Kürt Açılımı ve Müzakere
KCK içersindeki MİT ajanlarının parmağı olduğu iddia edilen eylemlere her gün yenisi ekleniyor...
Kürt Meselesi merkezli tuhaflıklar artık gazetelerde küçük haber olmaya başladı. KCK içersindeki MİT ajanlarının parmağı olduğu iddia edilen eylemlere her gün yenisi ekleniyor.
Küçükçekmece İETT otobüsünde molotof kokteyli patlama sonrası, yaşamını yitiren Serap Eser’in dosyasının yeniden açılması isteğine kadar vardı iddialar.
KCK içersinde MİT görevlileri, haberi medyada ilk çıktığında BDP Eşgenel Başkanı Selahattin Demirtaş , “Cizre’deki öğrenci yurduna ve İETT otobüsüne Molotof kokteyl atılmasının da MİT elemanlarının” işi olabilir iddiasıyla soruşturmanın yenilenmesini istemişti.
Şimdi de Serap’ın ağabeyi Selçuk Eser, dosyanın yeniden açılması için savcılığa başvurmuş.
Daha çok böyle tuhaf işlerin olunacağı kesin. Nedeni ise, hükümetin soruna bakışında ve halletme yaklaşımından kaynaklanıyor.
AKP, soruna asayiş
ekseninde yaklaştığı için esas olarak güvenlik ekseninde politikalarla sorunu halledileceği
yanılsaması içersinde.
Bu nedenle geçmiş dönemde Kürt Açılımı’nın koordinatörlüğünü dönemin İçişleri Bakanı Beşir Atalay’a, “diyalog ve müzakere” görevini de MİT yetkililerine verdi.
Sorunu güvenlik boyutlu büyük önem arz eden ama esas olarak Türkiye’nin demokratikleşme sorunu olarak görmeye yatkın olmayan anlayış doğal olarak konuyu bu biçimde politik zemin ve ilişkilerden uzak ele almayı tercih eder.
Kürt sorununun çözüm ve müzakeresini demokratik siyaset alanında ele almadan atılacak her adım beraberinde bugün olduğu gibi bir dizi çetrefilli, çok bilinmezi olan problemler getirecektir. Kürt sorunu bu potansiyele sahip bir sorundur. Sorunun çok boyutlu, çok yönlü, çok aktörlü ve Türkiye’nin sınırlarının çok ötesinde bir coğrafyanın kapsama alanında olması, olabildiğince şeffaf ve doğrudan demokratik siyaset zeminlerindeki aktörlerin esas/temel rol sahibi oldukları diyalog ve müzakere sürecinin işletilmesini gerektiriyor.
Bu yaklaşımın sonuç verici olabilmesi için demokratik çözüme katkı sunacak hiçbir kurum, kuruluş, yapı veya kişinin katkısını alma konusunda devletin kibirli davranmaması ve çekincesi olmaması temel bir zorunluluktur.
Bu diyalog ve müzakerenin televizyon kanallarında canlı
yayın yapılması anlamına gelmez. Ancak
tarafların son birkaç yıldır yaptığı gibi
“sızdırma” bilgilerle medya aracılığıyla toplumu maniple eden ve bilgi
kirliliğine neden olan tarzın terkini gerektiriyor.
Demokratik siyasetin aktörleri görev ve sorumluluklarını başka kurum, kişi ve aracılara havale eden tutum ve yaklaşım yerine ellerini doğrudan taşın altına koyma riskini göğüsleme cesareti göstermelidir. Barış ve çözüm için her kişi, kurum, yapı kendi rolünü oynamalıdır.
Bu bakımdan da AKP ve BDP bugüne kadar izledikleri yöntemi gözden geçirmeliler. Yeniden savaş ve çatışma süreci bu süreçte rol almış ve bu süreci yönlendirme gayreti içersinde olmuş bütün aktörlerin başarısızlığı kabul edilmeden yeni barış sürecinin geliştirilmesi oldukça zor.
Başbakan “siyasetle müzakere” lafı kulağa hoş geliyor ama içi doldurulmadığı sürece boş bir laf olarak tarihe geçecektir.
Başbakan sadece danışmanlarıyla ve partisinin yöneticileriyle “müzakere” ediyor. Konuyu kendi dışındaki siyasal aktörle müzakere etmeye tenezzül dahi etmiyor. Partisinin toplumdan aldığı desteği ve parlamentoda çoğunluğa sahip olmayı yeterli görüyor olması, çözümün önünde bir tıkaç olarak duruyor. Bu tıkaç yerini, demokratik parlamenter sistemin işlevli hale getirilmesine bıraktığında çözüm süreci hızlanacak ve çözüm sancıları oldukça hafifleyecektir. Bunu görmek için dünyada oldukça fazla örnek var.
Siyasal aktörlerin diyalog sürecinde kullandıkları dil, söylem ve izledikleri yolun müzakereyi zora soktuğu bir gerçektir. Kürt sorunu etrafındaki tartışmaları herhangi sorundaki siyasal rekabet konusu yapmak ve bunu milliyetçi, kışkırtıcı, toplumsal yaraları kaşıyan ve karşı tarafı tahrik edici bir söylem ile yapmak toplumsal yarılmayı derinleştirmek. Açılım sürecinde gördüğümüz bu oldu.
Diyalogun sağlık müzakereye dönüşmesi için tam aksi bir yaklaşıma ihtiyaç var.
Bizde eksik olanda budur. Yani çözümün demokratik siyasal aktörleri olmadan kalıcı barış, eşit ve özgür bir yaşam inşa edilemez.
Baharın barış getirmesini sağlamak, “eski ezberlerin yerine” bunların üzerine kafa yormaktan geçiyor.
Hakan Tahmaz
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları