Büşra Hocaya Özgürlük
Hakan Tahmaz yazıyor, ''Tahliyeleri Hükümet müzakere sürecinde kendi lehine kullanmak istedi''...
Başbakan, yarın Hürriyet gazetesinde kendisini öven Leyla Zana ile görüşecek. 2005 yılında Leyla Zana, Selim Sadak, Orhan Doğan ve Hatip Dicle cezaevinden çıktığında görüşmemişti. Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Başbakan yurt dışı gezisinden olduğu bir sırada dörtlü ile görüşmüştü.
Hatırlayalım Türkiye AB ile müzakere sürecine girmişti. Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül idi. AB yetkilileri, Zana’ların 10 yıldır cezaevinde olmalarını
sürekli gündeme getiriyordu. Bu durum Türkiye’ye sorun oluşturmaya başlamıştı.
Tahliyeleri Hükümet müzakere sürecinde kendi lehine kullanmak istedi.
Ama Başbakan kendisinden görüşmek isteyen heyete uzun süre randevu vermedi. Çünkü dörtlü, Kürt hareketinin simgesi
olmuşlardı. Kürt halkı, Leyla’ları
bağırlarına bastı. Bölgede neredeyse Habur’a benzer karşılama etkinlikleri
yaptılar.
Başbakan bu havadan pek memnun değildi. Buna Leyla’ların yeni parti
çalışması da eklenince, AKP iyicene rahatsız olmuştu.
Leyla o zaman Kürt siyasetini büyütmeye soyunmuştu. Olmadı. Kürt
siyasetine yön veren bir figür olamadı. Ama o Kürt için Leyla Zana olmaya devam
etti.
Şimdi Başbakan Leyla’nın, Kürt siyasal hareketini bölme
ihtimalinden söz ederek alelacele görüşme isteğine evet dedi.
Ne oldu Leyla mı, değişti Başbakan mı?
Faruk
Bildirici’nin Leyla’yı anlatan Kanlı Gece kitabı aslında bugün olacakları
anlatıyor. Kitabı okuyanlar bugünü görecektir.
Başbakanın sözlerinden ve
davranışlarından Başbakanda bir değişikli olmadığı ortadadır. Hatta birçok kişi
Başbakandaki negatif bir değişimden söz ediyor. Geriye kalan ihtimal Kürt sorununun
yarattığı yorgunluğu ve bıkkınlığı işaret ediyor.
Cumartesi günü Barış Meclisi’nin yaptığı çalıştayda bir katılımcı
“Leyla Zana’nın Kürt hareketinin dışına çıkarak barışa bir katkısının olmayacağından
söz etti.
Bugüne kadar devlet ayrıştırma hesabı yapmayı hiç elden bırakmadı
ama bir şeyde elde edemedi.
AKP’nin
kendine benzettiği bir Kürt siyasetçisi mi barışa etkin ve içten katkı
sunabilir; yoksa kendi özgürlüğünün yolunun Kürtlerle eşit yurttaşlık temelinde
bir arada yaşamanın koşullarını yaratmak için mücadele eden Büşra hoca gibileri
mi?
Ezilenlerin mücadelesinde rüçhan hakkı istenmez..
Büşra hoca özgürlük demeni tamda anıdır bugün.
Akademik geleceğini sarı hoca gibi bildiği yoldan sapmaya
yanaşmadığı için tehlikeye atarak ezenlerin karşısında boyun eğmediğinde 8
aydır tutuklu.
Büşra hoca bilgi birikimini Türkiye’nin en kadim sorunu olan Kürt
meselesinin çözümü çerçevesinde ve yasal bir parti olan BDP’de değerlendirmek
istemesi aydın olmasının bir gereğidir.
BDP’nin siyaset akademisinde ders verdi diye tutuklanan bir akademisyenlerin
olduğu koşullarda;
Savcıların anayasal vatandaşlık ne demek diye soru sorma cesareti
gösterdiği bir ülkede;
Yargı eliyle muhaliflere ve Kürtlere “haddinizi bilin” mesajı
verildiği bir zaman diliminde;
Leyla
Zana, Başbakandan Büşra hocanın
özgürlüğünden daha fazla bir talepte bulunamaz.
Başbakan ise Leyla’a en fazla Büşra’nın özgürlüğü hediye edebilir.
Gerisi boş laftır.
2 Temmuzda Büşra ile Yüksel Genç ile Ayşe Berktay ile Mustafa avcı
ile küçük Büşra ile, ve tabiî ki Deniz
Zarakol ile buluşmak, göz göze gelmek
için bedenimizle, yüreğimizle, gözümüzle, kulağımızla Silivri’de olacağız.
Hakan
Tahmaz
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları