Kürt Açılımı Mahkeme Kapısında
Her ilkbaharda olduğu gibi bu kez de çatışmanın yoğunlaşacak haberleri medyada yer almaya başladı...
Her ilkbaharda olduğu gibi bu kez de çatışmanın yoğunlaşacak haberleri medyada yer almaya başladı.
Diğer yandan da yenide diyalog ve müzakerenin başlayacağına ilişkin daha çok yazılıp çiziliyor.
Bunlara paralel Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise, 7 Mart 2012 Çarşamba günü partisinin Genişletilmiş İl Başkanları toplantısında Kürt sorununa ilişkin son ayların en yumuşak konuşmasını yaptı.
Benzer bir biçimde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu dün gece katıldığı bir televizyon programında “Bu coğrafyada çatışma, 21. yüzyılın Türkiye'sine yakışmıyor. 21. yüzyılın Türkiye'sinin siyaset kurumu bu sorunu çözmeye hazır olmalıdır” biçiminde beklenmedik bir çıkış yaptı.
Her iki konuşmada topluma verilmek istenen mesajı detaylı irdelemek gerek.
Bu ülkede yaşayan her yurttaş Kürt sorununda bir an önce iyi şeyler olmasını istiyor.
Sorunu farklı değerlendiren toplumsal kesim ve dinamikler bu iyi şeylerin neler olduğu konusunda da farklı düşünceye, vizyona ve çözüm önerisine sahipler.
Ama herkes “artık bu böyle gitmez” noktasında buluşuyor.
Bu beklentilerin gerçekleşmesi için üç yıl önce Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün “bu yıl Kürt sorununda iyi şeyler olacak” sözlerinden sonra yaşananlardan doğru dersler çıkarmak ve sağlık değerlendirmek yapmak ve tek, tek olayları tahlil etmek gerek.
Görülecektir ki hiçte iyi nokta da değiliz. Hatta bazı yönlerden kötüye doğru gidişin olduğu söylemek mümkün.
Sorun daha karmaşık hale geldi. Güvensizlik ortamı gelişip derinleşti.
Diyalog ve müzakere gibi çözümün anahtarı iki kavram yıpratıldı.
Umutlar ülke içi dinamiklerden daha çok dış dinamiklere, dış dinamiklerde de bölgesel aktörlere bağlanmış durumda gözüküyor.
Olanlara kısaca bir bakalım.
PKK devlet diyalogunun derinleşmesi için, devlet PKK mutabakatıyla Maxhur ve Kandil’de getirilen insanların bir kısmı, tutuklanıp cezaevine kondu, geri kalanlar ise geldikleri yere geri döndüler.
Gelişleriyle ilgili yargılama Diyarbakır Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesinde karar aşamasında.
Müzakere ve diyalog sürecinde Kürt
tarafından yer alan ve bizzat tarafından rol verilen birçok kişi KCK
operasyonları kapsamında tutuklandı.
Diyaloğun tarafları ve unsurları olarak bilenen avukatlar, siyasetçiler yargının önündeler.
Devlet/ hükümet adına müzakere ve diyalog sürecini yöneten MİT yetkililerinin eylemlerinin soruşturulması ve mahkeme önüne çıkarılmaları konusunda hükümet bloğu içersinde ciddi bir çatışma yaşanıyor.
Müzakerenin ve diyalogun baş aktörü olarak belirlenen İmranlıda hükümlü PKK lideri Abdullah Öcalan yedi aydır, avukatlarıyla ve ailesiyle her tutukluklu ve hükümlünün en doğal ve normal hakkı olan görüş yapma hakkını kullanamıyor/kullanmıyor.
Üç yıl içinde beş binden fazla BDP’li siyasetçi KCK operasyonun nedeniyle tutuklandı.
Dün yeni yasa gereği özel yetkili savcı, Başbakanlıktan MİT müsteşarı Hakan Fidan, eski müsteşar Emre Taner, Yardımcısı Afet Güneş ve görevdeki iki MİT’çi hakkında soruşturma izni istedi.
Bir aydır süren MİT krizi yeni bir aşamada seyredecek. Büyük olasılıkla Başbakan izin vermeyecek. Bir ihtimal Danıştay’a dava açılacak. Sonrasının ne olacağı belli değil. Belli olan Kürt Açılımı’nın mahkemeye düşmesidir.
PKK, KCK ve BDP içinde yer alan MİT’çiler ve bunların yönlendirdiği iddia edilen eylemler konusu ise durumun daha kaotik bir hal almasına yol açtı. Aynı zamanda çetrefilli bir konu olduğu görüldü.
Bu koşullarda iyi şeylerin neler olduğunu söylemek hayli zorlaştı. Ancak üç yıldır geliştirilen müzakere ve diyalog yöntemiyle ilerlemenin mümkün olmadığı açığa çıkmıştır.
Yeni bir yöntem ve iradeye ihtiyaç olduğu gerçeği atlanılarak konuyu tartışmaya çalışmak bizi kesinlikle ilerletmeyecektir.
Yeni irade ve yöntemin ne olması gerektiğini Salı günkü yazımda ele alacağım.
Hakan
Tahmaz
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları