1 Mayıs işçiden işçiye esiyor yel!
1 Mayıs’ın işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günümü, yoksa işçi bayramımı olduğu üzerineydi...
Hatırladığım kadar 1 Mayıs üzerine ilk tartışma, 1 Mayıs’ın işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günümü, yoksa işçi bayramımı olduğu üzerineydi. Hiç kuşkusuz bu tartışma 1 Mayıs tarihi kadar eski olan bir tartışma. Halada bitmiş değil.
İki yıllık hazırlık sonrası 1 Mayıs 1886 tarihinde uygulanan 12
saatlik çalışma süresinin 8 saatte indirilmesi talepli grev kararının sonunda
yaşanan işçi katliamı ve direniş bu tartışmayı yarattı. Amerika ve Kanada İşçi
Sendikaları Konfederasyonu yöneticileri, işçi sınıfının ve emekçilerinin
kaderini değiştiren bir kararın ilelebet sürece bir tartışmayı başlayacağını
nerden bilebilirlerdi.
Sarper Özsan, sözü yazdığı ve müziğini yaptığı 1 Mayıs
marşının “Yepyeni bir güneş doğar dağların doruklarından / Mutlu bir hayat
filizlenir kavganın ufuklarından / Yurdumun mutlu günleri mutlak gelen gündedir
/ cümlesi her şeyi anlatmaya yetiyor.
Şikago Haymarket meydanında yaşananların tarihi bilenler, 1 Mayıs’ın
neden işçi sınıfın enternasyonal birlik, mücadele ve dayanışma günü olduğunu
bir gün olduğu bilebilirler.
Şikago Haymarket direnişinin tarihini işçi ve emekçilerin hafızalarından
silmek ve içini boşaltmak isteyenler ise, işçi bayramı olarak kutlanmasını
sağlayarak “işçi sınıfının, kendisi için
sınıf olma mücadelesinden” uzak tutmaya, mücadeleyi soğutma gayreti
içersinde oldular hep.
12 Eylül darbesinin yasaklı günlerinde her 1 Mayıs’ta değişik politik
kisveler altında sendikalar bu tartışmayı yaptılar.
Türk-İş ve Hak-İş yöneticilerinin, 1 Mayıs politikalarının nasıl
biçim alacağını, hükümetlerin yaklaşımı
ve bu iki konfederasyonunun hükümete yaklaşımı belirledi.
Türkiye’de
1 Mayıs dendiğin akla ilk gelen Taksim söz konusu olduğunda Türk-İş ve Hak-İş
yöneticilerinin uykuları kaçıyordu. Taksim kâbuslarıydı.
Türk-İş ve Hak-İş 2007-
2010 yılları arasında Taksim ısrarında hep usulden takıldılar. DİSK, KESK ve
sosyalist sol 2010 yılında Taksim’e ilk çıktıklarında Hak-İş Tandoğan’da Bakanlarla
birlikte 1 Mayıs devlet törenini yapıyordu. Türk-İş konfederasyonu ise genel
sekreterleri Mustafa Türkel’i yarı yolda bırakmakla meşguldü. AKP’nin
baskısında boyun eğmeyen Türkel, Türk-İş
tarafında yalnız bırakıldığı için 1 Mayıs tertip komitesinden çekilmek zorunda
kalmıştı.
1
Mayıs işçi bayramı olarak kutlama isteği, dünde bugün de hükümetlerin
eteklerinde tutunarak sendikal faaliyet yürütme anlayışının bir sonucu olarak
ortaya çıktı. Mücadele değil, biat etme içgüdüsüne dayanan bir anlayışının ifadesi
oldu.
2012’de sendikal harekette yaşanan bu ayrışma bugüne ait bir
ayrışmaktan daha çok bıçağının kemiğe dayanmasıdır. Hak-İş ve Türk-İş
yönetiminin hükümetin arka bahçeci gibi olma politikasının doğal sonuçlarıdır.
Hak-İş için bir şey söylemeye gerek yok ama Türk-İş’te bu ayrışmanın sancıları
kolay dinmez.
2012 1 Mayıs’ında Türk-İş yönetimi Bursa’da, Hak-İş, Tandoğan’da devlet töreniyle meşgul olurken
herkesin gözü kulağı Taksim ve Diyarbakır’da olacaktır.
Diyarbakır’daki 1 Mayıs bir ilk olacağa benziyor. Diyarbakır’ın newroz’un
coşkusuyla 1 Mayıs’ın nasıl bir şey olduğu çok konuşulacak, çok tartışılacak.
Ama
esas Taksim’de olanlar sendikal hareket için yeni bir dönemin ilk adımı
olabilir. Türk-İş üyesi 10 sendikanın oluşturduğu Sendika Güç Birliği
Platformu’nun öncülüğünde Türk-İş üyesi sendikalarının 1 Mayıs alanında
olmaları, sendikal mücadelede beklenen gelişmeye dair bir işarettir.
Mücadele içinde yan yana gelişlerin ve bunun yarattığı sinercinin
doğuracağı yeni sendikal merkezin izleri ortaya çıkıyor.
Türk-İş üyelerinin DİSK,
KESK hatta TTB ve TMMOB üyeleriyle, işçilerin birlik, mücadele ve dayanışma
gününde birlikte saf tutmaları 1 Mayıs’ın kendi kadar heyecan vericidir.
Bu yan yana gelişin Kürt sorunu gibi keskin bir sorun dolaysıyla
yaşanmış olması da yan yana gelişi daha anlamlı ve önemli kılıyor.
1 Mayıs’ın daha özgür, daha eşit bir dünyanın muştusu olması
dileğiyle.
Hakan
Tahmaz
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları