Tarih:
11.02.2012
Anayasa hazırlığında ipe un sermeye çalışmak
Tartışma, Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun bütün kararları oybirliğiyle alma ve komisyondan çıkacak metnin Genel Kurul’da yani Meclis’te değiştirilmemesi ilke kararından çıkıyor...
Cemil Çiçek Pazar günü TRT’de katıldığı programda sorulan bir soru üzerine Meclis Anayasa Uzlaşma Komisyonu’ndan her hangi bir partinin çekilmesi durumunda AKP’nin yeni anayasa çalışmasına tek başına devam edemeyeceğini söyledi.
Gülay Göktür ise, Pazartesi günü Bugün Gazetesindeki köşe yazısında “gelişme o kadar vahim ki, yıllardır kurduğumuz 'yeni anayasa' hayalimizin üstüne bir bardak soğuk su içmemizle sonuçlanabilir” diye tanımlamış.
Tartışma, Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun bütün kararları oybirliğiyle alma ve komisyondan çıkacak metnin Genel Kurul’da yani Meclis’te değiştirilmemesi ilke kararından çıkıyor.
Göktürk isyanını “komisyon kendini ne sanıyor? Ne cür’etle kendisini Meclis’in üzerinde bir yere koyuyor? Biz seçimlerde bu komisyona mı oy verdik? Meclis üzerindeki ordu vesayetini, yargı vesayetini kaldırmak için yıllardır mücadele ettikten sonra şimdi bir de Uzlaştırma Komisyonu vesayetiyle mi uğraşacağız? …. halkın yarısı AK Parti’ye oy verirken, ona bu yüzde ellilik gücü Anayasa’yı çıkarmak için kullansın, diye verdi” sözleriyle dile getiriyor.
Hiç kuşkusuz bu tartışmanın doğru ve haklı yanları vardır. Ama bu önce Göktürk’ün yanıldığı noktanın altını çizelim. AKP 2011 milletvekili genel seçimlerinde halkın yarısının oyunu almadı. Geçerli oyların %49.8, toplam seçmenin %40.5 oyunu aldı. AKP propagandasının arkasına takılarak analiz yapanlar sanırım hesap bilmiyorlar.
Kaldı ki, anayasa gibi bir ülkenin rejiminin en temel ve en üst siyasi metnini dünyanın hiçbir ülkesinde salt Meclis çoğunluyla hiçbir siyasal irade yapmamıştır/ yapamaz.
Yaparsa ne olur, o metnin kâğıt parçası olmasının ötesinde bir anlamı olmaz. Yani hiçbir siyasal ve sosyal sorunun çözümünde bir işlev göremez. Bu nedenle de anayasal mümkün olduğu kadar geniş siyasal iradelerin ortak çalışmasının sonucu ortaya çıkar. Hele de Türkiye gibi temsilde adaletsizliği yüksek olduğu ve siyasal krizle oluşan bir Meclis’te elde edilmiş çoğunlukla anayasa hiç mi hiç yapılamaz.
Bu nedenle genel olarak bu sorunu aşmak için partiler, Meclis dışı siyasi partilerin, sendikaların, sivil toplum örgütlerinin anayasa yapım sürecine katılmalarını sağlamaya çalışırlar.
Gülay Göktürk’ün haklı olduğu nokta ise farklı dünya görüşlerine, ideolojik ve siyasi çizgilere sahip dört partinin temsilcilerinde oluşan komisyonu kararı alabilmek için oybirliği sağlamayı zorunlu kural haline getirilmesidir. Bu bitip tükenmeyen tartışmalardan, kavgalardan sonra komisyonun hiçbir iş yapamadan dağılması sonucu doğuracaktır.
Çünkü her şeyden önce komisyonu oluşturan partilerin anayasa konusunda tutumları bir birinden ya çok farklı ya da ortaklaşma imkanı olanlar ise yan yana görünmemek için birbirlerinden köşe bucak kaçıyorlar.
AKP için 12 Eylül 2010 referandumunda kabul edilen maddeler tartışma dışı. Mevcut anayasanın değiştirilmesi dahi önerilemez maddeler, MHP’nin kırmızı çizgisini oluşturuyor. CHP’nin durumu ise oldukça karışık. CHP yetkililerinin her biri farklı telde çalıyor. Parti sözcüleri her gün başka bir açıklama yapıyorlar. BDP’ye gelimce o da yepyeni bir anayasa istediğini ifade ediyor ama onun da hareket alanı oldukça dar. Konuyu Kürt sorununa indirgemiş bir parti algısının yaratılmış olması sınırlarını belirliyor.
Anayasa konusunda kamuoyunda istekli görünen BDP veAKP iki ayrı uçta savaş halindeler.
Yine yeni anayasanın hazırlanma süreci konusunda birbirine çok benzer görüşler ifade eden CHP ve BDP ise parti içi sorunlar ve siyasi hesaplarla yan yana gelmekten özenle kaçınıyorlar. Örneğin her iki liderinin son iki aydır sık dillendirdiği anayasa için yol temizliği yapılması ihtiyacı konusunda birlikte bir tutum almıyorlar.
Aslında partiler yeni anayasa çalışmalarından bir sonuç alınamayacağını düşünüyorlar ancak her biri ihaleyi diğerine bırakma çabasında. Komisyonun oybirliği kararı da ipe un sermeye çalışmanın bir sonucu gibi görünüyor. “İşte bakın, biz elimizden geleni yaptık, ama uzlaşma sağlanamadı, demeye hazırlanıyor. Cemil Çiçek, Pazar günü TRT’deki konuşmasında bunun alt yapısını oluşturmaya çalışıyordu.
Bu durum AKP’nin, MHP ve CHP’nin solunda, BDP’nin sağında durmaya devam ederek, CHP’nin ise MHP’yi yalnız bırakmayı göze almadan aşılamaz. Bu nedenle AKP, bulunduğu yerden sola doğru meyil etmeli, CHP ise MHP’yi siyasal yalnızlığa terk etmelidir.
Bunun ilk adımı bugün en acil sorun olan ve aynı zamanda anayasa hazırlığı için elzem olan Terörle Mücadele Kanunu’nun değiştirilmesi olabilir. Bundan imtina edenler, yeni bir anayasa yapamazlar. Ancak ipe un sermeye çalışırlar.
Bugünde yapılmak istenin bu olduğuna dair güçlü emareler var.
Hakan Tahmaz
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları