loading
close
SON DAKİKALAR

Yeni Rejim ve Yargı

Hakan Tahmaz
Tarih: 21.09.2012

Hakan Tahmaz, ''Son yıllarda yargı, hükumet ilişkisi gündemin ilk sıralarında aşağıya hiç inmiyor''...

Son yıllarda yargı, hükumet ilişkisi gündemin ilk sıralarında aşağıya hiç inmiyor.

Bu hafta içinde Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemelerinin verdiği kararlar, 12 Haziran anayasa referandumuyla gündeme gelen “yargı AKP’nin güdümüne girdi” eleştiri ve kaygılarını haklı çıkaran nitelikte.

Silivri’de, mahkemenin duruşma düzenini bozdukları gerekçesiyle 3 sanığa 16 duruşmaya katılmama cezası, BDP Milletvekili Sebahat Tuncay’a hapis ve yurtdışına çıkmama cezası vermesi ve son olarak Balyoz ve Malatya KCK davalarının kararları tartışmanın fitilini daha da ateşledi.

Yargı üzerine tartışma iki noktada sürmekte. Davaların muhtevası ve yargının yeniden yapılandırılmasının ortaya çıkardığı sonuçlar.

Eskiden DGM’lerde, 2004 sonrasında Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemelerde, son değişiklikle kurulan Bölge Ağır Ceza Mahkemelerindeki yargılamaların istisnalar esasen siyasi yargılamalardır. İstisnalar hariç.

Dünyanın neresinde olursa olsun darbe iddiasıyla ve yasadışı örgüt iddiasıyla yapılan bütün yargılama faaliyetleri siyasidir.

Devleti, hükümeti zor yoluyla yıkmaya kalkmak iddiasının kendisi siyasidir. Bu nedenle yargılamalar özel mahkemelerde yapılır. 27 Mayıs’ta, 12 Mart’ta, 12 Eylül’de kurulan siyasi veya askeri mahkemeler de, DGM yerine kurulan Özel Yetkili Mahkemelerde hep düzen muhalifleri yargılandılar.

Bunun istisnası 12 Eylül’de ve bugün olduğu gibi sistem, dizginleyemediği evlatlarını da bazen yargılamak zorunda kalıyor. Bunun boyutunu devletin, rejim yeniden yapılandırmasını ihtiyaçları ve buna karşı eski aktörleri takındığı tutumu belirliyor.

Bazen de bunlar Devrimci Karargâh Örgütü davası örneğinde olduğu gibi birbirine karıştırılıyor.

Ama esas, 12 Eylül’de sağı da solu da yargılama tiyatrosu gibi bu günde sistem muhalifleriyle, sistemin sınırlarını zorlayanların aynı torbaya doldurulması büyük yanılgı oluşturmaktadır.

Dillere pelesenk edilen “bağımsız yargı” sözü devlet organları arasında görev dağılımına riayet edilmesini ifade eder. Yasalara, ulusal ve uluslararası hukuka uygun yapılan yargısal faaliyet, yargının yasama ve yürütmeden bağımız olduğunu ifade etmez. Bu bakımdan sözü edilen yargılanmalar siyasi iktidarların tasarrufların birer parçası.

Türkiye’nin Küreselleşen dünyaya uyumunu sağlamak için rejimin yeniden yapılandırılması gündem geldiğinde toplumsal çatışma ve gerilim hızla tavan yaptı.

AKP’nin bu dönüşüm sürecinin hem öznesi hem nesnesi olması, çatışma ve gerilimlerin düzeyinin yüksek olmasına yol açtı.

Dönüşüm sürecini içselleştirememiş ya da buna hazır olmayan öznenin bizzat kendisinin de dönüşe ihtiyacı olması ortaya ciddi çarpıklıkların çıkmasına yol açtı. Bunun en barizini muhafazakâr siyasal aktör dönüşümün rotasını kendi muhafazakâr değerleriyle belirlemeye kalkması oluşturdu.

AKP, gerilimi ve çatışmayı kendisi lehine çözme konusunda yargının takozunu aşamayacağına kesin kanat getirdiği aşamada, yargıyı yeniden yapılandırmayı önceledi. Türkiye 12 Eylül referandumuna sürükleyerek, yargı alanında yapılandırmaya gitti.

Yargıyı demokratik yapıya dönüştürme iddiasıyla yapılan düzenlemelerin yargıyı açık ele geçirme operasyonu olduğu kısa sürede açığa çıktı.

AKP’nin, yeni rejimi kurarken hem eski rejimi savucularını hem de yeni rejimde yer vermek istemediği toplumsal dinamikleri, yargı eliyle elimine etmeye girişimi bugün meyvelerini veriyor görünse de bu aldatıcı bir durumdur.

Başbakanın talimatıyla harekete gecen yargı, milletvekiline hukuksuz ceza veriyor. Seçilmiş 8 milletvekili serbest bırakmayarak seçim sonuçlarına müdahale ediyor. Müdahale kararında da iki yıldır direnebiliyor.

Yasama ve yürütme, MİT krizinde olduğu gibi istediği an yargıyı baypas edecek düzenlemeler yapmaktan kaçınmayarak, yargının aşır derece siyasal bir yapıya görüntü sunmasında dahi bir beis görmeyerek durumun berraklaşmasına hizmet ettiğin farkın değil.

Bu kapsamda Ergenekon, Poyrazköy, kafes, Balyoz gibi davalar ciddi güç mücadelesi çerçevesinde, asker ve sivil aktörlere yönelik temizlik, KCK davası, Kürt hareketine dönük bastırma, Devrimci Karargâh Örgütü, Odatv davaları ise sindirme hareketi olarak geliştirildi.

Hiç kuşkusuz sonuçları da siyasi olacaktır. Bu davalardan AKP’nin hedeflediği yeni rejimini kuruluş sürecinin sonuçlarına paralel sonuçlar çıkacaktır.

Adım, adım filmin sonuna yaklaşılıyor. Yeni rejimin yargısı ortaya çıkıyor. Bu yargıda da eksik olan adalet, hukuk ve vicdan yok. Hatta daha da derinleşti.

Hakan Tahmaz

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları