Tarih:
17.04.2012
28 Şubat ve 12 Eylül Referandumu
28 Şubat post modern darbe soruşturması sosyalist solun, darbelere karşı tutumunu yeniden gündeme getirdi...
28 Şubat post modern darbe soruşturması sosyalist solun, darbelere karşı tutumunu yeniden gündeme getirdi...İlk önce şu kabul etmek gerek. Sosyalist sol, bugün olduğu gibi o dönemde yekpare bir tutum içinde değildi. Ciddi bir kafa karışıklığı her daim oldu.
Bunu aşmasının biricik yolu sosyalist solun politik ve örgütsel olarak yenilenmesiyle etkili bir siyasal odak olmasıyla başaracaktır. Şimdilik bu noktadan uzak olduğu içinde ciddi savrulmalar yaşanıyor.
Sosyalist solun kümelerinin 28 Şubat karşısındaki tavırlarını bugünkü politik duruşlarıyla açıklamak doğru bir yaklaşım değildi. Politik tutum değişikliğini göz ardı eden bir yaklaşımdı.
Örneğinin bugün sosyalist solu darbe yandaşlığı ile suçlayan ve AKP’nin terkisinde siyaset yapan siyasal çevrenin, 28 Şubat döneminde Doğu Perinçek çevresiyle paralel tutum takınmış olması görmemiş oluruz. Ya da o dönem “Ne Refah Yol, Ne Hazır Ol” siyaseti izleyen başta ÖDP’nin ve diğer siyasal çevrelerin, sivil toplum örgütlerinin bugünkü politik duruşlarında kalkarak eleştiriye tabi tutmak bizi doğru sonuçlara ulaştırmaz.
“Ne refah yol, ne hazır ol” siyasetinin toplumsal karşılığı “ne şeriat ne darbe” biçiminde ortaya çıktı. Bu siyasetin üzerinde yükseldiği politik zeminin doğru analizi bizi darbeler karşısında doğru tutum almaya ulaştırır. Hatta bununla kalmaz, Türkiye’nin demokratikleşmesi konusunda doğru ve tutarlı bir siyasal çizgiye ulaşmamıza yardımcı olur.
Bu durum “ne refah yol, ne hazır ol” siyasetinin rejim çatlaklarından yararlanarak siyasette etkili odak olma stratejisinin yanlışlığının bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Rejim çatlağını ortaya çıkaran aktörlerin savaşında üçüncü bir odak olarak sıyrılma siyaseti, bıçak sırtında siyaset yapmanın tehlikelerini içerdiği gibi demokratik tutarlık açısından da sorunludur.
Sorunludur çünkü askeri vesayete veya askerinin siyasete namlu zoruyla biçim verme anlayışına ve tavrına karşı açık, net tutum almamak demokrat olmakla çelişir. Siyasetin öznesiyle siyasal zeminlerde sürdürülmesi gereken mücadelede siyaset dışı kurumun rol üstlenmesine cevaz veren tutum ve politikalar siyaset kurumun işlevsizleşmesine yol açan bir yaklaşımdır. Bu nedenle, burada rejimin çatlaklarından yararlanılarak güç olma siyaseti üçüncü taraf olma özelliğini tam olarak taşımamaktadır. Siyaseten bağımsız güç olma veya üçüncü taraf olmakla, siyasetle, siyaset dışı kurum arasında çatışmada üçüncü taraf olma ve bağımsız kalma aynı şey değildir. Bu durumda, evrensel kabuller çerçevesinde siyasetten yana açık net tutum almak gerekir.
Ancak sol bunu dünde bugünden tam başaramadı. Bugün Çevik Bir’in tutuklanmasına “rövanş mı alınıyor” kaygısıyla yaklaşmak da bunun bir sonucu olsa gerek.
Rejim çatlaklarından yararlanma siyaseti bıçak sırtından siyaset yapmaktır. Çünkü çatışan veya çekişen tarafların birinin kapsama alanına girme olasılığı ve riski yüksek olana bir siyaset tarzıdır.
Nitekim 28 Şubat döneminin “ne refah yol ne hazır ol” siyaseti ile 12 Eylül referandumunda “yetmez ama evet” siyaseti güçlü olanın yanında siyaset yapma noktasında buluşmuşlardır.
28 Şubat döneminde yanlış taktiklerin ve politik savrulmanın sonucu güçlünün yanından yer alındı. 12 referandumunda ise doğrudan siyasal tercihle muktedirlerin safından yer alındı.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları