PUSU
Hakan Tahmaz yazdı, ''Toplumun bütün kesimleri artık devletin, el değiştirdiği ve yeni sahipleri olduğu konusunda hem fikirler''...
Toplumun bütün kesimleri artık devletin, el değiştirdiği ve yeni sahipleri olduğu konusunda hem fikirler.
Gazeteci Ahmet Şık, bir yıl
11 gün yattığı cezaevinde devletin el değiştirme işleminin serüveni kaleme
almış. Postacı yayınevinden çıkan “PUSU
devletin yeni sahipleri” isimli kitaptan söz ediyorum.
Ahmet, kitapta Metris ve Silivri cezaevindeki günlerini, Ergenekon soruşturmasına dâhil edilişini
anlattığı kadar Özel Yetkili Mahkemelerdeki davaların nasıl hukuk dışı
yürütüldüğünü gözler önüne seriyor.
PUSU’da
Türkiye’nin normalleşememesinin hikâyesi kâğıda dökülmüş. Bunu tutukluların ve
yakınların yaşadıkları çeşit, çeşit travma örneklerini vererek gözümüze,
gözümüze sokuyor.
Ahmet, kitabında kendi içinde büyük bir hesaplaşma yapmış. Mahkemedeki
savunmasında ve tahliyesi sırasında yaptığı ilk değerlendirmelerindeki gibi öfke ve kızgınlık kitabına da yansımış.
Kızgınlığı kitaptaki “Bana
haber gönderip “geçmişe sünger çekebiliriz diyenler. Kendimden, mahrum
bırakıldığım özgürlüğümden vazgeçtim, önce kızımın vicdanında nasıl
aklanacaklarının hesabını versin” cümlelerden
anlaşılıyor.
Kitaptaki KCK operasyonları değerlendirmesi ve medyada yaşananları
anlattığı bölüm Türkiye’nin nasıl derin bir çamura, “pisliğe” saplandığının
kanıtlarını oluşturuyor.
PUSU, Türkiye’nin içinden geçtiği karanlık döneme ışıl tutuyor.
Perde aralandığında bu ışık sapmadan takip edildiğinde yeni bir Türkiye’ye
ulaşmayı kolaylaştıracak bir çalışma.
Kitapta
AKP’nin 10 yıllık döneminde iktidar savaşının Türkiye nelere mal olduğunun
hikâyesinin bir bölümü anlaşılır ve yalın bir dil ile anlatıyor.
Aktüel bir tartışma olan özel yetkili mahkemeler konusunda
bilgisini derinleştirmek isteyenler ve cemaat ile AKP arasında Ankara ne oluyor
sorusuna yanıt arayanların okumasında kesin yarar var.
Ahmet her zamanki, titizliği ve duyarlı gazetecilik sorumluluğu
ile sadece bildiklerimizi bize bir kere daha hatırlatmıyor, yeni bilgiler,
bulgular sunuyor.
Daha dün tahliye oldu, bu kadar sürede nasıl başardı diye
düşünenler, kitabı okuduklarında yanıldıklarını anlayacaklar.
Kitabı bitirip kapattığımda bende merak utandıran “Ahmet’in, ben 12 Mart 2012 tarihinde yapılan duruşmada
tahliye edileceğimi biliyordum” iddiasının kaynağı oldu.
Ahmet’in, “ayrıntılarını burada şimdi yazamayacağım
bir takım görüşmelerden, tanıklıklardan. Günü geldiğinde onları da muhatapları anlatır
elbet.” Cümlesi çok şey anlatıyor. Bize düşen zamanın gelmesini beklemek
kalıyor.
Ama içimden geçeni söyleyerek bitireyim, Ahmet’e yakışan kitapta bunun
gizemli kalmasına izin vermemekti.
Hakan
Tahmaz
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları