AKP’nin patlayan balonları
Hakan Tahmaz yazıyor, ''Başbakanın Suriye’ye karşı kullandığı dil üç gündür değişti''...
Üç ayrı balondan öz edeceğiz. Dış politikada sıfır sorun. Atanmışların seçilmişlere karşı saygısızlığı son erdi ve askeri vesayet geriledi. Barışı engellemek için yapılan kışkırtma eylemleri meselesi.
AKP
hükümetinin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun en büyük tezi Osmanlı
zihniyetini yeniden geliştirmek ve komşularımızla sıfır sorun politikasıydı.
Şimdi
Irak Kürt bölgesi dışındaki bütün yönetimlerle ya kavga ya da ciddi çekişme
halinden. Sıfır sorun politikasının ömrü iki yıl sürmedi.
Başbakanın
Suriye’ye karşı kullandığı dil üç gündür değişti. Çünkü artık küresel dünyada
kimsenin kafasına göre sadece kendi çıkarları doğrultusunda davranma kudretinin
olmadığı yeni Suriye kriziyle gördü.
Suriye’deki
bir kısım muhaliflerin hamiliğine soyunan AKP hükümeti, yanlış taktiklerle bizzat kendisini köşe
sıkıştırdı. Suriye’ye müdahalenin ABD’nin, küresel güçlerin onayı ve desteği
olmadan söz konusu olamayacağı anlaşıldı.
Hükümet
sözcüsü Bülent Arınç’ın “savaş hevesli
değiliz” sözlerinin başka bir anlamı var mı?
Peki, AKP’lilerin son iki aydır atıp, tutmasının
anlamı neydi?
Mavi
Marmara krizinde İsrail’e karşı ne kadar ileri gidebildiğiyse bu kez de aynı
sınırda dolaşacaktır.
Hükümetin,
Suriye politikasını eleştirenleri Esadçılıkla suçlama zırvalığı kolaydı ve
basitti.
AKP
Diş ilişkilerden sorunlu Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik’in “ O uçağın
Suriye’de ne işi vardı” sorusu soran BDP EşBaşkanı Gülten Kışanak’a “bu soruyu
soranlar BAS’cıdır” yanıtı vermesi, Irak savaşı döneminde ABD Başkanı Bush’un “ya benden yanasınız ya düşmanda yanasınız” düşüncesinin
bir versiyonudur. Aslının kopyasıdır.
AKP’nin
son yıllardaki ikinci büyük iddiası askeri vesayeti geriletme ve sivil
siyasetin önünü açma iddiasıdır.
Pazar günü AKP, BDP
görüşmesinin medyaya servis edilen fotoğraflar bu iddianın gerçekle ilgisinin
olmadığının kanıtıdır. Aksine AKP kendi vesayetini yerleştiriyor, kaygılarını,
öngörülerini doğruladı.
Hem
de bizzat Anadolu Ajansına AKP hükümeti eliyle servis edilen fotoğraflarla.
Genelkurmay
2. Başkanının ve görüşmede yer alan askeri bürokrasinin, Kürt siyasetçilerle ayni
kare fotoğrafta görünmek istemediği iddiasına dayalı bu olay; AKP’nin derdinin
demokratik siyaset olmadığını ve esas derdinin kendi varlığı olduğunu
gösteriyor.
Görüşmede
BDP heyetine brifingin veren askerler, AKP’nin memuru olmadıklarının farkında
değiller. AKP askerleri Meclis adına yönetiyor. AKP, CHP, MHP gibi seçilmiş BDP
milletvekillilerinin seçilmişliği kabul etmemek, Kürt seçmenine saygısızlık,
yok sayma ve demokrasiyi önemsememe, ayaklar altına almaktır.
Asker,
askerliğine devam ediyor, AKP kendisine deymeyen konularda yardım ve yatakçılık
yapıyor.
Son
nokta ise, KESK dün sabah yapılan operasyon,
barışa esas provokasyonun, bizzat devlet organları eliyle hükümetin yaptırdığı
açığa çıktı. Son bir yıldır 40 genel merkez yöneticisi tutuklanan KESK’in,
dün 71 yöneticisi gözaltına alındı. Sendikalarda ve evlerde arama yapıldı.
Tutuklanan ve gözaltına alınanların tamamının Kürt siyasal hareketinden olması,
muhatapları cezaevine koymaktır.
Bir
süredir Başbakanın dillendirdiği “terörle
mücadele, siyasetle mücadele” sözlerinin savsata olduğunu gösteriyor. 8000
Kürt’ü tutuklayarak siyasetle müzakere yapılamaz.
Bu,
barışı ben kendi kendime yapacağım demektir. İlginç olan buna inana aklı evvellerin
varlığıdır.
Hakan Tahmaz
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları