Kök Kazıma Harekâtı
Avni Özgürel, Uludere katliamından hareketle dün Radikal Gazetesi’nde “PKK’da yolun sonu göründü” başlığı ile bir yazı yazdı.
Avni Özgürel, Uludere katliamından hareketle dün Radikal
Gazetesi’nde “PKK’da yolun sonu göründü”
başlığı ile bir yazı yazdı. Yazı aynı gün birçok televizyondan masaya
yatırıldı. Muhtemelendir ki, bu haftada tartışılacak.
Dün akşam NTV de konuyu ele aldı. Benden de görüş aldı. Ancak yapılan
röportajın çok kısa bölümü verildi. Söyledikleri aktarmak istiyorum.
Önce Özgürel’in yazısındaki bilgilerin PKK ve Abdullah Öcalan ile
görüşenlerden alınan bilgiler olduğu anlaşılıyor. Bu bilgilerin böylesine hassa
bir dönemde hangi amaçla sızdırıldığını bilemeyiz. Ancak sızdırılan bu
bilgilerin gerçeğin en azından bir kısmını kapsadığı kabul etmek gerek. Bu nedenle ciddi ele alınması gerekiyor. Son
dönemde özellikle Taraf Gazetesi yazarı Emre Uslu gibi, yine sızdırılma
bilgilerle aksi yönde yazılarda bolca yazılıyor.
Avni Özgürel yazısından anlaşılan devletin dolaylı veya doğrudan
PKK ve Abdullah Öcalan ile temaslar devam ediyor. Hem de son yılların en
kapsamlı askeri operasyonlarını sürdürdüğü bir dönemde. Bir başka şeyde PKK’ ye
ciddi kayıplar verdirildiği iddia edilen bir süreçte, bir çözüm planı üzerine
çalışıldığı anlaşılıyor.
Özgürel’in aktardığı plan bana gerçekleşebilecek bir plan olarak gelmiyor.
Her şeyden önce plan olarak aktarılan önce PKK’nın silahlı eylemleri durdurmasını
canı gönülden arzulayan Barış Meclisi üyesi bir insan olarak şiddetin toplumsal
yaşamdan çıkarılması için atılacak en küçük adımın bile fazlasıyla kıymetli olduğunun
altını çizmek isterim.
Avni Özgürel, yazısında, bir olasılıktan söz ediyor. Açılım
sürecini hatırladığımızda kısa sürede çözüm sürecine sıçramamıza ilişkin ciddi
her hangi bir emare göze çarpmamaktadır. Aksine 2012 yılının çatışmalı
geçeceğine dair fazla emare söz konusudur. Her şeyden önce tarafların dil,
söylem ve davranış biçimleri hiçte çözüme yakın olmadığımızı göstermektedir. Uludere’den
sonra PKK yetkililerin açıklamaları, Başbakanın hala BDP tehdit eden ve hedef
gösteren açıklamaları bu doğrultuyu işaret ediyor. Toplumsal gerilimi ve çatışmayı
artırıcı söylemin siyasette egemen olduğu bir sürecin çözümün arifesi olarak
tarih edebilmek için elimizde oldukça ciddi bilgi ve veri olması gerek.
Aksine k yakın dönemizde yaşananlar bir taraftan çözümü
geliştirmek için diyalog geliştirirken diğer taraftan aktörlerin birbirini ağır
biçimde suçlamaları ve eleştirmeleri süreci zorlaştırdığını bize gösterdi.
Hatta akamete uğrattı.
Toplumsal ayrışmanın oldukça fazla derin ve hassasiyetlerin yüksek
olduğu sorunlarda devletin veya siyasal aktörler bir gecede ben politika değişikliğiyle
toplumsal gerilim engellenemez. Habur’da yaşananlar bunun tipik örneğidir.
Bu nedenle Osmanlı
döneminden kalma ayak oyunlarıyla PKK’nin silahsızlanmasını sağlamak mümkün
değildir. PKK’nin silahsızlandırılmasının şifresi Kürtlerin “eşit
yurttaşlık taleplerine” verilecek cevapta gizlidir. Devlet/AKP bu noktadan çok
uzaktadır. Devlet aklı Kürtlerin
kültürel ve sosyal haklarının bireysel temelde kullanılmasına cevaz veren bir
çözümde mutabakat sağlamış gözüküyor. Kürtlere “benim verdiğimle yetin, hangi sürede vereceğime rıza göster”
denmektedir. Çatışma bu noktada derinleşmektedir.
AKP’nin yaz başından itibaren izlediği siyaset bu temelde
gelişiyor. Türkiye Barış Meclisi, bunu “yeni savaş” konsepti olarak tanımlıyor.
Yani bu “yeni savaş” salt Kürt silahlı güçlerine yönelik değil, Kürt siyasal hareketinin silahlı silahsız
bütün kesimlerini ve Kürtlerle dayanışma içinden olan herkesi kapsıyor. Savaşın hedefinde 1990 yıllardan çok
farklılık olarak, verilenle yetinmeyen ve Kürtlerin AKP’leştirilmesine karşı direnenler
var.
Kısacası AKP, eski politikayı yeni ambalaj ve taktiklerle sürdürmekte
ısrarcı gözüküyor. İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in Afyon’da söylediği gibi
kök kazıma hareketi yapılan. Şahin
Afyon’da “Biz milletten emir aldık. Şer
örgütü PKK’nın kökünü kazıyacağız. Kimse kalkıp bunların siyaset yapmasını da
istemezsin” açıklaması yaptı. Şimdi
yapılmaya çalışılanda tam budur. 1990’lı yıllarda bu yoldan yüründü. Sonuç
ortada. Yeniden benzer şeyleri deneyerek sonuç almanın imkânın var olduğuna
insanları ikna edebilmek için daha inandırıcı sebepler ortaya koymak gerek.
Avni Özgürel’in yazısındaki temel belirti, PKK’nin güvenlik
önlemleriyle bir noktaya çekildiği varsayımına dayanıyor. Yani sorunun asayiş önlemlerine
indirgenmiş durumda. Sorunun kendisini oluşturan “eşit yurttaşlık haklarının iadesi” tali bir konu olarak değerlendirildiğinden
yanlış sonuçça ulaşıyor. PKK’nin silahsızlandırılmasıyla iç içe geçmiş olan
Kürtlerin eşit yurttaşlık taleplerini karşılanması yaklaşımı açık bir biçimde
ortadan olmadan bu türden senaryolar hayal ürünü olmanın ötesine geçemeyeceği
yakın tarihimiz bize öğretmiş olması gerek.
Hakan
Tahmaz
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları