loading
close
SON DAKİKALAR

KCK bahane, İktidar Şahane

Hakan Tahmaz
Tarih: 12.02.2012

Hakan Fidan’ın özel yetkili savcı tarafında KCK soruşturması kapsamında telefonla ifadeye çağrılmasıyla...

Uludere katliamından sonra, Türkiye ikin büyük hat kırılmasını eski MİT müsteşarları Emre Taner ve eski yardımcısı Afet Güneş ile şimdiki MİT müsteşarı Hakan Fidan’ın özel yetkili savcı tarafında KCK soruşturması kapsamında telefonla ifadeye çağrılmalarıyla yaşandı.

Artçı deprem olarak İstanbul Emniyet Müdürlüğünde görevli İstihbarat Şube Müdürü Erol Demirhan ve Terörle Mücadele Şube Müdürü  Yurt Atagün görevlerinden alınması artçı deprem etkisi yarattı.  İki gündür olup, bitenlerden artçı depremlerin devam edeceği anlaşılıyor.

Birinci hay kırılmasında Türkiye,  AKP’nin sonbaharda başlattığı  “yeni savaş”ın 1990 yıllarda yaşanları aratmayacağı görüldü. İkincisinde ise, bu “yeni savaş” konseptinin yol açtığı sonuçla, başka bir ifadeyle Kürt meselesini bastırma siyasetiyle çözmenin sınırlarıyla yüz yüze gelindi.  

Uludere vahşeti sonrasında Ocak ayında medyada yer alan haberleri ve Emre Uslu ve Mehmet Baransu gibi, istihbarat örgütlerinden sızma bilgilerle gazetelerde köşe yazanları yakından takip edenler için bu çekişmenin hükümet düzeyine sıçraması sürpriz olmadı.

MİT, emniyet çekişmesi, Türkiye’de ilk kez yaşanmıyor. İlk kez olan çok güçlü bir hükümet döneminde, onu da kapsar biçimde yaşanması yargının taraf olması ve hükümete dönük operasyon halinde/biçiminde seyretmesidir.

Bu kavganın nedeni üzerine farklı senaryolar yazılıyor. Bir süre daha bu senaryolar gündemde yer almaya devam edeceğe ve kriz süreceğe benziyor.

Öncelikle senaryo üretmek yerine iki önemli  noktaya dikkat çekmekte yarar var.

Birinci, AKP’nin sonbahar’da başlattığı “yeni savaş” konsepti eksenindeki siyasi ve askeri operasyonlara hararetle  “eskide teröre karşı mücadelede devlet kurumları arasındaki çekişme ve Ergenekoncuların yanlış yönlendirmesi vardı; artık kurumlar arası güçlü işbirliği var ve Ergenekoncular etkisizleştirildi, bu nedenle bu kez  AKP kısa sürede sonuç alacak” tezine dayanarak, bir çokları AKP’ye destek veridiler. Eski dönemlerde hükümetlerin etkisizliğini eleştirdiler.

Son dönemde yaşananlar ortada devlet kurumları arasında güçlü işbirliği ve siyasi iktidarın güçlü bir hâkimiyetinin olmadığı ortaya çıkardı. Ya da iki ay içinde çöktüğünü darmadağın olduğu gösteriyor. 

Bu aynı zamanda devletin ve dolayısıyla AKP’nin demokratik çözüme dair bir proje ve perspektife sahip olmadığını açığa vuruyor.

İkincisi önemli nokta ise, bu kavganın diyalogcular/müzakereciler ile bastırmacılar veya imhacılar arasında yaşandığına dair neredeyse genel kabul gören tezin sağlam temellere dayanmadığı gerçeğidir.

KCK operasyonlarıyla açılım siyasetin aynı dönemde başlatılması sırasında da, polisin ve yargının  KCK operasyonlarını hükümete rağmen başlatıldığı iddia edilmişti. 2011 yılı sonbaharına kadar hükümet tarafında yapılan açıklamalarda bu algıyı veya tezi güçlendiriyordu.

KCK operasyonları hükümetin değil yargının işi olduğunu birçok kez Başbakan ve farklı hükümet yetkilileri dillendirdi. Ancak son dönemde hükümet, birçok defa siyasi ve askeri operasyonları çok açık ve net bir biçimde savundu.

Bu bakımdan Kürt meselesinde, devlet kurumları arasında farklı yaklaşımlar bu ateşi bu derece alevlendirdiği söylenemez.

Başbakanın ve hükümet yetkililerin nefret söylemleri, ırkçı açıklamaları ve Kürt siyasetini ezmeye, Kürtlerin demokratik haklarının koşulsuz tanınmasını savunanlara karşı girişilen saldırılar Kürt meselesinin kelimenin gerçek anlamıyla halledilmesi konusunda taraflar arasında tam bir ortaklığın olduğu görülüyor.

Kendisi bir koalisyon olan AKP içersindeki (Gülenciler ve milli görüşçüler)  iki farklı siyasal eğilim arasındaki Kürt meselesindeki çekişme, Kürt siyasal hareketine karşı politikadan kaynaklanmıyor, Kürt hareketinin tasfiyesi politikanın kimin inisiyatifinde yürütüleceğinden ve yerini alacağı çekişmesinden kaynaklanıyor.

Çünkü bu AKP’nin tabirleriyle “yeni Türkiye’nin/ devletin” kimin eliyle,  nasıl şekilleneceğine ilişkin bir çekişmedir.

Aynı zamanda 2014 sonrası AKP’ye ilişkin bir çekişmedir. Çatışmaya dönüşmesini beklemek yanıltıcı olabilir. Çünkü bu iki gücün çatışması, AKP’nin etkisizleşmesi sonucu doğurur. Bunu her ikisi de tercih etmez.

Bugünkü siyasal koşullarda, her iki eğilimin birbirine ihtiyacı var. Özelliklede Ortadoğu bölgesinde yaşananları dikkate aldığımızda çatışmanın derinleşmesi, Türkiye’nin bölge politikaları açısından köklü sonuçlar doğuracaktır.

Bu açıdan açığa çıkan çekişmede KCK, Kürt sorunu bir bahane olarak işlev görüyor. Esas iktidarı paylaşma çekişmesi yaşanıyor. Her iki eğilim için Kürt meselesi bahane, devlet kurumlarında iktidar olma ise şahanedir. Kısacası tasfiye edilmeye çalışanın yerine kim geçek konusu fırtınaya yol açtı. Kırılan fay hattının kolayca tamir edileceğini söylemek ne kadar zorsa buradan büyük ve köklü sonuçlar çıkarmakta yanıltıcı olacaktır.

Hakan Tahmaz

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları