Tarih:
12.02.2012
Yeni anayasa için çerçeve
Hala siyasal, sosyal, kültürel hayatta geçerli akçe 12 Eylül zihniyeti.
Cumhuriyetin kuruluşundan neredeyse doksan, 12 Eylül askeri darbesinden otuz bir yıl sonra, parlamento eliyle ilk kez anayasa yapma imkânı ile karşı karşıyayız.
Bu güne kadar 12 Eylül anayasası 17 kez değişiklik yapıldı. Buna rağmen siyasal ve toplumsal hayatta hala 12 Eylül’ün kuralları, kurulları ve ruhu korunuyor.
Hala siyasal, sosyal, kültürel hayatta geçerli akçe 12 Eylül zihniyeti.
Yeni anayasanın, ayrımsız etnik kimliği, inancı, toplumsal yaşamdaki sosyal, siyasal ve kültürel konumu, siyasi görüşü ne olursa olsun, bu ülkede yaşayan tüm vatandaşlar tarafından benimsenebilmesi için en azından aşağıdaki nitelikleri taşımalıdır:
Her şeyden önce anayasa yapım sürecinin tek kırımızı çizgisi İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinden kabul edilen genel değerler olmalıdır.
Anayasanın değiştirilemez hükümleri de tartışılmaya açılmadır. Çünkü bu değiştirilemez maddeler, bugünkü hali ile Kürt Sorunu’nun gibi bir dizi sorunumuzun adil ve demokratik çözümüne engeldir.
Yargı, yasama ve yürütme arasındaki ilişki yeniden tanımlanmalı; yürütmenin vesayetine son verilmelidir. Devlet organları arasındaki ilişkiler dengesi asgari batı normları düzeyine çekilmelidir.
Parlamenter sistemin yerelleşmesi, tabana yayılması ve demokratikleştirilmesi parlamenter sistemin güçlendirilmesiyle birlikte ele alınmalıdır.
Militarizmden, güvenlik rejimi zihniyetlerinden arındırılmalıdır.
Vatandaşlık, herkesin etnik kökeni, dinsel inançları, cinsiyeti, cinsel yönelimi, siyasal görüşleri nedeniyle ya da başkaca bir nedenden dolayı ayrımcılığa uğramaksızın eşit hak ve sorumluluklar ile donatılacağı biçimde yeniden tanımlamalıdır.
Anayasada yalnızca ayrımcılığa yol açan anlayışların temizlenmesiyle yetinilmemeli, aynı zamanda ayrımcılığın her türünü kesin bir dile yasaklanmalıdır.
Anayasada Avrupa ülkelerin birçoğunda olduğu gibi nefret sucu kavramı geliştirilmelidir.
Anayasada, etnik, dinsel ve kültürel imalara ve çağrışımlara hiç bir biçimde yer vermemelidir.
Anayasanın laiklik ilkesiz özgürlükçü bir anlayışla yeniden tanımlanmalı; kamusal alan buna göre yeniden düzenlenmelidir.
Yurttaşların temel hak ve özgürlükleri, sosyal adaletin tesisi yönünde, çalışanların ekonomik, sosyal hakları ve doğal, kültürel, çevre ve varlıkların korunması güvence altına alınmalıdır. İnsanların başta eğitim, sağlık ve barınma hakkı gibi bir dizi hakları güvenceye kavuşturulmalıdır.
Bu kapsamda devletin özgürlük sınırlarını belirleyen yeni anayasa, buna paralel sosyal ve ekonomik alanda da piyasa ekonomisinin alanını sınırlamalı ve denetim mekanizması geliştirmelidir.
Merkezi/ Anakara’dan yönetim yöntemi, ülkenin bütün temel sorunlarının çözümünü zorlaştırmaktadır. Bunun yerine, yerel ve bölgesel yönetimlerin etkin olacağı yeni bir yönetim biçimi anayasada düzenlenmelidir.
Türkiye’nin en büyük kanayan yarası olan Kürt Sorunu’nun çözümünü hedeflemeden yapılacak yeni anayasa Türkiye için bir tehlikedir. Çünkü çatışmayı kalıcılaştırmaktan öte bir sonuç doğurmaz.
Bu kapsamda Demokratik Özerklik Projesi Kürt Sorunu’nun şiddet dışı çözümü için bir fırsattır.
Bu öneride yer alan “Kürtlerin kendi kendilerini yönetmelerine fırsat verilmesi göz ardı edilmelidir. Çünkü bu aynı zamanda Kürt Sorunu’nun toprağa bağlı olmaksızın demokratik ve adil çözümünü üretmeyi amaçlıyor.
Yeni anayasanın farklılıklarla eşit, özgür ve demokratik bir ülkeden bir arada yaşamın zemini olması isteniyorsa, bu ancak demokrasiye araçsal yaklaşımdan uzak ve kendi başına bir değer olduğunu kabul ederek olabilir. Tutarlı bir demokratikleşme ise temel hak ve özgürlüklerin kullanımı âmâsız, fakatsız bir biçimde teminat altına alınmalıdır.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları