Tarih:
12.02.2012
AKP Nereye Koşuyor
Türkiye’nin geleceğiyle ilgili soruların başında “Türkiye nereye doğru gidiyor ve AKP’de ne oluyor” akla geliyor...
Türkiye’nin geleceğiyle ilgili kafa yoranların en azından ciddiye alınır bir kesiminin kafa yordukları soruların başında “Türkiye nereye doğru gidiyor ve AKP’de ne oluyor” soruları geliyor. Çünkü Türkiye’de olan şeyler olmuyor.
Hiç kuşkusuz bu soruları anlamsız bulan büyük bir kesim de var. Bunları ikiye ayırmak gerek. AKP’ye oy vermiş, her şeyin yolunda ve iyiye gittiğini söyleyen AKP yandaşları ve AKP’nin olduğunu ve ne yaptığını çok iyi bildiğini iddia edenler. Bu iki kesim için olup biten her şey normal.
Ben her şeyin bu kadar net değil. Fulü olan bir dizi nokta var. Cevaplanması gereken sorular var.
Hiç kimse AKP’ye, iktidara geldiği ilk günlerde dokuz yıl ömür biçmiyordu. AKP, istisnasız herkesin hesabını bozdu. Başbakan’ın kendisi bile başbakanlık koltuğunu 9 yıl AKP’nin işgal edeceğini düşünmemiştir.
Partisi hakkında Anayasa Mahkemesinde kapatma davası açıldığında dizlerinin bağının çözüldüğünden eminim. Hele de bir zamanlar, AKP’nin en etkili isimlerinde Mir Dengi Fırat’ın ifade ettiği gibi kapatma davasının 2009 yılında yapılmak istenen “anayasa değişikliğinden vaz geçin, yoksa parti kapatılır” biçiminde ikazlardan sonra açılması Başbakanı daha fazla korkutmuştur. Bilmem kaç kez ellerini başının arasına alıp kara kara düşünerek karar verdiğinden eminim.
İktidar olmanın ne derece pahallı bir şey olduğunu partisi hükümet olup kendisi milletvekili seçtirilmediğinde anlamıştır.
Belki de ben yanılıyorum. Başbakan hükümet olmanın kolay ve ucuz olduğunu fark ederek şimdi “mutlak iktidar” olmak istiyor olabilir.
Açılımlar siyasetinin dillendirildiği ilk dönemdeki AKP ve Başbakan ile, bugünkü Başbakan veya AKP aynı şey değil. Olduğunu iddia eden ise kendi kendisiyle çelişir.
En fazla ulusalcı ve milliyetçi olanlar, her şeyi ABD’nin planladığını ve PKK’nın ABD ile anlaştığını iddia ediyorlardı. Bu iddia sahiplerinin bugünkü durumu inandırıcı bir biçimde izah etmeleri gerek.
Bu yılın ortasında, AKP oy verenler de, oy vermeyenler de yeni anayasa ile Kürt sorununun bir biçimde ABD’nin istediği gibi çözüleceğini iddia ediliyorlardı. Bugün ise ne çözümden ne de yeni anayasa işinde bir şey çıkmayacağı anlatılıyor. Peki, ne oldu, ne değişti.
Pazar günü Özgürlükçü Anayasa Platformu’nun düzenlediği “Öncelikli Yasal Düzenlemeler ve Anayasa” konulu panelde Demokrat Yargı Derneği Başkanı ve hâkim Orhan Gazi Ertekin, bir dizi iddialar ortaya attı.
Bunlardan biri yargının, askerin yerini aldığı iddiasıydı. Konuşmasında uzun uzadıya devlet aygıtlarının örtüşmesinden veya tekleşmesinden söz etti.
İkincisi ise AKP içindeki Gülen cemaati çevresiyle, diğerleri arasında ciddi bir çekişme ve rol kapma yarışından söz etti. Buna da Kürtsüz bir gelecek kurmak isteyenler ki bunlar Başbakan ve ekibi, diğerinin yani cemaatinin ise Kürt siyasal hareketinin yerine kendilerinin ikame edilmesini, bu alanın da diğeri bütün alanlar olduğu gibi cemaatin doldurmasını istediklerini örnek olarak sundu.
Bu iki ekip arasındaki kavganın Türkiye’yi kötürüm edeceğinden söz etti. AKP’nin yeni dönemini bu kavganın belirleyeceği iddia ediliyor.
Bütün bunların bir olasılık dışı olduğunu söyleyebilmek en azından şu an zor. Bu kavganın Türkiye’yi otoriter bir yönetimle karşı karşıya getirdiği de kesin.
Siyasetin renksizleştiği veya terk renkli hale geldiği yerde ise otoriter yönetim anlayışı daha fazla palazlanır.
Bu hafta Radikal 2’deki “Tama gaz alaturka adalet” başlıklı Faruk Özsu imzalı yazı tamda buna işaret ediyor.
Hakan Tahmaz
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları