Türk-İş’i AKP arka bahçesi olmaktan çıkarmak için
Temmuz ayı başında oluşan Sendikal Güç Birliği Platformu ( SGBP) “Türk-İş Değişecek, Türkiye Değişecek” sloganıyla kongreye katıldı.
Türk-İş’in 21. Kongre'sinde sürpriz yok. Temmuz ayı başında oluşan
Sendikal Güç Birliği Platformu (SGBP) “Türk-İş
Değişecek, Türkiye Değişecek” sloganıyla kongreye katıldı. Platformu
oluşturan Türk-İş üye on sendikanın tamamının sosyal demokrat, sol ve sosyalist
kadrolardan oluşması tesadüf olmasa gerek. Fazlasıyla iddialı ama gerçekçi olup
olmadığı tartışmaya muhtaç bu sloganla platform, kongrenin çekim merkezi olmayı başardı.
Platform, kongreyle
Türkiye’nin siyasal gündemi arasında köprü oldu. Kongrenin politik bir atmosfer
kazanmasına vesile oldu. Memleket meseleleri üzerine platform üyesi
sendikaların Genel Başkanlarının dışında hiçbir sendikacı söz etmedi.
SGBP’nin kongre kürsüsünden dillendirdiği hiçbir iddiaya ve eleştiriye
Türk-İş yönetimi makul ve inandırıcı yanıt veremedi. Türk-İş camiasının sokaklarda, eylemlerde en
çok dilendirdiği “Suskun Türk-İş
İstemiyoruz” sloganında ifadesini bulan eleştiri karşısında Türk-İş Başkanı
Mustafa Kumlu’nun verdiği dört yılda 26 eylem yaptık” yanıtı verdi. Ama eylemle
faaliyeti ayrıştırmaktan aciz kaldı. Sendika binasında yaptığı basın
açıklamasını, konferansı, paneli akıllarına ne geldiğiyse her şeyi eylem adı
altında döküm yapmışlar. Oturmadık, çalıştık demek istiyorlar ama yaptıklarını
dört yılla 26 başlık altında toplamışlar. Dahası yok. Yani iki ayda bir, bir faaliyet yapmışlar. Türk-İş yönetiminin
aklına bir kez bile üretimden gelen gücü
kullanma gelmemiş.
“Türk-İş’i AKP’nin arka
bahçesi yaptınız” eleştirilerine deyinmemeleri ise bunun kabulünden başka
bir anlamı olamaz.
Türk-İş Başkanın kongrede söylediği doğru sözlerden biri “TÜRK-İŞ değişecek
Türkiye değişecek” diyenler var… Değişim insandan başlar arkadaşlar. Siz
değiştiniz mi ki, TÜRK-İŞ’i, Türkiye’yi değiştireceksiniz.” Sözleri oldu. Evet, kendi değişime direnen sendika
değişimin öncüsü olamaz. Bu Türk-İş değiştirmek için yola çıktığını iddia
edenler için de geçerli. Bu nedenle kongre göstermiştir ki, SGBP içersinde olup, kendi sendikasındaki her
türden değişimi işveren oyunu olarak tarif edenlere karşı yeterli güven
duyulmamıştır. Petrol-İş, Basın-İş,
Deri-İş gibi sendikalar da bu durumun ortaya çıkardığı zaafı aşmayı başaramadı.
Ama esas görülmesi gereken, Türk-İş’te değişimin kolay
olmayacağıdır. Çünkü Türk-İş esas olarak kamuda, devlet eliyle örgütlenen bir
sendikadır. Bu nedenle her zaman kamu
otoritesine, göbek bağıyla bağlı bir sendika olmuştur. Bu durumu,
istisnasız her dönem Türk-İş’in hükümetlerle iyi geçinmek mecburiyetini doğurmuştur.
Bu güne kadar bazı sendika yöneticilerin bıçak kemiğe dayandığında siyasal
iktidarla dikleşmiş olması bu genel durumu değiştirmiyor.
Bunların en tipiklerinden biri hiç kuşkusuz rahmetli
Şemsi Denizler olmuştur. Kimi sosyalistler Şemsi Denizler başkanlığında
sosyalist işçi partisi kurmayı bile dillendirmişlerdi. Türk-İş tarihi böyle
örneklerle doludur.
1980 sonrası tek sendika olarak varlığını sürdürmesi
bile Türk-İş’in devlet sendikası olduğunun güçlü emarelerinden biridir. Devlet sendikası
olduğu içindir ki, devletin değişime uğradığı ölçüde Türk-İş’in değişimine izin
verilmiştir. Türk-İş, 1952 yılından
bugüne hiçbir değişimin öncü gücü olmamıştır.
Olmasını arzulanan bir şey olarak Türk-İş
Değişecek, Türkiye Değişecek” sloganını taktik bir yaklaşımın ifadesi
olarak anlaşılabilir. Ancak genel strateji olarak problemlidir.
Bugünlerde devlet tarafından her zeminden dışlanmaya
çalışan BDP’nin, kongreye davet edilmemiş
olması Türk-İş’in ne olduğunu göstermeye yeter. Yine buna karşı delegenin
sessiz kaması ise Türk-İş’in yönetimden azade, yapısal sorununun kanıtıdır.
Türk-İş ancak Türkiye değiştiğinde değişecek bir
örgüttür. Bu nedenle Türkiye’yi değiştirme perspektifiyle hareket etme
iddiasında olan SGBP’nin, sendikal
hareketinin bütününe yüzünü dönmesi gerek. Aksi halde sendikal krizi derinleştirmekten
başka sonuç üretmeyecek. Gerçekleşebilir
olan, “ihanet çizgisine” sahip olamayan bütün sendikaların ve sendikasızların
ortak bir mücadele zemini yaratmaktır. Yeni sendikal hareket bu mücadelenin
içinde filizlenebilir. Türk Metal gibi Ergenekon’u beslemiş yapılara
benzeyenlerden değil. Büyük fotoğrafla ilgilenmeden zaman öldürmenin anlamı yok.
Salt Türk-İş içersinde muhalefet
hareketi örgütleyerek ne Türk-İş’i değiştirmek mümkün, ne de yeni sendikal hareketi inşa etmek
mümkündür.
Türk-İş’in Hak-İş’leşmesini önlemek için işyerlerinden
gelişen bir hareket yaratılmalı. Bunun için 21 Aralık günü KESK yapacağı genel
grev, SGBP için ilk adım neden olmasın. SGBP’yi oluşturan sendikalar 21 Aralık günü kamu emekçileriyle etkin
dayanışma eylemi yaparak ilk adımı atabilirler.
Yoksa lacivert ve siyah takım elbiseli adamların ezici
çoğunlukta olduğu bir kongrede yönetime gelmekle, yönetim devirmekle yeni
sendikal hareketin inşası imkânsız. Çünkü lacivert ve siyah elbiseli adamlar sendikal
statükonun temsilcileridir. Değişim için genç, dinamik, militan ve kadın delegelere ihtiyaç var. Eski aktörlerle ve senaryo ile yeni oyun olmadığı
gibi Türk-İş’ten de yeni sendikal hareket çıkmaz. SGBP’nin 21.Türk-İş
kongresinden çıkaracağın ilk ders bu olmalıdır. Bu başaracak enerjinin boşa
harcanmasına başta Petrol-İş gibi sendikalarımızın izin vermemesi gerekir.
Petrol-İş sendikası gibi birliğin çimentosu olan sendikaların misyonlarının gereğini
yerine getirecek atiklikte davranmalarını bekleniyor.
Hakan Tahmaz
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları