loading
close
SON DAKİKALAR

AKP, KESK’i İtibarsızlaştıramaz

Hakan Tahmaz
Tarih: 17.07.2012

Hakan Tahmaz yazdı: Bu itibarsızlaştırma çabalarından da sonuç alınamayacak ama Türkiye daha da geri gidecek...

Üçüncü yargı paketinin sonuçları üzerine yaşananlar, kamuoyunun dikkatinin KESK’ e yapılan operasyondan kaymasına neden oldu. Hâlbuki KESK operasyonu, Türkiye’nin 12 Eylül referandumundan sonra hızla nasıl bir yola girdiğini gösteren çok tipik bir vaka. Polisin, yargının nasıl çalıştığını ve demokrasinin, hukukun vaziyetini gözler önüne seriyor.

KESK Genel Başkanı Lami Özgen ve Genel Sekreteri İsmail Hakkı Tombul Cuma günü KESK operasyonunu konuşmak için bir gazetecilerle araya geldi. Toplantıda KESK ile dayanışmak amacıyla DİSK Genel Başkanı Erol Ekinci ve DİSK Genel Sekreteri Adnan Serdaroğlu’da katıldı. Genel Başkan Lami Özgen, konuşmasına 13 Ocak 2012 tarihinde konfederasyonun bir uzmanının gözaltına alınmasının, operasyonların ilk işaret fişeği olduğunu ifade ederek başladı. KESK’e yönelik ilk KCK operasyonunun 13 Şubat 2012 tarihinde konfederasyonun ve sendikalarının kadın sekretaryalarına ve kadın hareketinde yer alan aktif üyelere yönelik yapıldığını hatırlattı. 25 Haziran’da düzenlenen son operasyon 28 yöneticinin tutuklanmasıyla sonuçlanmış. Beş ay içinde yapılan üçüncü cadı avı operasyonlarının nedenini, Genel Başkan ve Genel Sekreter, KESK’in 22 yıllık mücadelesiyle sendikal harekette ve demokrasi mücadelesinde tutuğu yeri hükümetin kendisi için bir tehdit olarak algılaması ve görmesi olarak tanımladılar.

Genel Başkan Özgen, operasyonları yeni sendika yasası, eğitim yasası, kıdem tazminatı yasası ve ulusal istihdam stratejisi gibi bir dizi konuda KESK’ın tutumunu göz önüne alarak değerlendirmenin doğru sonuca ulaştıracağını hatırltı.

KESK’in farklı kimliğine operasyon

Operasyonlarda tutuklananların ezici çoğunluğunun Kürt olduğunu vurgulayan KESK Genel Sekreteri İsmail Hakkı Tombul, KESK’i diğer sendikalardan ayıran bazı özelliklere dikkat çekerek, Özgen’in operasyon, sendikal kimliğimize yönelik ifadesini destekledi. Tombul, Kürtlerin kendi kimlikleriyle var olmalarının, farklı sendikal ve siyasal eğilimlerin var oluşlarını ve yönetimlerde birlikte yer almaları gibi şeylerin KESK’e tek çoğulcu emek örgütü niteliği kazandırdığını vurguladı. Aynı zamanda her kademede kadın kotası uygulayan, KESK yöneticilerinin ücretlerinin, son çalıştıkları işyerinde devletten alınan maaşla sınırlayan tek sendika olmalarının altını çizdi.

Toplantıda, KESK’in, toplumsal muhalefet örgüt ve güçlerinin ortak mücadelesini 22 yıldır savunuyor ve uyguluyor olmasının yanı sıra, Kürt sorununun barışçıl, adil ve demokratik çözümü konusunda da çok net ve ısrarcı olmasının hedef haline getirdiğine dikkat çekildi.

KESK yöneticileri, bu yaklaşımları nedeniyle 22 yıldır istisnasız bütün hükümetlerin copunu, gazini ve suyunu yemişler. AKP’nin son bir yılında saldırılar hızla artış göstermiş. Bu gün toplam tutuklu KESK’li sayısı yetmiş altı, bunların altmış biri 2012 yılında tutuklanmış.

Sendikal çalışma KCK soruşturması
Soruşturma Savcısı Lami Özgen’e başka emek ve meslek örgütleriyle birlikte yürüttüğü çalışmalarla ilgili sorular yöneltmiş. Savcının sadece bir sorusu doğrudan bu çalışmalarla ilgili değilmiş. O da Eğitim- Sen Genel Merkezinde yapılan Demokratik Emek grubu toplantısıyla ilgili. Demokratik Emek Grubu, Kürtlerin KESK içinde oluşturdukları platform. Eğitim- Sen’e izinsiz yerleştirilen ortam dinleme aletiyle sendikal eğilim toplantısı KCK soruşturmasının konu yapılmış. Bu kapsamda Devrimci sendikal dayanışma grubuyla KESK kongrelerinde yapılan ittifakı da KCK soruşturmasının konu olmuş.

KESK’in tek başına veya diğer sendika ve meslek örgütleriyle birlikte yaptığı miting, basın açıklaması, iş bırakma gibi eylemler KCK sözleşmesinin çeşitli maddeleriyle veya KCK yetkililerin açıklamalarıyla ilişkilendirilmiş. 8 Ekim 2011 tarihinde DİSK, TMMOB, TTB ile birlikte yapılan ve bütün demokratik muhalefet güçlerinin katıldığı “İnsanca Yaşam İçin; Eşit, Özgür, Demokratik Bir Türkiye” isimli Ankara mitinginin KCK kararıyla yapıldığı iddia edilmiş. Bir dizi örgütle ortaklaşa hazırlanan Uludere raporunun KESK tarafından Avrupa’daki kuruluşlara gönderilmesi soruşturma konusu yapılmış. 4+4+4 Eğitim sistemine karşı Eğitim-Sen’in diğer örgütlerle birlikte eylem yapması KCK sözleşmesinin 14.maddesiyle ilişkilendirilmiş. Bu zihniyetle hareket edildiği sürece, AKP politikalarına karşı yapılan her eylem, söylenen her sözün “KCK ve terör” kapsamında sokulabilineceği anlaşılıyor.

‘Bu bir devlet operasyonudur’

KCK dosyalarlını iyi bilen KESK’in avukatı Selçuk Kozağaçlı’ya göre, operasyonlar Kürtlere yapılmış ama sendikal faaliyetler sorgulanmış. Doğrudan KCK’ye yönelik soru sorulmamış. KCK operasyonlarında ilk kez böyle bir yönteme başvurulmuş.

KESK operasyonun, Kürt siyasetine mi, sendikal harekete mi olduğu sorusu önemsiz. Gözaltına alınanların ve tutuklananların kimliklerine, sorulan sorulara baktığımızda KESK’i hedef seçerek AKP çok isabetli davranmış. Operasyonu yürüten polis şefinin ve Cumhurbaşkanın KESK yöneticilerine yansıttıkları “bu bir devlet operasyonudur” mesajı aslında her şeyi özetliyor. Çünkü KESK’te demokratik muhalefetin her türden “unsuru ve melaneti” mevcut. Ancak AKP, bunlarla, istediği sonucu elde edemeyecek. KESK’in daha önce buna benzer uygulamalar sonrası üye kaybetmesi, son dönemde ise ciddi üye kazanması bunun işareti. KESK şerbetli. Bu itibarsızlaştırma çabalarından da sonuç alınamayacak ama Türkiye daha da geri gidecek.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları