Tarih:
11.02.2012
Çalışan Gazeteciler Günü ve Gelecek
Çaresizlik duygusu toplumda “suya düşenin yılana sarılması” sonucu doğuruyor.
Çalışan gazeteciler günü ve Gelecek
AKP’nin sonbahar’da başlattığı “yeni savaş”ı uzadıkça, farklı olanların demokratik, eşit ve özgür bir arada yaşamaları daha da imkânsızlaşıyor.
Çaresizlik duygusu toplumda “suya düşenin yılana sarılması” sonucu doğuruyor.
AKP, kendi rejimini inşa etme “yeni savaş”ında politikalarına karşı yüksek ses çıkaranları veya yeni rejimine itiraz edenleri terörle mücadele torbasına doldurarak biat etmelerini sağlamaya çalışıyor.
Terörle mücadele torbasına dolduranların başında gazeteciler geliyor. Hükümet marifetiyle çalışan gazeteciler günü 10 Ocak’ta yüz gazeteci cezaevinde.
Son bir yıl içersinde hükümet baskısı veya korkusuyla işinden olan deneyimli gazeteci sayısı ise belli değil.
Gazeteciler, işsiz kalma korkusuyla eğilip, bükülmekten bitap düştüler.
Son bir yıl içinde Banu Güven gibi kaç gazeteci, mesleğinin ilkelerine sadık kalabilme cesareti gösterebildi.
Hasan Cemal gibi kaç gazeteci Başbakan tarafından mimlendiğinde sözünü esirgemeden yazmaya devam edebildi.
Çevrenize bir bakın gazeteciliği öldürenlerin sayısının hiçte az olmadığını göreceksiniz. Bunların çoğunun meslekten olması ise bir başka etik durum olsa gerek.
Mesleğine dahi sahip sıkmaktan çekinen, gazeteciler medya hâkim. İşte bu durum Türkiye’nin geleceğini tehlikeye atan en ciddi sorundur.
Ece Temelkuran, kapının önüne koyulmamasını anaakım medyada sürpriz sayılabilecek bir tek meslektaşın bile ele almaması gazetecilik mesleğinin bulunduğu eşiği gözler önüne seriyor.
Pazartesi günkü Vatan Gazetesi’nde Ahmet Altan kızı gazeteci Senem Altan’ın
“16 yıl geçmiş gazeteci Metin Göktepe’nin gözaltında dövülerek öldürülüşünün üzerinden...
16 yıl önce nasıl gazetecilerin o genç gazetecinin ölüsüne sahip çıkmadığını hatırlıyorum...
Gazetelerin birinci sayfalarının nasıl sessiz olduğunu hatırlıyorum...
Fotoğraflarında hep gülümseyen Metin Göktepe’nin dövüle dövüle öldürülmesinin gazete manşetleriyle nasıl hesabının sorulmadığını, gazetecilerin nasıl bütün güçleriyle bu cinayetin üzerine gitmediğini hatırlıyorum…
O gün katiller karşısında sessiz kalan gazeteciler bence bu karanlık sistemin en büyük destekçileridir.
Bugün de hukuksuzluk vahşetinin içinde olmamızın nedeni o günlerde sorulamayan hesaplardır...
Bugün olanlar, o gün seslerini çıkarmadıkları düzenin bir gün herkesi yutacağını düşünmeyenlerin, buna aldırmayanların suçudur...” cümlelerine yüzü kızarmadan itiraz edebilecek gazeteci olabileceğini sanmıyorum.
Bugünkü durumun dünden çok iyi olduğumuzu söyleyebilmek zor. Tutuklanan, gözaltına alınan, yargılan, işinden edilen gazetecilerle ilgili 94 basın meslek örgütünden oluşan Gazetecilere Özgürlük Platformu (GÖP) düzenlediği etkinliklere katılan gazeteci sayısı belirli.
Ahmet Şık, Nedim Şener’in davasına katılan ve 35 çalışanı tutuklanan Gündem Gazetesiyle dayanışma yazısı yazan duayen gazeteci sayısı bir elin parmağı kadar az.
Gazeteciler, meslektaşlarıyla dayanışmaktan uzak durarak ve bütün Türkiye’yi ateşin içine atanlar, AKP’nin yeni savaş konseptine karşı çıkanların seslerini duymazlığa gelerek mesleklerini icra ettiklerini sanıyorlar.
Gazetecilik mesleği savaş karşıtı olmayı gerektirir. Savaşı durdurmaya çalışanların seslerini duyurmamak için çırpınanlar, yapılanın gazetecilik olmadığını fark etmeden, bu ülkeye gerçek anlamda demokrasi ve barış gelmez. Çünkü gazeteciler toplumun doğru ve gerçek bilgilenme haklarını ellerinden alıyor; geleceklerini çalıyorlar. Bu nedenle de “gazetecilik ölüyor” sözünü “gazeteciler ülkelerinin geleceklerini çalıyorlar” diye uyarlamak çok doğru olacaktır.
Hakan Tahmaz
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları