Tarih:
12.02.2012
AKP Türkiye’yi Sürüklendiği Büyük Felaket
Devletleşmiş AKP’nin ya da AKP’lileşmiş devlet politikaları karşısında diz çökmeyenlerin ıslahı için uğraşılıyor.
İki yıldır süren tutuklama ve operasyon dalgasının Büşra Ersanlı ve Ragıp Zarakolu’na dayanması, toplumda yarattığı kırılmanın oldukça derinlerde olduğunu görmek gerek. Bu görülmeden toplumda oldukça sert esen psikolojik kopuş rüzgârının sonuçlarını kestirebilmek zordur.
Toplum gerçek anlamda teslim alınmaya çalışıyor. Devletleşmiş AKP’nin ya da AKP’lileşmiş devlet politikaları karşısında diz çökmeyenlerin ıslahı için uğraşılıyor.
Devletleşmiş AKP tanımı, devlet kurumlarının içersinde kısman farklı yaklaşıma sahip olan AKP dönemi bitmiş olmasından geliyor. AKP bugüne kadar izlenen devlet politikasının günümüze uyarlanmış yeni halinin dört dörtlük yürütücü siyasal aktör olmuştur.
MGK toplantısında “ PKK terör örgütüne ve uzantılarına karşı yürütülen mücadelenin çok yönlü ve çok boyutlu kararlılıkla sürdürülmesi” kararının bir sonucu olarak BDP’nin siyaset Akademisinde ders veren Büşra Ersanlı’ya ve açılış kokteyline katılan Ragıp Zarakolu’na kadar geniş yelpazede aydınlar da KCK operasyonu kapsamına sokularak suçlanıyor.
Anlaşılan Ersanlı ve Zarakolu MGK kararında ifade edilen “uzantılar” oluyorlar.
Terör örgütünün uzantısı kavramının ne anlama geldiği oldukça tartışmalı bir konu. Uygulayıcının insafına, algısına, kavrayışına kalmış bir değerlendirme. BDP’ne selam vereni de kapsar, tesadüf eseri aynı ortamda bulunmuş olanı da kapsar. Nitekim birçok olayda böyle uygulandığını ve yorumlandığı görüyoruz.
Bu birçokları için yeni olabilir ama 1980 kuşağın çok iyi tanığı, sanığı ve mağduru olduğu bir politika. 12 Eylülcüler çıktıkları operasyonda kimseyi bulamazlarsa elleri boş dönmemek için sokaktaki simitçiyi, inşattaki işçiyi gözaltına alırlardı.
Şimdi bu kadar değil. Fark, şimdilerde dağdaki PKK’lıyı alt etmek için ovadaki Kürt siyasetçiyi hatta Büşra hocada olduğu gibi Kürt siyasetçisiyle dayanışanı mahpusa atıyorlar. 12 Eylül’de yakaladıklarına öldürme, bombalama, soygun gibi eylemleri sorarlardı. Şimdi sorulacak eylem olmadığı için telefon görüşmelerinin amacı, tutulan notların içeriği soruluyor.
Son iki gündür, Büşra hoca ve Ragıp’a sorulanlar medya geniş yer aldı. Bugün uygulan politikanın anlaşılmasının puf noktası bunlarda gizli.
Soru: Silahli terör orgütü üyesi misiniz?
Yanit: Hayır. Hiçbir ilgim olamaz, hatta suphesini dahi kabul edemem, ben halen BDP parti meclisi üyesiyim ve anayasa komisyonu üyesiyim.
Soru: Türkiye vatandasligi demişsiniz?
Soru: kendi kaderini tayin hakkı?
Soru: yerel yönetimler özerkliği?
Soru: neden yurtdışına bu kadar sık çıkıyrsunuz?
Bu sorular izlenen politikayı, girilen yeni yolu ele veriyor. Sorun başbakanın bir süredir dillendirdiği “terör örgütüyle, şidetle arasına BDP’nin mesefe koymaması meselesiyle sınırlı bir sorun değil". Yada “terör örgütünün uznatıları tanımına” girecek olanlar için soruşturma ağının ne derece geniş atıldığını gösteriyor.
Şiddete ilişkisi olsun olmasının Kürt siyasal harekete karşı köklü bir savaş açılmış durumda. Bunun sınırları da BDP, KCK ve PKK değil. Kürtlerin demokratik evrensel haklarını savunan ya da “kim nasıl yaşamak istiyorsa öyle yaşamalıdır” diyen herkes.
Bunun, terörle mücadele konsepti için sokularak yapılması bile demokrasi, insan hakları konusunda ne derece problemli durumda olduğumuzu gösteriyor. Terörle etkin mücadeleyi, “terörün uzuntıları” kapsamınında yürütmeyi benimsemiş bir zihniyet dünyasının elinde, oldukça geniş kapsamda Terörle Mücadele Kanunu’na sahip olunması, bize gelecekte muhtemel olabilecekleri gösteriyor.
Bu yol, Türkiye’ yi felakete sürüklüyor. Özellikle de demokratik zihniyeti kıt siyasal, burokratik kadrolarla bu yolda çok büyük zayiyat verilmesi kaçınılmazdır.
Yeni anayasa yapma iddiasının adına laik bir anayasa ortaya çıkarabilmesi için, bizim önce yol temizliği dediğimiz, düşünce, ifade özgürlüğünü sağlayacak demokratikleşme adımlarının atılması gerek. Terörle mücadale konsepti ve TMK değiştirilmelidir.
Bugün TMK, devletleşmiş AKP zihniyet dünyasıyla barışık olmayanlara karşı kılıç olarak kullanılıyor. Bütün bir toplum, TMK’nundan alınan yetkiyle, destekle teslim alınmaya, diz çoktürülmeye çalışılıyor. Bu göz göre göre felakete büyük bir felakete sürüklenmektir.
Bu felaket, çözülemiyen Kürt Sorunu nedeniyle Türkiye’nin demokrasi, insan hakları, ifade ve düşünce özgürülüğü zeminlerinden uzaklaşmasıdır. Karanlık bir döneme girmesidir.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları