Ebedî çilehanemiz İstanbul
''İstanbul'daki ulaşım çilesi için kimi muhatap alalım?''
Büyük ve kalabalık şehirlerin en büyük sorunu sistemlerdeki aksaklıklardır. Büyük bir çoğunluğa hizmet ediyorsanız, sisteminiz de büyük olmalı ve kontrolü her an elinizde tutmalısınız. Tabii ki bu koca çarkın zaman zaman sorunlar yaşaması olağan karşılanabilir. Gözden kaçan ya da o an için yetersiz kalınılabilen komplikasyonlar gelişebilir.
Bu çarkı döndürmeye çalışan kişiler, çeşitli aksaklıklar için denetim birimleri ya da şikâyet hatları oluşturur. Gelen eleştiri ve şikâyetler değerlendirilip, konu ile ilgili gerekli düzenlemelerin ya da iyileştirmelerin yapılabilmesi için. Peki ya şikâyetleri, ilgili birimin dosyalarında yalnızca kayıtlı olarak kalan insanlar ne yapmalı?
* * * * *
Benim yazmaktan ve isyan etmekten bıktığım İETT çilesi, çilenin sorumlusu olan hiç kimseyi rahatsız etmiyor olmalı.
Dakikalarca otobüs bekleyen insanları, beklediği otobüs gelince sürü misali bir noktaya yığılan o kalabalığı, neredeyse nefes alma mesafesi bile olmadan otobüsün içinde istiflenen ve sabır çekmekten başka bir şey yapamayan yolcuları görüp esaslı bir adım atmaya gerek duymayan kim varsa sesleniyorum!
Şikâyet hattınıza bırakılan mesajları bir hafta sonra ‘Otobüs filomuzun kapasitesi ölçüsünde ve yolcu yoğunluğunu göz önünde bulundurarak en iyi hizmet vermeye çalışıyoruz. Kurumumuzda ihalesi tamamlanan yeni araç alımları ile birlikte ihtiyaç duyulan bölgelere hat ve sefer takviyesi yapılacaktır’ diyerek cevaplandırıyorsunuz. Bu şikâyetleri ulaştıran insanlar sizden ‘yapacağız-edeceğiz’ türevinden plânlarınızı anlattığınız mesajlar beklemiyor. Hiç biri de mağdur edilen insanları tatmin etmiyor zaten. Çünkü insanlar artık çözüm plânları değil, çözümün kendisini istiyor.
Ki bu sorun yıllardır İstanbulluların en büyük kâbuslarından biridir. Gazetelerde dile getirilir, karikatürlerde ele alınır, skeçleri yapılır. Bu işkencenin yıllardır süregeldiği, ulaşım koordinasyonunu sağlayamayan insanlar tarafından ısrarla göz ardı edilmeye devam edilir.
* * * * *
Bundan 2 yıl kadar önce Avcılar-Söğütlüçeşme seferini yapan metrobüste yoğun kalabalıkta nefes alamayan 57 yaşındaki yolcu kalp krizi geçirerek hayatını kaybetmişti.
Yine birkaç gün evvel 65 yaşındaki bir adam, Söğütlüçeşme-Zincirlikuyu seferini yapan metrobüste fenalaşarak yaşamını yitirdi.
İstanbul’daki bu ulaşım terörüne köklü bir çözüm bulunmazsa bu kayıpların daha nice örneğine şahit olacağız.
Soğukta dakikalarca bekletildiğimiz, bir yerden başka bir yere ulaşabilmek için hayvan yerine konulup bir aracın içinde üst üste sıkıştırıldığımız için kimden hesap sorabiliriz? Göz göre göre mağdur edilen İstanbullular olarak kimi muhatap alalım?
Vasıtaların şoförlerini mi, İETT Genel Müdürü’nü mü? İstanbul Otobüs A.Ş’yi mi İstanbul Trafik Müdürü’nü mü? Yoksa her olumsuz tepkide ‘Ek otobüs seferleri yapılacak’ diyen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ı mı?
Birkaç gün önce Konya’da Başbakan Erdoğan’ın yinelediği o meşhur ‘üç çocuk’ talebine ben de diyorum ki, çoğalalım da toplu taşıma araçlarında kişi başına düşen oksijen miktarını biraz daha mı düşürelim? Hariçten gazel okumak ne kadar kolay!
Ceren Özçelik
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları