Tarih:
11.09.2012
Kılıçdaroğlu, AKP’yi taklit mi ediyor?
Hakan Tahmaz yazıyor, ''Aynı şeyleri CHP yapamaz. Yapsa da AKP kadar sonuç alamaz...''
Başlıktaki soruyu, bu günlerde siyasi görüşü çok farklı birçok insan soruyor, tartışıyor.Başbakan R. T. Erdoğan da birkaç kez CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu benzer biçimde eleştirmiş ve itham etmişti.
Parti içi muhaliflerin bir bölümün de eleştirilerinin ana ekseni CHP’yi, AKP benzetmeye çalışmak oluşturuyor.
Ulusalcılar olarak tanımlanan bu kesim, Kürt Meselesi söz konusu olduğunda eleştirilerini daha bir sertleştiriyorlar.
Bunun arka planını Deniz Baykal döneminde izlenen Kürt politikasının değiştirilmek istenmesi oluşturduğu çok açık.
AKP’nin 2009 yılında gündeme getirdiği, başarısızlıkla sonuçlanan Kürt Açılımı konusunda, o dönemki CHP yöneticilerinin, MHP ile benzer tutum almaları yerine “CHP’nin Kürt Açılımı” diyebileceğimiz politikalar geliştirilmeye çalışılması taklitçilik tartışmasını ve eleştirisini gündeme getiriyor.
Hiç kuşkusuz bu konu CHP içi bir konu olarak kalmıyor. Neredeyse bugünkü yeni CHP’nin temel problemi burada ortaya çıkıyor.
CHP, güven ve sahicilik sorunu yaşıyor. Bu, parti içi ile sınırlı bir sorun değil. CHP, parti içi sorunun çözülmesini kolaylaştıracak bir hamleyle toplumsal güvensizliği ve sahicilik sorunu aşmış değil.
CHP yöneticilerinin TBMM kapanmadan önce Kürt sorununa ilişkin AKP’ye önerdikleri Meclis’teki dört partiyi kapsayan öneri bu tartışmanın tuzu biberi oldu.
Yine Milliyet Gazetesi yazarı Derya Sazak’ın dün 10 Eylül 2012 pazartesi günü köşesinde duyurduğu toplantı da benzer tartışmalara ve algıya yol açabilecek bir toplantı.
Sazak’ın verdiği bilgiye göre bazı CHP yöneticileri Kemal Kılıçdaroğlu’nun bilgisi dâhilinde liberal-sol aydınlarla Kürt sorununa ilişkin değerlendirme toplantısı yapmışlar.
AKP’nin Kürt sorununun çözümünde ‘güvenlikçi’ yaklaşımları öne çıkardığı ve PKK’nin saldırılarını artırdığı bir dönemde bu buluşma ve arayış sadece CHP bakımında değil, bütün ülke açısından önemli bir gelişme.
Yeni CHP yöneticilerinin yetersiz ve ufuksuz da olsa bu türden arayışlarını eski paradigmalarla değerlendirip mahkûm etmeye çalışmak çıkmaz yoldur.
Kürt sorununda yaşanan savaş ve tıkanıklık hali barışın siyasal odağının oluşumun dayatıyor. AKP, çeşitli nedenlerle ayağına gelmiş fırsatı tepti. Eski politikalara dönüşü tercih etti, ona dört elle sarıldı.
Bu CHP için bir kolaylık yaratıyor. Barışın siyasal odağının şekillenmesinde, CHP eskisine göre çok fazla etken bir rol üstlenebilir. Ancak kabul etmek gerekir ki bu, ne eski politikalarla olabilir. Ne de salt AKP’nin Kürt Açılımı sürecinde yaptığına benzer şeyleri tekrarlayarak olabilir.
CHP yönetimi, geniş kitlelerde haklı olarak var olan güven ve samimiyet sorununu dikkate alarak bu rolünü oynayabilir.
AKP’ye karşı gelişen güvensizlikten, CHP otomatik olarak güven kazanamaz. CHP Kendi siyasetini inşa ederek gönülleri kazanabilir.
AKP on yılının dokuzunda oyaladı, çözecekmiş gibi yaptı. Son bir yıldır ise gerçek yüzünü gösteriyor. Aynı şeyleri CHP yapamaz. Yapsa da AKP kadar sonuç alamaz.
CHP’nin Kürt Açılımı bir taraftan bir arayış olarak algılandı ve olumlandı diğer taraftan ise AKP’nin açılımına benzer bir oyalanma taktiği olarak algılandı. Sonuçta bir şey çıkmadı. AKP, kendi oyunun bir parçası yaptı.
CHP sorunlara daha köklü ve radikal eğilirse sonuç alabilir. Mış gibi yaparak veya taklitlerle sonuç alınamaz.
CHP dönüşümü de, yeni bir siyasal iradenin şekillenmesi de yeni tarz siyaseti gerekli kılıyor.
1 Ekim’de Meclis açıldığında ilk ve öncelikli gündem milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasını olacak. CHP’nin ne yapacağı bu tartışma ve yeni CHP’nin rotası bakımından önemli işaret olacak.
Hakan Tahmaz
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları