loading
close
SON DAKİKALAR

Disk Kongresi Yaklaşırken

Hakan Tahmaz
Tarih: 11.02.2012

Okurlar daha çok, DİSK’e kim Genel Başkan olacağını sordular. Yanıtım kısa ben...

İstanbulgercegi.com ve BirGün Gazetesi’nde yazdığım “DİSK’te Sulara Durulacak mı” başlıklı iki yazı nedeniyle hem okurlardan hem de DİSK çevresinden çeşitli sorulara muhatap oldum.

Okurlar daha çok, DİSK’e kim Genel Başkan olacağını sordular. Yanıtım kısa ben kimin başkan olacağıyla ilgilenmiyorum. Bu kongrede netleşecek bir konu. Ancak yazımda Genel-İş Genel Başkanı Erol Ekinci’nin ismi öne çıkıyor.

Bu yazı yazdığım saatlerde, kongre hazırlıklarını görüşmek üzere toplanana DİSK Genişletilmiş Başkanlar Kurulu devam ediyordu. DİSK Genel Başkanı kim olacak sorusuna yanıt aranıyor.

Sorun DİSK kimin başkan olacağından öte, hangi perspektifle ve yöntemle kongre hazırlığının yapıldığıdır. Bir biçimde elde edilmiş kişisel pozisyonları korumak, güçlendirmek veya DİSK’i kişisel siyasal karyelinin arka bahçesi olarak tutma düşüncesiyle DİSK kongresinin dizayn ettirilmek istenmesinin doğuracağı sonuçlara dikkat çekmek istedik.

Türk-İş üyesi 10 sendikanın Temmuz ayından Sendikal Güç Birliği Platformu adı altında bir araya gelmiş olmaları vesilesiyle sendikal hareketin krizden çıkışını hızlandıracak bir fırsat doğduğundan hareketle, bu fırsatın nasıl değerlendirilebileceğine ilişkin görüşlerimi yazıyorum.

Anlatmaya çalıştığım sendikaların salt kendi ihtiyaçları üzerinden bir süreç tasarlamalarının bu fırsatın kaçmasına yol açacağıdır. Özelliklede hükümetin sumeninin altında işçi ve çalışanlar aleyhine bir dizi yasa taslağı olduğu bir dönemde, bunun bir tür intihar olduğunu düşünüyorum. Çünkü saldırılar o kadar derin ve çok boyutlu ki,  bugünkü gidişle dört yıl sonraki sendika kongrelerinde mevcut sendikalarının büyük bir bölümüne kilit vurulmuş olacak. Bunu dostta düşmanda biliyor.

Bu nedenle dedir ki,  Çalışma ve Sosyal Güvenlik işkolu barajını aşan sendikaları 2009 yılından bu yana açıklayamıyor. 

Bu konuda yazdığım yazılara genel olarak şu biçimde tepki gelmektedir. Konuyu hangi sendika üzerinden eleştirel bir yaklaşımla ele alırsam “diğer sendikaların yöneticilerinden çok doğru yazıyorsun, tefrik ederim” sözleri çok bol işiyorum. Ama aynı fikrinden hareketle eleştiri kendine veya örgütüne yöneldiğinde  “ısmarla yazı, dışardan, yanlış bilgilerle yazılmış” yazı gibi laflar ediliyor.

Türk-İş kongresi ve SGBP ilgili yazımda da, sonra DİSK ile ilgili  yazdığımda da tamı tamına bu oldu. KESK ile ilgili ise böyle onlarca örnek var.

Türkiye’nin toprağından olsa gerek. Sendikacılar da aynı siyasetçiler gibi  eleştiriyi değersizleştirmeye çalışıyorlar.

Gecen hafta SODEV’in yılbaşı etkiliğinde karşılaştığım CHP milletvekili ve DİSK eski Genel Başkanı Süleyman Çelebi ve DİSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün yazım dolayısıyla çeşitli eleştiri ve sistemlerde bulundular. İşimizin zor olduğunu bir kez daha anladım. Hayatın her alanı parsellenmiş.

DİSK kongresine bir aydan az bir zaman kaldı. Kongre iradesi, DİSK’in geleceğine ilişkin tarihi bir karar verecek. Bu kongre 12 Eylül sonrasının en belirleyici kongresi olacak. Çünkü Sendikalar da duvara dayandılar, artık hiçbir şeyi eskisi gibi geçiştiremeyecekler. Türkiye ciddi bir altüst oluş yaşıyor. Kurumlar yeni sürece ya da bazıların ifade ettiği gibi kurulan yeni Türkiye’ye ayak uyduracaklar, kendilerine rol belirleyecekler.

Bunu başaramayanlarla ise, bugünü de arayacaklar. Bu açıdan DİSK’in kongresi salt kendi tarihi bakımından değil, emek ve sendikal hareket bakımından önemli bir kavşakta yapılıyor.

DİSK’in sendikal ve hatta sosyal yaşamda bir marka olduğunu düşündüğümüzde durumun ciddiyetini kavramak daha kolay olacaktır. Kendine çeki düzen vermiş, mücadeleyi sokağa, işyerine taşımız bir DİSK,  yeni sendikal hareketin ve odağın oluşmasına tahminlerin çok ötesinde katkı sunacaktır.

Çalışma hayatına ilişkin düzenlemeler söz konusu olduğunda, hükümetin ekonomi kurmayları “kriz var, sendikal yasaları buna göre düzenleyelim, işverenleri ürkütmeyelim zor duruma sokacak düzenleme yapmayalım” diye ayak diretti bir dönemde, sendikacıların kongrelerde benim koltuğum ne olacak sorusuyla hareket etmesi arasında hiçbir fark yoktur.

DİSK kongresinden, kimin başkan olacağından daha çok hangi politikayla ve hangi reel örgütlerle, hükümetin politikalarına karşı direnç gösterileceği sorusuna yanıt bulunmalıdır. DİSK’liler, yıllardır hükümetin sumeninin altında olan yasa taslaklarının uluslararası normlara uygun hale getirilmesi için laf üretmenin ötesine geçecek adımları kimlerle nasıl atacaklarına karar vermeliler.   

Salt koltuk sıcak değildir, sokaklar da,  işçi havzaları da sıcaktır. Koltuğun sıcaklığı çürütür, sokağın ve işçi havzalarının sıcaklığı diriltir.  DİSK’liler bunlardan birine karar verecekler. Gerisi teferruat.

Hakan Tahmaz

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları