Fransa’nın Tutumu ve Nefret Söylemi
Fransa parlamentosu düşünceyi açıklamayı suç sayan evrensel bir normu ayaklar altına alan bir karar aldı.
Fransa parlamentosundan kabul edilen Ermeni yasası sonrası
Türkiye’de süren tartışmalar ve gelişen tepkiler bizi başka bir gerçek ile
tekrar karşı karşıya getirdi.
Fransa parlamentosu düşünceyi açıklamayı suç sayan evrensel bir
normu ayaklar altına alan bir karar aldı.
Üstelik Ermenilerden oy almanın dışından hiçbir pratik sonucu
olamayacağı çok açık olduğu halde alındı.
Yüz
yılın acısını iç siyasetin mezesi yapan Fransa yönetimine karşı,
Türkiye’de gelişen tepkilerin ve
eleştirilerin birçoğu ise Fransa’nın yanlışını aratmayacak cinsten.
Bırakalım sorunla yüzleşmeyi, düşünce özgürlüğüne yönelik bu büyük
ayıba karşı çıkılırken milliyetçi, şoven bir dil ve nefret söylemi çok belirgin
bir biçimde ortaya çıktı.
Daha doğrusu zaten kökü derin olan milliyetçilik ve şovenizm,
Türkiye’de de siyasetin mezesi olarak yeniden hortlatıldı.
Özellikle son günlerde çok tartışılan Hrant Dink cinayeti ve Kürt
meselesi dolayısıyla canlanan nefret söylem veya suçunun potansiyelinin derinliğini
bu tartışmada görmek mümkün.
AKP
ve Hükümet yetkililerinin ağızlarından dökülen milliyetçi ve şoven sözler nasıl
bir ülkede yaşadığımızı hatırlatıyor her an bize.
Her daim memleketin yüzde ellisinin desteğini almayı başarmış bir
parti olmayı tepemizde demokrasi kılıcı gibi sallayanların, Fransa’ya karşı
söylemleri, öğündükleri yüzde elinin ne memen bir irade olduğunun ipucunu
veriyor.
Fransa’ya karşı gösterilen tepkinin ve eleştirinin dili bir
süredir çeşitli gündem getirilmeye çalışılan Nefret sucu tanımın kabul edilmesi
isteminin ne derece gerekli ve acil
olduğunu ortaya koyuyor.
Nefret sucu, ırk, etnik
kimlik, milliyet, din, dil renk, cinsiyet, cinsel yönelim, yaş, fiziksel veya
zihinsel engellik ve bunun gibi mağdurun veya mağdurların sahip oldukları temel
ve değiştirilemez nitelikteki belirli bazı özellikler sebebiyle işlenen suçlar”
olarak tanımlanıyor. (bkz. Nefret söylemi ve/veya nefret suçları Y. İnceoğlu
metris yayınları-Asuman İnceoğlu)
Avrupa Konseyi Bakanlar Komistesini 1997 tarih ve R(97) 20 sayılı
kararından nefret söylemini ise, “Hoşgörüsüzlük temeline dayalı, yabancı
düşmanlığını, ırkçı nefreti, antisemitizmi ve diğer nefret biçimlerini yayan,
kışkırtan, öven ya da haklı gösteren her türlü ifade biçimi” olarak
tanımlanır. (bkz. Aynı kitap sayfa: 107)
Bu konuda Perşembe günü İstanbul’da bir dizi örgütün bir araya
gelmesiyle başlatılan “nefret suçları yasası” kampanyası son günlerin en
anlamlı çıkışlarından biri olsa gerek.
Anayasa tartışmaları sırasında çeşitli çevrelerin sık sık dillendirdiği
bu talebin hayata geçirilmesi için başlatılan kampanyaya isteyen herkes imza.nefretme.org ve net adresinden katılabilir.
Yüreği sokakta “Bir Ermeni öldürdüm” diye bağıran tetikçinin
yargılanmasının sonuçlarından sızlayan, yanan her insanın kampanya için
yapabileceği bir şey mutlaka var.
Kampanyanın sözcülerinden Galatasaray Üniversitesi öğretim üyesi
Yasemin İncioğlu, uzun süredir Nefret söylemi ve sucu üzerine çalışmalarıyla tanıdığımız
değerli bir akademisyen.
Yasemin İnceoğlu’nun kısa süre önce Ayrıntı yayınlarından “Nefret
Söylemi ve/veya Suçları” isimli derleme bir kitabı çıktı. 20 yakın farklı
makaleden oluşan kitap, nasıl bir nefret söylemi veya/ve nefret suçları
belasıyla karşı karşıya olduğumuzu gösteren bir çalışma.
Hakan
Tahmaz
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları