Tarih:
13.02.2012
Kılıçdaroğlu’da Siyaset Zemininde Çözelim Çağrısı
CHP lideri Sayın Kemal Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile bir görüşme yaptı.
CHP lideri Sayın Kemal Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile bir görüşme yaptı. Görüşmenin en önemli konusu hatta tek gündemi, son günlerde hızla artan gerilim, şiddet ve Kürt Sorunu’nu eski yöntemlerle halletme arayışı oldu. Bir gün önce toplanan MGK’da da aynı konu ele aldı.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Ankara’nın Mamak ilçesinde katıldığı iftarın ardından, MGK toplantısında alınan kararlara ilişkin olarak basına “Nice kararlar alındı, 30 yıldır kararlar alınıyor. Karar alınmış eyvallah, biraz daha karar alınsın, bakalım ne olacak. Olay MGK’nın alacağı kararlarla çözülecek olsaydı, bugüne kadar çoktan çözülürdü” dedi. Kılıçdaroğlu, hükümete ’önlemini al, biz sana destek vereceğiz’” biçimde açıklama yapması önemli bir değerlendirme. Kılıçdaroğlu, sorunun siyasal zeminde çözülmesi çağrısı yaptı. Bu türden açıklamaları en az on yıldır CHP yöneticilerinden duymuyorduk.
Sayın CHP lideri Kılıçdaroğlu, bu açıklamadan bir gün sonra Cumhurbaşkanı ile görüştü. Cumhurbaşkanı’na Mecliste grubu bulunan tüm partilerin katılımıyla bir komisyon kurulması önerisi yapılan basın açıklamasında yer aldı.
Bu önerinin anlamı, Kürt Sorunu’nun kaderinin AKP teslim edilmesinin önüne geçmektir. Bir anlamda parlamentonun etkin olmasını sağlamak önerisi denebilir. Kürt Sorunu’ndaki yaşanan kilitlenmeyi açma önerisidir. Çünkü bu gün, Kürt Sorunu’nda esas sorun, sorunu yönetememe sorunudur.
Çatışma ve sürekli gerilim halini yönetmek için her şeyden önce toplumda bilgi kirliliğine yol açmamak gerek. Türkiye’de bugüne kadar hiç örneğine rastlamadığımız bilgi kirliliği yaşanıyor. AKP yandaş medya aracılıyla bunu başarmıştır.
Toplumun geniş kesimleri, PKK lideriyle ile yapılan görüşmelerin bilgisine istihbarat örgütlerinin, devlet bürokratlarının, bir kısım medyaya ve bazı köşe yazarlarına bilgi sızdırmasızla vakıf oluyor. Ya da bizzat PKK lideri Abdullah Öcalan’ın avukatları kanalıyla yaptığı açıklamalarından öğreniyor.
Bu bilgilerin ne kadarı doğru ne kadarı yanlış olduğunu bilmek mümkün değil. Yapılan açıklamalar, doğrudan veya satır aralarında sızdırılan bilgiler, bazı Kürtlerde umut, Fırat’ın batısında da daha çok tepkiye çok az da umuda yol açıyor.
Bu bilgi kirliliği tarafların bir birine karşı var olan güvensizliği derinleştiriyor. Bugün siyasetçilerin, yandaş ve ana akım medyanın ve bazı liberallerin çabalarıyla birlikte güvensizliğin derinleşmesi ve kendi eksiklikleriyle bütünleştiğinde BDP’yi toplumsal tepkilerin hedefi haline getirdi. Bu aynı zamanda CHP’nin, AKP’nin Kürt politikasına karşı duruşunu güçlendiriyor veya tereddütlü yaklaşmasını haklı çıkartan güvensizliğe yol açıyor. Siyaset zemininde çıkmak bu güvensizliği aşacak, bir mekanizmaya ihtiyaç var.
Bu noktada Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı'na ilettiği önerinin pozitif işlev görme ihtimali oldukça yüksek. Bunun denenmesi gerek. Ancak Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün hiçbir yorum yapmaması ve daha sonra saatlerde Başbakanla iki saatte yakın baş başa görüşmesine rağmen bir açıklama yapılmamış olması, öneriye sıcak yaklaşmadığının işareti olarak okumak mümkün.
Bu öneri gerçekleşmiş olsa toplumsal gerilim önemli ölçüde düşer, BDP grubunun Meclisi boykot etme tutumu son bulur ve Meclis çalışmalarına bir an önce katılmasının önü açılır.
Başbakan ve AKP çevrelerinin bu öneri karşısında sessiz kalmaları ve iki gün önce Başbakan’ın “1 Ekim’de BDP Meclise gelecek, başka yolu yok” tahrik edici açıklaması mevcut boykot krizinin sürmesini arzulamaları anlamına geliyor.
AKP bütün taktiklerini liderinin elini güçlendirecek biçimde şekillendiriyor. Siyasetin kuralı, siyasal etik, demokrasi ve ülke gerekleri bunlardan sonra geliyor. Erdoğan’dan tek adam yaratmanın derdine düşen AKP’liler için, savaş, yeni anayasa AKP için bu aşamada ikinci konular.
Her şeyi ben bilirim, ben çözerim ve güce dayalı sorun çözme anlayışı böyle tecelli ediyor. Bu yol ise çıkmaz yol. Bu, her şeyin ötesinde daha fazla kanın akması, yeni anayasa arzusunun toplumun kursağında kalması demektir.
Siyaset kurumu, toplumsal gerilimi düşürecek, demokratik siyaset kanallarını güçlendirecek yolu bulmak durumunda. Sorunlara duyarlı olanlar, siyaseti buna zorlamalı. Artık Kılıçdaroğlu’nun önerisi gibi önerilerin Türkiye siyasetinde yaşam bulması gerekir. Öneri sahibinin siyasal kimliğine bakılmadan desteklenmesi ve sahiplenilmesi gerekir.
BDP de, Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu önerisini bu çerçeve de değerlendirip, sahiplenmesi desteklemeli.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları