Tarih:
12.02.2012
Kurultay’a Giden Süreçte CHP
CHP vizyonuyla fark yaratmalıdır.
CHP Parti Meclisi Üyesi Didem Engin Sosyal Demokrat Dergi için yazdığı yazısını aynı zamanda www.istanbulgercegi.com okurları ile de paylaştı;
Bu yazıda CHP’nin 2010 Mayıs ayından sonra yaşadığı “yenileşme” süreciyle ilgili düşüncelerimi, Parti Meclis toplantılarımızda da ifade ettiğim bazı görüşlerimi ve bundan sonraki süreçte CHP’yi iktidara ulaştıracağına inandığım bazı önerilerimi Sosyal Demokrat Dergi okuyucularıyla paylaşmak istiyorum.
Sağlam bir değişim hareketi, yönü belli olan ve bu değişime inanan yol arkadaşlarından oluşan bir harekettir. Değişimi gerçekleştirme gücü de inandırıcılıkla doğrudan bağlantılıdır.
2011 Genel Seçim sonuçları detaylı bir şekilde incelenmeli, farklı yönleriyle analiz edilmeli ve halkımızın neden CHP’yi bir iktidar alternatifi olarak görmediğinin sebepleri ciddi bir şekilde araştırılmalıdır.
CHP vizyonuyla fark yaratmalıdır. Dünyadaki gelişmelere bakış açısıyla ve ülkemizdeki toplumsal, ekonomik, sosyal ve siyasi sorunlara getirdiği çözüm önerileriyle ve öngörüleriyle farkını ve vizyonunu açıkça ortaya koymalıdır.
Örgüt emekçileri sahiplenilmelidir. Çalışanın emeğinin takdir edildiği, çalışmayanın ise “birilerine yakınlık” sebebiyle hak etmediği görevlere getirilmediği bir sistem sağlanmalıdır.
“Değişim”, “yenilik” siyasette sihirli sözcüklerdir. Yıldızı yükselen siyasetçilerin dillerinde bu sözcükler çoğu zaman halka umut aşılar, ama asıl önemli olan bu sözcüklerin hakkını verebilmek ve parlayan o umut ışığını sürdürülebilir kılmaktır.
CHP’nin yeni yönetimi Mayıs 2010 Kurultayında değişim ve yenilik sözleriyle medyadan ve kamuoyundan son derece güçlü bir destek alarak yola çıkmıştır. Yıllardır iktidara ulaşamamış olmanın verdiği yılgınlık sebebiyle, parti tabanı iktidar hedefine heyecanla sarılmış ancak aradan geçen 1 senede kamuoyundaki heyecan giderek azalmıştır.
Kamuoyunda son dönemde CHP’ye yönelik eleştirilerin önemli bir bölümü, partinin tutarlılık ve bütünlük içinde, halkın beklentilerine yanıt verir nitelikte hareket etmediğine yöneliktir. Parti üst yönetiminin neredeyse birkaç ayda bir değişmesi ve yeniliğin tam olarak nasıl bir yenilik olduğunun kamuoyunda açık ve net bir şekilde anlaşılamamış olması, 12 Haziran seçimlerinde partinin oy oranını artırması ama beklenen oyu kazanamamasıyla sonuçlandı.
Halbuki sağlam bir değişim hareketi, yönü belli olan ve bu değişime inanan yol arkadaşlarından oluşan bir harekettir. Değişimi gerçekleştirme gücü de inandırıcılıkla doğrudan bağlantılıdır. Kanımca 2011 Genel Seçimlerinde seçmen CHP’yi inandırıcı ve güvenilir bulmamıştır ve bir iktidar alternatifi olarak görmemiştir. Seçmende oluşan algıyı değiştirmek ise kolay bir iş değildir. Bu nedenle 17 Ağustos’ta atanan yeni MYK’nın önümüzdeki süreçte alacağı kararlar ve atacağı adımlar son derece önem taşımaktadır.
Peki CHP’nin kamuoyunda yeniden bir heyecan yaratabilmesi ve iktidar alternatifi olabilmesi için önümüzdeki süreçte neler yapılması gerekiyor?
Öncelikle, 2011 Genel Seçim sonuçları detaylı bir şekilde incelenmeli, farklı yönleriyle analiz edilmeli ve halkımızın neden CHP’yi bir iktidar alternatifi olarak görmediğinin sebepleri ciddi bir şekilde araştırılmalıdır. Masa başında çalışmalarla, nasıl başarılı olduğumuzu rakamlar ve istatistiklerle ispatlamaya çalışmaktan ziyade, halkı dinleyerek bir değerlendirme yapmalıyız. İl ve ilçelerde halka açık örgüt toplantıları yaparak, önümüzdeki yerel ve genel seçimde CHP’yi birinci parti yapacak önerileri tabanda tartışmalı ve katılımcı bir süreçle yol haritası belirlemeliyiz. Bu nedenle, bu görüşlerimi Parti Meclisi toplantısında da dile getirerek, böyle bir Çalışma Grubu kurulmasını önerdim. Kamuoyu araştırmalarıyla ve sosyal medya imkânları da (twitter, facebook, vb) kullanılarak bu sürece halkın katılımı sağlanabilir, seçim sonuçları ve nedenleri ile ilgili halkımızın görüşleri alınabilir. Örneğin, 2009 yerel seçimlerinde Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylığı kampanyasında çalışmış, o heyecanı ve halkın desteğini birebir görmüş ve yaşamış olan biriyim. 2009 yılında İstanbul’da %37 alırken, 2011 Genel Seçimlerinde %31 alıyor olmamızın yani 6 puanlık düşüşün nedenlerinin titizlikle incelenmesi gerektiğini düşünüyorum. Yüzeysel değerlendirmelerle örgüt çalışmamıştır demek yeterli değildir. Hatayı seçmende ve seçmenin psikolojisinde arayan yaklaşımlar, ya da “bizim getirmek istediğimiz politikalar doğrudur ama halk bunu anlamamıştır”, “biz onlara öğreteceğiz” gibi tepeden bakan elitist yaklaşımlar partiye zarar vermektedir. CHP'nin ihtiyaçları ve halkın CHP’den beklentileri doğru tespit edilip, atılması gereken adımlar tutarlı bir şekilde atılmalıdır.
CHP vizyonuyla fark yaratmalıdır. Dünyadaki gelişmelere bakış açısıyla ve ülkemizdeki toplumsal, ekonomik, sosyal ve siyasi sorunlara getirdiği çözüm önerileriyle ve öngörüleriyle farkını ve vizyonunu açıkça ortaya koymalıdır. Özellikle ekonomi ve dış politika konularında tutarlı ve sağlam adımlar atmak, iktidar alternatifi algısını güçlendirmek için çok önemlidir. 2011 Genel Seçimlerinde yürüttüğümüz saha çalışmalarında en sık karşılaştığımız eleştirilerden biri polemiklere girilmesinin tasvip edilmediği, toplumsal sorunlara çözüm üreten önerilerle gündem yaratılmalısı talebiydi. CHP Parlamento Grubu, yürüteceği çalışmalarla yeni bir Anayasa’nın hazırlanacağı bu tarihsel süreçte farkını ortaya koyabilmelidir. Yeni seçilen milletvekilleri Meclis komisyonlarında getirecekleri önerilerle ve STK’larla yürütecekleri çalışmalarla fark yaratabilmelidir.
Parti üst yönetimi birlik, bütünlük ve uyum içinde çalışmalı ve örgüte örnek olmalıdır. "Yeni CHP"nin bir "dava" için bir araya gelmiş, iktidar hedefine ulaşmak için birlik ve uyum içinde mücadele eden, birbirine sahip çıkan bir görünümden ziyade, kimsenin kimseye güven duymadığı, birbirinden kopuk, dağınık bir yapıya sahip olduğu imajı kamuoyunda tartışma konusu olmuştur. Sürekli değişen parti MYK’sı da bu imajının kamuoyunda yerleşmesine neden olmaktadır. Hâlbuki parti üst yönetimi uyumlu çalışmasıyla ve çalışkanlığıyla örgütlere örnek olmalıdır.
Örgüt emekçileri sahiplenilmelidir. Çalışanın emeğinin takdir edildiği, çalışmayanın ise “birilerine yakınlık” sebebiyle hak etmediği görevlere getirilmediği bir sistem sağlanmalıdır. Sosyal demokrat olduğunu; parti programının ve projelerinin merkezinde insan olduğunu söyleyen bir parti, insana değer verdiğini somut olarak gösterebilmek için öncelikle kendi insanına ve kendi emekçisine sahip çıkmalıdır. CHP’nin yeni yönetiminin örgütüne yabancılaşması değil, örgütüne sahip çıkması gerektiğine inanıyorum. Partide birlik ve bütünlüğün sağlanması için parti örgütüne ve parti emekçilerine değer vermek esastır. Değişim ve yenileşme örgüte rağmen değil, örgütle birlikte yapılmalı ve örgüt bu değişim hareketine inanmalı ve sahiplenmelidir. Birlikte, aynı hedef için çalışma heyecanını tüm üyeler hissetmeli ve bu heyecanla çalışmalara katılmalıdır. Genel Başkan’ın kişisel çalışması bir partilinin nasıl çalışması gerektiğini göstermek için bir örnek teşkil eder, ama daha da önemlisi lider otoritesini hissettirerek, vizyonu ve birikimiyle tüm örgüt birimlerini yönlendirmesi ve bu birimlerden maksimum faydayı yaratmasıdır.
CHP örgütü dinamik, gençleri ve kadınlarıyla topluma heyecan veren, sivil toplum kuruluşları ve halkla iç içe bir yapıya kavuşturulmalıdır. 2010 yılında İngiliz işçi Partisi’nin yıllık kongresine katılıp, genç gölge bakanlar ile görüştüğümde çok heyecanlanmıştım ve keşke aynı tabloyu kendi partimde görebilsem diye düşünmüştüm. CHP’nin oy kaygısıyla seçim dönemlerinde “sözde kadın ve gençlik devrimi” yapmasını değil, gerçekten kadın ve gençlere değer vermesinin özlemini duyuyorum.
CHP katılımcı yaklaşımı sözde değil özde benimsediğini göstermelidir. Üyelerine karar alma ve politika geliştirme süreçlerinde söz hakkı vermeli. Sadece Genel Merkez’de politika üreterek, tepeden tabana politika iletmek yerine, politika üretimine parti tabanının da katkısı sağlanmalıdır. Politika geliştirme tabana yayılmadığı içindir ki, seçim dönemlerinde Genel Merkez tarafından kaleme alınan vaatler çoğu zaman tabandaki üyeler tarafından halka anlatılırken zorluk çekilmiştir.
Sonuç olarak, yapılacak yeniliğin ve değişimin neleri kapsadığı ve neyi amaçladığının açık bir şekilde tanımlanması gereklidir. 2012 yılında gerçekleşecek Olağan Kurultay bu nedenlerle çok önemlidir. Partinin yeniden yapılanmasının sağlam temeller üzerine oturması için Kurultay’a gidilen süreçte, üyeliklere yönelik sorunlar derhal çözülmeli, mahallelerden başlayarak ilçe ve il kongrelerinin şeffaf ve demokratik şekilde yapılması sağlanmalıdır. Genel Başkan’ın sözünü verdiği “parti içi demokrasi” hedefine ulaşmak için öncelikle gerekli olan Tüzük Kurultayı vakit kaybetmeksizin gerçekleştirilmelidir. Tüzük Kurultayını 2012 Olağan Kurultayı ile birleştirmek, 2012 Kurultayının da demokratik olmayan şartlarda yapılması ve “parti içi demokrasi” sözünün 2 yıl daha ötelenmesi demektir.
CHP bugün Türkiye’deki hiçbir partinin sahip olmadığı köklü bir altyapıya sahiptir. Partide üstlendiğim her görevde CHP’li olmanın ayrıcalığını ve sorumluluğunu daha da güçlü bir şekilde hissettim. Atatürk’ün kurucusu olduğu, Cumhuriyetimizi kuran bir siyasi hareketin temsilcileriyiz biz. CHP iktidar olacak güce sahiptir. Önemli olan bu gücü birlik ve beraberliği sağlayarak yönetmektir.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları