Disk Kongresi Yaklaşırken
Okurlar daha çok, DİSK’e kim Genel Başkan olacağını sordular. Yanıtım kısa ben...
İstanbulgercegi.com ve
BirGün Gazetesi’nde yazdığım “DİSK’te Sulara Durulacak mı” başlıklı iki yazı
nedeniyle hem okurlardan hem de DİSK çevresinden çeşitli sorulara muhatap oldum.
Okurlar daha çok, DİSK’e kim Genel Başkan olacağını sordular. Yanıtım kısa ben kimin başkan olacağıyla ilgilenmiyorum. Bu kongrede netleşecek bir konu. Ancak yazımda Genel-İş Genel Başkanı Erol Ekinci’nin ismi öne çıkıyor.
Bu yazı
yazdığım saatlerde, kongre hazırlıklarını görüşmek üzere toplanana DİSK
Genişletilmiş Başkanlar Kurulu devam ediyordu. DİSK Genel Başkanı kim olacak sorusuna
yanıt aranıyor.
Sorun DİSK kimin başkan olacağından öte, hangi perspektifle ve
yöntemle kongre hazırlığının yapıldığıdır. Bir biçimde elde edilmiş kişisel
pozisyonları korumak, güçlendirmek veya DİSK’i kişisel siyasal karyelinin arka
bahçesi olarak tutma düşüncesiyle DİSK kongresinin dizayn ettirilmek
istenmesinin doğuracağı sonuçlara dikkat çekmek istedik.
Türk-İş üyesi
10 sendikanın Temmuz ayından Sendikal Güç Birliği Platformu adı altında bir
araya gelmiş olmaları vesilesiyle sendikal hareketin krizden çıkışını
hızlandıracak bir fırsat doğduğundan hareketle, bu fırsatın nasıl
değerlendirilebileceğine ilişkin görüşlerimi yazıyorum.
Anlatmaya
çalıştığım sendikaların salt kendi ihtiyaçları üzerinden bir süreç
tasarlamalarının bu fırsatın kaçmasına yol açacağıdır. Özelliklede hükümetin
sumeninin altında işçi ve çalışanlar aleyhine bir dizi yasa taslağı olduğu bir
dönemde, bunun bir tür intihar olduğunu düşünüyorum. Çünkü saldırılar o kadar
derin ve çok boyutlu ki, bugünkü gidişle dört yıl sonraki sendika
kongrelerinde mevcut sendikalarının büyük bir bölümüne kilit vurulmuş olacak.
Bunu dostta düşmanda biliyor.
Bu nedenle
dedir ki, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
işkolu barajını aşan sendikaları 2009 yılından bu yana açıklayamıyor.
Bu konuda
yazdığım yazılara genel olarak şu biçimde tepki gelmektedir. Konuyu hangi
sendika üzerinden eleştirel bir yaklaşımla ele alırsam “diğer sendikaların
yöneticilerinden çok doğru yazıyorsun, tefrik ederim” sözleri çok bol işiyorum.
Ama aynı fikrinden hareketle eleştiri kendine veya örgütüne yöneldiğinde “ısmarla yazı, dışardan, yanlış bilgilerle
yazılmış” yazı gibi laflar ediliyor.
Türk-İş
kongresi ve SGBP ilgili yazımda da, sonra DİSK ile ilgili yazdığımda da tamı tamına bu oldu. KESK ile
ilgili ise böyle onlarca örnek var.
Türkiye’nin
toprağından olsa gerek. Sendikacılar da
aynı siyasetçiler gibi eleştiriyi
değersizleştirmeye çalışıyorlar.
Gecen hafta SODEV’in
yılbaşı etkiliğinde karşılaştığım CHP milletvekili ve DİSK eski Genel Başkanı
Süleyman Çelebi ve DİSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün yazım dolayısıyla çeşitli
eleştiri ve sistemlerde bulundular. İşimizin zor olduğunu bir kez daha anladım.
Hayatın her alanı parsellenmiş.
DİSK
kongresine bir aydan az bir zaman kaldı. Kongre iradesi, DİSK’in geleceğine
ilişkin tarihi bir karar verecek. Bu kongre 12 Eylül sonrasının en belirleyici
kongresi olacak. Çünkü Sendikalar da duvara dayandılar, artık hiçbir şeyi
eskisi gibi geçiştiremeyecekler. Türkiye ciddi bir altüst oluş yaşıyor. Kurumlar
yeni sürece ya da bazıların ifade ettiği gibi kurulan yeni Türkiye’ye ayak
uyduracaklar, kendilerine rol belirleyecekler.
Bunu
başaramayanlarla ise, bugünü de arayacaklar. Bu açıdan DİSK’in kongresi salt kendi tarihi bakımından değil, emek ve sendikal
hareket bakımından önemli bir kavşakta yapılıyor.
DİSK’in sendikal
ve hatta sosyal yaşamda bir marka olduğunu düşündüğümüzde durumun ciddiyetini
kavramak daha kolay olacaktır. Kendine çeki düzen vermiş, mücadeleyi sokağa,
işyerine taşımız bir DİSK, yeni sendikal
hareketin ve odağın oluşmasına tahminlerin çok ötesinde katkı sunacaktır.
Çalışma
hayatına ilişkin düzenlemeler söz konusu olduğunda, hükümetin ekonomi
kurmayları “kriz var, sendikal yasaları buna göre düzenleyelim, işverenleri
ürkütmeyelim zor duruma sokacak düzenleme yapmayalım” diye ayak diretti bir
dönemde, sendikacıların kongrelerde benim koltuğum ne olacak sorusuyla hareket
etmesi arasında hiçbir fark yoktur.
DİSK kongresinden,
kimin başkan olacağından daha çok hangi politikayla ve hangi reel örgütlerle, hükümetin
politikalarına karşı direnç gösterileceği sorusuna yanıt bulunmalıdır.
DİSK’liler, yıllardır hükümetin sumeninin altında olan yasa taslaklarının
uluslararası normlara uygun hale getirilmesi için laf üretmenin ötesine geçecek
adımları kimlerle nasıl atacaklarına karar vermeliler.
Salt koltuk
sıcak değildir, sokaklar da, işçi
havzaları da sıcaktır. Koltuğun sıcaklığı çürütür, sokağın ve işçi havzalarının
sıcaklığı diriltir. DİSK’liler bunlardan
birine karar verecekler. Gerisi teferruat.
Hakan Tahmaz
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları