Tarih:
14.09.2012
Başbakan'ın gerilim stratejisi
Hakan Tahmaz yazdı, ''Başbakan, dış siyasette saplandığı bataklığı, iç gerilimi tetikleyerek gizlemeye çalışıyor...''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Eylül sonunda yapılacak partisinin 3. Olağan kongresi öncesi çıktı uzun yurtdışı gezisinin ilk durağı Azerbaycan’ın başkenti Kiev’de, gazetecilerin sorularına yanıt verirken yine ülke siyasetinin tansiyonunu düşüreceği yerde gerilimi tırmandıracak laflar etmiş.CHP için söyledikleri:
“Kılıçdaroğlu sululuk yapıyor”
“Utanmadan basın toplantısı yaptı”
“Kılavuzu karga olan”
BDP için:
“bunların sine-i milleti var mı? Bunlar, sine-i PKK dönerler”
İktidar olduğu on yıl boyunca istisnasız her konuşmasında MHP yönelik ağır sözler sarf eden Başbakan, son iki haftadır bu tutumu ter etti.
Hatta anayasa çalışmalarıyla ilgili “ MHP ile AKP uyumlu gözüküyor” diye ilk kez pozitif yaklaşım sergiledi.
Bu gelişmeyi bir başka yazını konusu olarak bir kenara bırakalım.
Yoksa MHP ile AKP flörtünün ardında ne olduğunun kokusu burnumuza gelmiyor değil.
Ama şimdilik referandum sürecinden itibaren AKP’nin izlediği siyasetin yeni bir boyut kazandığını söylemekle yetinelim.
Başbakanın yukarıda aktardığım sözlerinde ciddi bir sorun olmadığını düşünenler büyük yanılgı içersindeler.
Bu sözler, Başbakanın daha önceki birçok sözleri gibi, siyasal nezaket kurallarını çok fazla aşan, yakışıksız sözler olmasıyla sınırlı bir sorundan söz etmiyorum.
Bu sözleri söyleyen dış politikası çökmüş; Ortadoğu’nun derin bataklığına sürüklenmiş bir ülkenin başbakanı .
Kendi ülkesinin yurttaşları arasında duygudaşlık bağı dahi kaybolmaya yüz tutmuş bir ülkenin başbakanı.
Aynı zamanda bu yakışıksız, nezaketten uzak sözlerin sahibi kişinin başkanı olduğu partinin ağırlıkta olduğu parlamento, bu sözlere benzer sözlere her gün muhatap olan partilerle birlikte yeni bir anayasa yapma iradesi geliştirmeden söz ediliyor.
Bu durumda bir tezatlık yok mu?
Ben yanıt vereyim.
Hem de yok büyük tezatlık var.
Hem de bu bugüne ait bir sorun değil.
Başbakan, balkon konuşmaları hariç tüm konuşmalarında, mutlak birilerine çattığı ve siyasal gerilimi tırmandırma gayesi güttüğü çok açık gösterdi.
Gerilimi siyasetini yönetmekle iktidarını sürdürme siyasetini, ülkeyi idare etmek olarak algıladığını 10 yıllık pratiği ile ortaya koydu.
AKP toplumsal sorunları çözerek ülkeyi yönetmek yerine, bu sorunlardan kaynaklanan toplumsal gerilim ve çatışmaları tırmandırarak ülkeyi yönetme anlayışını uyguluyor.
Alevi sorundan, suni alevi ayrımın kızıştırıyor;
Kürt sorununda Türk milliyetçiliğini kaşıyor;
Ortadoğu’da mezhep siyasetini merkeze koydu.
Devlet kurumlarında gün yüzüne çıkan cemaat, milli mücadele geleni gerilimi ve çatışması adaletsizliğin, hukuksuzluğun kurumsallaşmasına yol açıyor.
İçerde yürüttüğü yanlış siyasetin sonuçlarını, dış siyasette gerilim yaratarak savuşturmaya çalışıyor.
Dış siyasette saplandığı bataklığı, iç gerilimi tetikleyerek gizlemeye çalışıyor.
Bu nedenle de ülke, 10 yıl öncesinde bulunduğu noktadan bir çok yönden daha geri ve kötü durumda.
“Utanmadan basın toplantısı yaptı”
“Kılavuzu karga olan”
BDP için:
“bunların sine-i milleti var mı? Bunlar, sine-i PKK dönerler”
İktidar olduğu on yıl boyunca istisnasız her konuşmasında MHP yönelik ağır sözler sarf eden Başbakan, son iki haftadır bu tutumu ter etti.
Hatta anayasa çalışmalarıyla ilgili “ MHP ile AKP uyumlu gözüküyor” diye ilk kez pozitif yaklaşım sergiledi.
Bu gelişmeyi bir başka yazını konusu olarak bir kenara bırakalım.
Yoksa MHP ile AKP flörtünün ardında ne olduğunun kokusu burnumuza gelmiyor değil.
Ama şimdilik referandum sürecinden itibaren AKP’nin izlediği siyasetin yeni bir boyut kazandığını söylemekle yetinelim.
Başbakanın yukarıda aktardığım sözlerinde ciddi bir sorun olmadığını düşünenler büyük yanılgı içersindeler.
Bu sözler, Başbakanın daha önceki birçok sözleri gibi, siyasal nezaket kurallarını çok fazla aşan, yakışıksız sözler olmasıyla sınırlı bir sorundan söz etmiyorum.
Bu sözleri söyleyen dış politikası çökmüş; Ortadoğu’nun derin bataklığına sürüklenmiş bir ülkenin başbakanı .
Kendi ülkesinin yurttaşları arasında duygudaşlık bağı dahi kaybolmaya yüz tutmuş bir ülkenin başbakanı.
Aynı zamanda bu yakışıksız, nezaketten uzak sözlerin sahibi kişinin başkanı olduğu partinin ağırlıkta olduğu parlamento, bu sözlere benzer sözlere her gün muhatap olan partilerle birlikte yeni bir anayasa yapma iradesi geliştirmeden söz ediliyor.
Bu durumda bir tezatlık yok mu?
Ben yanıt vereyim.
Hem de yok büyük tezatlık var.
Hem de bu bugüne ait bir sorun değil.
Başbakan, balkon konuşmaları hariç tüm konuşmalarında, mutlak birilerine çattığı ve siyasal gerilimi tırmandırma gayesi güttüğü çok açık gösterdi.
Gerilimi siyasetini yönetmekle iktidarını sürdürme siyasetini, ülkeyi idare etmek olarak algıladığını 10 yıllık pratiği ile ortaya koydu.
AKP toplumsal sorunları çözerek ülkeyi yönetmek yerine, bu sorunlardan kaynaklanan toplumsal gerilim ve çatışmaları tırmandırarak ülkeyi yönetme anlayışını uyguluyor.
Alevi sorundan, suni alevi ayrımın kızıştırıyor;
Kürt sorununda Türk milliyetçiliğini kaşıyor;
Ortadoğu’da mezhep siyasetini merkeze koydu.
Devlet kurumlarında gün yüzüne çıkan cemaat, milli mücadele geleni gerilimi ve çatışması adaletsizliğin, hukuksuzluğun kurumsallaşmasına yol açıyor.
İçerde yürüttüğü yanlış siyasetin sonuçlarını, dış siyasette gerilim yaratarak savuşturmaya çalışıyor.
Dış siyasette saplandığı bataklığı, iç gerilimi tetikleyerek gizlemeye çalışıyor.
Bu nedenle de ülke, 10 yıl öncesinde bulunduğu noktadan bir çok yönden daha geri ve kötü durumda.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları