gidiyoruz. Bu proletaryanın devrim yoludur. Devrim yolu her şeyden önce siyaset yoludur. Ve siyaset yolu Marks’ın “büyük Rus bilim insanı ve eleştirmeni” saydığı Çernişevski’nin sözünü daima doğru çıkarır: ‘Tarih yolu, Nevski caddesinin (Moskova’daki en büyük caddenin) yaya kaldırımı değildir. Tarihin yolu, durmaksızın kimi tozlu, kimi çamurlu alanlardan aşar, bataklıklardan, yarlardan ve uçurumlardan geçer. Toza boğulmaktan ve ayakkabılarını kirletmekten korkan kişi her türlü sosyal faaliyetten sakınsın.’

“Büyük dağ yolu, genel yol hazır. Bizden önce geçenler yolu açmışlar. Hatta yolun çevresini elektrikli ampullerle bezemişler. Ama biz lambayı yakmadan yürüyoruz. Karanlıktan ve kör dövüşünden kurtulmak için yolu görmeliyiz. Yolu görmek için lambaları yakmalıyız. Şimdiye dek göğüslerimizin içinde yanan birer kızıl kor taşıdık. Aynı ateşle kafalarımızı, önümüzü ardımızı ve uzak yolları aydınlatan birer fener, yol gösteren birer çıra gibi tutuşturmaya zorunluyuz.

“Evet, yol bütünüyle açıktır. Bizden önce gelenler, proletaryanın siyasal mücadele yolunu, en ilkel başlangıcından muzaffer devrime kadar, sosyalizmin kuruluşuna kadar açmış bulunuyorlar.” (age s. 19)

YOL’umuzu anlamaya çalışmak kısmında; “Yolun neresinde bulunduğumuzu anlamak”, “Bundan sonra geçilecek yolları iyice bilince çıkarmak” ve “Yolun ve politik yapının özelliklerini elle tutulur hale getirmek” alt başlıklarıyla alabildiğine detaylandırılır.

Üçüncü bölüm TEORİ başlıklıdır. Oldukça uzun tutulan bu bölümde devrimci teorinin önemi her yönüyle tartışılarak iyice bilinçlere kazınmaya çalışılır. Önemli birkaç cümleyi alalım:

Bir inancın besmelesi gibi tekrarlayalım: “Devrimci teorisiz devrimci hareket olmaz.”

Bunu bize tekrarlatan şey, yukarıdaki açıklamaların mantıksal sonucudur. Özeleştiri yoksa yol karanlık demektir. Tek sözle bu durum teoride geriliği gösterir. Oysa Leninizmin formülünce, öncü teorisiz öncü pratik olamaz…(age s. 25)

Marksizm - Leninizm teorisinin ayırt edici belirtisi, belgisi nedir?

1- Nesnel incelemedir. Lenin buna “bilimsel ayıklık” diyor (Marks’a göre evreni açıklama tarzı);

2- Devrimci ve örgütçü yetenektir (Marks’a göre evreni değiştirme tarzı)…( age s. 29)

Sınıf ilişkileri deyince, bugün, somut olarak her ülke için ve dolayısıyla her sosyalist örgüt için, her parti için başlıca iki ana sınıf ilişkisi vardır:

1- Uluslararası, bütün dünya ülkelerindeki genel dünya sınıf ilişkileri;

2- Ulusal, yani bir ülke içindeki özel sınıf ilişkileri...

Öyleyse, teori bile bu iki sıra ilişkiye göre sınıflandırılmalıdır:

1- Başka ülkelerde geçmiş sınıf savaşlarının derslerinden çıkan, toplanan deneme ve formüller üzerine teori;

2- Partinin içinde bulunduğu ülkede geçen bütün sınıf savaşlarını ve tüm sosyal güçleri ve sosyal ilişkileri sistemleştiren teori... (age s. 31)

Teori, Kıvılcımlı’nın her zaman çok önem verdiği bir konudur. 1967 yılında çıkardığı SOSYALİST gazetesinin alt başlığı “Düşünce ve Davranış Gazetesi”dir. 1970-71 yıllarında tekrar çıkardığında da “Düşünce ve Davranış birbirinden ayrılmaz” olmuştur alt başlık. Yani Kıvılcımlı’da teori, ancak devrimci davranışa ışık tutabildiği ölçüde devrimci teoridir. Lenin’in “Devrimci teori olmadan devrimci pratik olmaz” şiarının en önemli takipçilerindendir Kıvılcımlı.

Kitabın son bölümü Geç Gelme başlığını taşıyor. Bu bölümde Türkiye proletaryasının ve onun öncü örgütü TKP’nin dünya mücadele sahnesine geç gelmesinin avantajlarını ve dezavantajlarını tartışır. Geç gelmenin her zaman olumsuzluk taşımayacağını, bilinçli olunduğu takdirde bunun avantaj olabileceğini yazar. Diğer ülke işçi sınıflarının ve partilerinin deneyimlerini sil baştan yaşamak yerine onların deneyimlerinden dersler çıkararak birçok zorluğun daha kolay aşılabileceğini belirterek geç gelmenin avantaja çevrilmesinin mümkünlüğünü belirtir. Bu bölümden de önemli gördüğümüz bazı alıntılar yapalım.

Harekete geç gelen Türkiye proletaryası, uluslararası kardeş işçi sınıflarının geçtikleri bütün erginleşme basamaklarından önce emekleyerek, sonra sendeleyerek, en sonunda yürümeye ve çarpışmaya doğru ilerleyerek mutlaka aynı süre ve şiddette mücadelelerle geçmek zorunda değildir… harekete geç gelmekten yarar çıkartmak her parti için yalnız mantıksal bir uygunluk değil, aynı zamanda yaşamsal bir zorunluluktur da. (age s. 60-61)

Geç gelmenin avantajları gibi bazı güçlükleri de vardır elbette. Nasıl proletarya dünya proletaryasının deneyimlerinden yararlanırsa burjuvazi de dünya karşı devrimlerinden kendine gereken dersleri çıkararak daha bilinçli ve deneyimli biçimde dikilir partinin ve sınıfın karşısına. Ayrıca, burjuvazinin kışkırtmasıyla birçok sapık akım işçi sınıfı mücadelesini saptırmak için onun içine hücum eder. Yazımızı yine Kıvılcımlı ile bitirelim:

Nesnel güçlük: Burjuvazi de geç geldi: a) Proletarya nasıl uluslararası proletaryanın sınıf mücadelesi deneylerinden ders alıyorsa, burjuvazi de öyle uluslararası kapitalist sınıfın soygun ve baskı deneylerinden ders alır. b) Bugün, ulusalcı ve serbest rekabetçi kapitalizm döneminde değiliz. Biricik finans-kapital, bir avuç mali oligarşinin, hele Türkiye gibi 5-10 asker-bankerin elinde tüm işçi ve çalışkan sınıfları karşısında biricik cepheyi ve tekelci baskıyı kurmuştur.

Öznel güçlük: Geç gelen örgütümüz önünde eni, boyu ve çapı besbelli en modern savaş aygıtlarını hazır bulur. Başka bir deyişle, bilimsel sosyalizmin ilkeleri artık en kör gözlere batacak kadar açık ve keskin ortadadır. İşte, ilkeler bu derece durulaşınca ve bu kadar anlaşılır hale gelince, sapıtmalar daha yüceltilir, incelir ve önce şekilleşir. Sapıklar daha iyi maske kullanmayı öğrenirler. Dostu düşmandan ayırmak güçleşir, demagoji kolaylaşır... (age s. 66)

Ahmet Kale

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları