Tarih:
02.10.2012
Mücahit Erdoğan sloganının düşündürdükleri
Hakan Tahmaz yazdı, ''AKP zifiri karanlığa koşuyor, 70 milyon insanı da peşine takmanın hesabı içinde...''
4.Kongrede AKP’nin İslami ve lider partisi kimliğini açık ve belirgin hale geldiğini söylemek mümkün.Başbakanın konuşması, parti kurulduğunda Yalçın Akdoğan tarafında üretilen “muhafazakâr demokrat”, 2007 seçimlerinde ileri sürülen “muhafazakâr liberal” gibi uydurma kimlikler artık geride kaldı.
Yüzünü batıdan doğuya dönen, milli mücadeleci kimliğini belirgin bir biçimde öne çıkaran AKP, siyasetin merkez sağı da sahiplendi. Dördüncü kongrenin bir anlamda tarihsel köklerine geri dönme kongresi oldu denebilir.
AB’den söz etmeyen ama Ortadoğu ülkelerinin İslam kardeşliğine güçlü vurgu yapılması AKP’nin yönelişin işareti olsa gerek.
Mücahit Erbakan sloganlarının yerini mücahit Erdoğan sloganı almış olması bunun çok net göstergesi oldu.
Recep Tayyip Erdoğan, kongrede modern batı dünyasıyla güçlü bağları olan bir ülkenin, siyasi kimliği İslami görüşlerle şekillenmiş lider profili çizdi.
AKP’nin parti bülteni olarak yayın yapan medya organlarının, başbakanın konuşmasını “Ortadoğu’nun yeni liderinin konuşması” olarak sunmaları bunu doğruluyor. Bunu yazanların ortak partili kimliği değerlendirmenin tesadüf olmadığını gösterir.
Cumhuriyetin kuruluşunun 100 yılı olan 2023 yılı hedef olarak belirleyen partinin, gençlere Oğuzlar’ın Kayı boyunun Anadolu’yu, fethettiği 1071’in 1000 yılı olan 2071 yılını hedef alarak işaret edilmesi, Türk milliyetçiliği sosuna bulanmış milli mücadele geleneğini sergilemenin bir tezahürüdür.
Başbakanın parti genel başkanı sıfatıyla kongrede yaptığı konuşmanın içeriyle kongrede dağıtılan “AK Parti 2023 Siyasi Vizyonu- Siyaset Toplum, Dünya” adlı kitapçıkta ifade edilen 63 maddeden oluşan görüşlerin arasındaki acının oldukça geniş olması ise 10 yıldır yürütülen siyasal tahkiye hareketin devamındaki ısrardan kaynaklanıyor. Tahkiye yapma anlayışın bir sonucudur.
63 başlıkta oluşan görüşler önemli ölçüde siyasal demokrasi ve ilerlemeyi içerirken, başbakanın konuşması siyasal rövanş alınış hikâyesiydi. Başbakanın Menderes ve Özal simgelerine fazla vurgu yaparak kendi seçmen kitlesine rövanş almanın hazını tattırdı.
Parti yönetimine taşınan yeni isimler bu doğrultunun isimleri. Artık Ertuğrul Günay, Mehmet Domaç, Zafer Üskül gibi sosyal demokratlara gerek kalmadı. Bu kongrede Erdoğan, önceki dönem rollerini iyi oynayan “liberal demokratlara da” sırtını döndü.
AKP’nin siyasal kimliğinin üzerindeki şal çekip alınınca, İslamcı kimliği gözümüze sokulduğu gibi, partinin kurucu liderleri Abdullah Gül, Bülent Arınç, geri plana itilerek tek lider R. Tayyip Erdağan kaldı.
Abdullah Gül’ün 1 Ekim’de Meclis’te yaptığı konuşmasını ve tepkileri bu çerçevede değerlendirmek gerek. Gül’e biçilen rolle ilgili bir tartışma olduğu kadar cumhurbaşkanlığı makamının tarafsızlılığının da bir safsata olduğu gösterir.
3. Kongrede de yalnız Erdoğan konuşmuştu. Yabancı konuklar hariç başka bir tek kişi, bir cümle dahi etmemişti. Bu kez bir adım ileri gidilerek Cumhurbaşkanlığı için Erdoğan işaret edilerek, Gül olasılığı geriye itildi ve otoriter bir sistemin siyasal figürü öne çıkarıldı.
Başkanlık, yarı başkanlık veya partili cumhurbaşkanı tartışması Erdoğan’ın partide ve ülke yönetiminde daha fazla otoriterleşme isteği olarak ortaya çıkıyor. Hiç kuşku yok ki, yeni anayasa yapımından bu kendini daha açık gösterecek.
Kongreye 7 muhalif medyayı almama kararı ve “biz manşetlere çarpışarak bu günlere geldik” sözleri tehlikenin boyutunu göstermesi bakımından yeterlidir.
Kongrenin faşizan dizaynı, söylemiyle, sloganıyla yönetimiyle kendini tam boy gösterdi. Sorun bunu durduracak gücün toparlanmasında. Bunun acilen başarılamaması büyük bir felaket olacak. AKP zifiri karanlığa koşuyor, 70 milyon insanı da peşine takmanın hesabı içinde.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları