Hiç Bir Şey Tesadüf Değil!
Başbakan ve AKP yetkilileri, Hocalı katliamı anmasına gölge düşürmüş olmasına hiddetlendiler...
Başbakan ve AKP yetkilileri, Pazar günü Taksim’deki Hocalı katliamı anmasında atılan ve taşınan ırkçı ve baştan aşağı nefret söylemi dolu slogan ve pankartların Hocalı katliamı anmasına gölge düşürmüş olmasına hiddetlendiler.
Az sayıda
medya kuruluşunun duyarlılığı sayesinde işin rengi açığa çıktığı ve kamuoyu
tepkisi AKP’yi ürküttü.
Başbakan ve AKP yetkilileri olanları münferit
olarak tanımlamaya çalışarak işin aslını saklamaya çalışıyorlar.
Gösteriyi sahiplenme
arzusu, Pazar günkü Taksim anmasının bir
devlet/AKP projesi olduğunu açığa vurmuş durumda.
AKP’yi
rahatsız edenin sınırın zorlanması ve ırkçılığın kaba yapılması sonucu projenin
ellerinde patlamış olmasıdır. Şimdi kurtarma telaşıyla ne yapacakları şaşırmış
vaziyette içişleri bakanı gösteri de yaptı. Konuşmayı ırkçılıkla eleştirenlere dava
açmaya hazırlanıyor.
Dava açma bu
kez hayırlı sonuçlar doğurabilir. Farkında olmadıkları tehlike, eleştirilerin
mahkeme tarafından haklı bulunma olasılığıdır.
Sorun sadece
gösteride atılan slogan ve taşınan pankartlar değil. Esas sorun, gösteriye
çağrı için Billboardlara asılan, gazetelere verilen ilanların, gösteride
yapılan konuşmaların ırkçı ve nefret söylemi içeriğidir.
Hiç kimse
olanları tesadüf olarak tanımlayarak geçiştiremez. Gösteriyi örgütleyenlerin
sözcülüğünü yapan, Mesut Ülker’in
kimliği bu gösterinin ardında devlet desteği olduğunu göstermeye yetecek kadar
büyük bir kanıttır.
İçişleri bakanı,
gittiği yeri bildiğini gösteren bir konuşma yapmıştır.
Bakanın her
hangi bir eyleme gitmeyecek kadar şuurlu bir kişi olduğuna hiç kuşku yok.
TSK’nin Eğitim ve Strateji biriminde
planlama ve eğitim çalışması ve Milli Güvenlik Akademisi öğretim üyeliği yapmış
Mesut Ülker’in devletin büyük gayesi için çabaladığından hiç kuşku duyulamaz.
Devletin
büyük gayesinin gereği ise Ermenilere ve Fransızlara güç gösterisinde bulunmak
olduğu çok açıktır.
Bu tarz güç
gösterisi sevdasının, Türkiye’nin başına bugüne kadar açtığı belaların hattı
hesabı yoktur.
Devletin hat
bildirme arzusu Hrant Dink’in öldürülmesine kadar vardırılmıştır.
Yaratılan bu
toplumsal atmosferde benzer şeylerin olduğu bilinmesine rağmen olanları
hafifletmeye çalışmak çok daha da büyük bir hatadır.
Sarıyer’in
Büyükdere Mahallesi’nde Ermeni E.A. evinin bahçesinde mitingde kullanılan “Ermeni
Yalanına Sessiz Kalma” yazılı şapkanın atılması bu toplumsal atmosferde
olabilecekleri gösterecek kadar açık bir olay.
Keza
Adıyaman’da alevi vatandaşların evlerinin K. Maraş katliamı öncesinde olduğu
gibi işaretlenmiş olmasının yarattığı toplumsal travma çok şey öğretiyor
olmalıdır.
Akşam,
sabah Alevileri siyasal hedef yapanlar, Ermenilere dönük nefret söylemi içinde bulunanlar
bu canavarın esas sahibidirler.
Hakan
Tahmaz
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları