Tarih:
31.08.2012
Kürt sorunu büyüyor ve derinleşiyor
Hakan Tahmaz, ''AKP ve yandaşları son bir yıldır kamuoyuna PKK’nin belinin kırıldığını vaaz ettiler''...
AKP ve yandaşları son bir yıldır kamuoyuna PKK’nin belinin kırıldığını vaaz ettiler. Şemdinli, Çukurca hattında yaşanlar bunun gerçek olmadığını gösteriyor. Aksine Türkiye’nin yeni bir döneme girdiğini gösteren bir dizi emare söz konusu.PKK, yeni kalkışmada silahlı eylemlerle bölgesel denetim sağladığını ve demokratik özerkliğin özerk yönetim mekanizmalarını oluşturduğunu iddia ediyor.
Hakkari, Şemdinli, Çukurca bölgesinde aynı anda birçok noktaya ağır silahlarla saldırması, ilçe ve mezra merkezlerine taarruzlar, insan kaçırmalar bu yeni stratejinin birer sonuçları.
İlk başlarda kamuoyu bunları her yaz döneminde olan cinsten olaylar olarak gördü. Kısa sürede hiçte öyle olmadığı anlaşıldı. Ama yeni dönemin hala ayrımına varılamadı. Bu nedenle, CHP Dersin milletvekili Hüseyin Aygün’ün kaçırılması, BDP milletvekillerinin gerillalarla kucaklaşmaları ve Gaziantep katliamı eski paradigmayla değerlendiriliyor.
AKP’nin Kürt sorununu idrak problemi ve yeni Ortadoğu planına eklenme hevesi Kürt açılımının akamete uğramasıyla bugünkü yeniden savaşın zemini yaratmakla kalmadı. Toplumu sarsan çok daha derin sosyal ve siyasal sonuçlarının ortaya çıkmasına yol açtı. Bu nedenle bugünkü durumu salt terör veya şiddetin yeniden azması olarak tarif etmek, dağın ardını görememekten beter bir durum.
Ortadoğu’da yaşananlar, Suriye’de Kürtlerinin ayağına gelen fırsat, Kürtlerde büyük bir moral değer yarattı. Bu hafta sonu DTK’nin Cizre, Kızıltepe ve Yüksekova’da düzenlediği, hükümetin yasakladığı “Özgürlük Yürüyüşünüzü Selamlıyoruz” mitingleri bu açıdan dikkate değerdir.
Yüksekova mitingde DTK Eş Başkanı Aysel Tuğluk’un “Bu gerillalar bu halkın evlatlarıdır. Biz bu kardeşlerimize sarılırız, bu böyle bilinsin.” sözleri bunun boyutlarını gösteriyor.
Bölge Kürtlerinin aralarındaki siyasal demokratik bağlar ve ilişkiler eskisine oranla büyük ölçüde güçlendi. Irak’ta kurulan Kürt Federal Bölge Yönetimi’nden sonra, Suriye Kürtlerinin durumlarında yaşanan değişim, Türkiye için esas tehlike olarak algılanıyor. Özellikle bu değişimin Türkiye Kürtleri üzerindeki yansıması Ankara’nın uykularını kaçırıyor. Çünkü Türkiye’nin çözmediği Kürt sorununu yeni bir noktaya sıçradı. Türkiye artık bir Kürdistan sorunuyla karşı karşıya. Aysel Tuğlu’un 16 Temmuz 2012 sarf ettiği “Devlet Kürtler nezdinde meşruiyetini yitirmiştir. Gerekirse ilişkimizi kesiriz” sözleri bunun işaretidir.
Kürtlerin Irak’ta ve bölgede elde ettiği konumu hesaba katan Türkiye, Suriye’deki gelişmelerle içine girilen sürecin farkında. Ama ok yaydan çıktı. Bu nedenle Irak’ta yapılan yanlışın Suriye’de de tekrarlanması Türkiye’ye bir şey kazandırmayacak. Bugün Suriye Kürtlerinin tercihlerine ambargo koymanın hiçbir karşılığı yok. Bu nedenle son MGK kararındaki tehditkar cümleler önümüzdeki günlerde Türkiye’nin başını ağartabilir.
Unutmamak gerekir ki bu gün Kürtler, bölgenin temel aktörlerinde biridir. Beş yıl öncesinin Kürtleri değiller. Bölgedeki değişimden en fazla onlar etkiledi. Artık birbiriye çatışan Kürtler yok. Türkiye salt güvenlikçi politikalarla, BDP’yi Meclis dışına atmakla veya demokratik siyasal kanalları daha da daraltmakla ve Mesut Barzani’ye sırtını dayayarak bir arpa boyu yol alamaz.
Bölgedeki gelişmeler ve Ankara’nın çözümsüzlük politikasına dönüşü, Kürt hareketinde başka bir eğilimin ortaya çıkmasına yol açtı. Kürt hareketi politikalarını, olaylar karşısında tutumunu belirlerken, geçmişten farklı olarak yalnızca Kürtlerin hassasiyetlerini esas almaya başladı. Artık tutumunu İstanbul’la da bakarak belirlemiyor. Hakkari’ye bakmakla yetiniyor. Bu Türkiyelileşme iddiasından uzaklaşmaktır. Birlikte yaşamı daha da zorlaştıracak bir gelişmedir.
Aslında Kürt hareketi, altı yıl önce önerdiği Demokratik Özerkliği, eşit, özgür ve demokratik bir ülke birarada yaşamanın projesi olarak ileri sürdü. Öneri, devlet katında da, Fırat’ın batısında da yeterli ilgi, heyecan yaratmadı ve karşılık bulmadı.
Bunu bölgedeki gelişmelerle birlikte değerlendiğimizde Türkiye’nin, demokratik özerklik önerisini elin tersiyle itmesiyle, büyük bir fırsatı kaçırdığı bugün daha iyi anlaşılıyor. Büyük bir girdaba sürüklendiğimiz görülüyor.
Devletin, “kök kazıma” siyaseti ne derece paslanmış bir siyasetse, silahla sorun çözme çabasının da zamanın ruhuna ters düştüğü bir gerçek. Çözüm Türkiyelilerin, Türkiyeleşmesidir. Türkiye, çok dilli, çok inançlı, çok etnik yapılı ve çok kültürlü bir ülke. Birarada eşit ve özgür yaşamın anahtarı Fırat’ın batısındad.
Kürtler statülerinin belirlenmesini istiyorlar. Bu için demokratik zeminlerde mücadele edilmesinin yollarının kapatılması felaketin kapısını açıyor.
Hakan Tahmaz
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları