Tarih:
17.09.2014
İkinci Cumhuriyet'in Kırılgan Yapısı
Mert Ünlü; Yeni Türkiye yada ikinci cumhuriyetin gerçekliğini, muhalefetinden iktidarına baktığımızda görmek acı veya hazin olsa da görmek artık bir zorunluluktur...
Kazanmak, hayalleri geçekleştirmek ve umudu somutlamak için öncelikle gerçekliği kabullenmek gerekmektedir. Bir de çıkılan yolda eğer yaşanmış mağlubiyet veya mağlubiyetlerden elde edilmiş tecrübelerin de birikimi var ise gerçekliği idrak etmek çok daha büyük bir önem taşıyacaktır. Gerçeklikten yola çıkan bir düşünce, üzerine hedefler eklendiği ve bir mücadele bütününün içinde kendisini bulduğu zaman artık ete kemiğe bürünmeye başlamış demek olur.Yurtsever, toplumcu, cumhuriyetçi ve ilerici her insan ister örgütlü bir siyaset içinde olsun ister olmasın, ileriye ve aydınlığa doğru atılan her toplumsal adımdan heyecan duyar ve bunu beyninin tüm kıvrımlarında hisseder. Tarihte her ne kadar bir çoğumuz o dönemleri yaşama fırsatımız olmasa bile 1923 sonrası kurulan cumhuriyetin heyecanını aynı şekilde okuduğumuz satırlardan yola çıkarak beynimizin kıvrımlarında hissediyoruz. Özellikle benim için laikleşme serüveni, satırlardan beynimin derinliklerine hareketlenmeler yaratmakta ve o günleri göz kapaklarımın her kapanışında hayal edebilmekteyim.
En başta belirttiğimiz gibi eğer bir mücadelede yola çıkacak olursak öncelikle gerçekçi olmamız gerekmektedir ve bundan dolayı hayal yoluyla geçmişin canlandırmasındansa günümüzün gerçekliğini çıkış noktası olarak belirlemeliyiz. Madem laikleşme mücadelesi ve laik toplum inşasına değindik, o zaman bugün laik bir toplumda olup olmadığımıza bakmamız gerekmektedir.
Bugün baktığımızda, gerçeklik bize laik bir toplumda yaşamadığımızı tüm açıklığıyla göstermektedir. Yeni düzenin temel çıkış dinamiği muhafazakarlık ve yerleştirdiği eğitim sistemi bu söylemi destekleyebilecek somut örnekleri fazlasıyla barındırmaktadır. Bir diğer örneklendirme de, laikleşme mücadelesinin tarihsel sahibi olan partinin, bugün İslamcı isimleri bünyesinde yönetici sıfatı ile barındırması ve bu isimlerden yeni muhafazakar toplumun kabullenilmesini hatta güçlendirilmesini sağlayacak söylemlerin çıkması olarak yapılabilir.
Yeni Türkiye yada ikinci cumhuriyetin gerçekliğini, muhalefetinden iktidarına baktığımızda görmek acı veya hazin olsa da görmek artık bir zorunluluktur.
Peki AKP bu “Yeni Türkiye’yi” hangi dinamiklerle besledi ve bugünlere getirdi. Birinci dinamik, Menderes’in işbirlikçiliğini, Demirel’in pragmatizmini, Özal’ın piyasacılığını, Erbakan’ın gericiliğini ve Türkeş’in “führer” yada “başbuğ” liderlik anlayışını barındıran, Türkiye sağının birikimidir. Bu birikim, bir sentez olarak AKP’de vücut bulmuştur.
Bu sağ siyasal birikim ve İktidarının ilk yıllarında, liberal yazarların, iş dünyasının, uluslararası çevrelerin destekleri bugün “ikinci cumhuriyetin” sınıfsal karakteristiğinin oluşmasında dinamo işlevi görmüştür. Bu da bir gerçekliktir. Bu durumun karşısında muhalefet partisinin, sağ ve muhafazakar açılımcı bir yöntemle, kendisinin toplumda hiçbir dönüşüm yapma hedefi barındırmadan ve iktidar iddiası olmadan varlık göstermesi de hayalciliktir. Yeni Türkiye’nin, devamını güçlendirecek, sağ oluşum yine sağ siyasetin içinden çıkacaktır. Gerçeklik, sol siyaset alanındaki boşluktur.
Diğer bir yandan ülkenin bulunduğu coğrafya ele alacak olursak, Emperyalizmin, mezhepsel çatışmadan beslenen, kısmen müdahale araçlarının geçmişe göre sınırlı hale geldiği bir dinci-gerici yapı üzerinden varlığını sürdürmeye çalışacağı izlenimi doğmaktadır. IŞİD’in mezhepsel katliamcı anlayışının, Yeni Türkiye’ye yansıması, Suni-Şii ayrımının, Türkiye’deki algısal hedefi olan Alevilere sistematik baskı ve ayrımcılık üzerinden şekillenecektir.
Bu baskı karşısında, Aleviler, faşizan bir iktidar karşısında, kökeni zaten uzlaşma üzerinden şekillenmiş, sosyal demokrasiye yöneltilip, pasif bir muhalefete adapte edildikten sonra ehlileştirilmeye çalışılmaktadır. Bu da, Haziran direnişinde halkın kabul etmediği, ikinci cumhuriyeti kabullenmiş muhalefetin Alevi başlığı üzerinden pozisyonunu netleştirmesidir.
Bunlar ikinci cumhuriyetin kuruluş evresinde, ikinci cumhuriyet gerçekliğini kabullenmeyen ve yıkılması gerektiğine inanların yapabileceği yorumlardan sadece bir kısmıdır.
Karanlık, sömürü ve ayrışmayı her geçen gün daha hissedilir hale getiren bu düzenden kurtuluş yok mu?
Elbette bu düzen yıkılacak ve bu düzenden çıkış, ancak yurtsever, aydınlık ve toplumcu politikalar ışığında yapılacak olan örgütlenmeler ile mümkündür.
Burada en büyük tehlike, umut olan bu politikaların, “demokrasi” ve “özgürlükçülük” gibi klişeleşmiş ambalajlar ile sulandırılmaya hatta sol gösterilip direnen insanlara sağ vurulmaya çalışılmasıdır.
Referandumda Hayır diyen insanlardan, Haziran direnişine kadar uzanan potansiyel, bu karanlığı yıkılabileceğinin ve yeni bir ülkeyi inşa edilebileceğinin somut örnekleridir. En önemlisi bu düzen, halk ile kavgalıdır.
İkinci Cumhuriyet, kendi kurucu dinamiklerinden birisi olan cemaat ile krizler yaşayarak yoluna devam etmektedir.
Önümüzdeki krizler ile daha da çok kırılganlaşacak bir düzen ile karşı karşıyayız. Haziran direnişinde, elde edilen tecrübe ile bu krizlerin sokağa yansıması daha da derin olacaktır.
Sırtımızda yükümüz bundan sonra daha ağır. Önce hesap soracağız sonrasında yeni bir ülke kuracağız.
Neden mi?
Cevabı, ben değil Nihat Behram veriyor;
“…bunu bekliyor şu ıslak çukurlarda üşüyen çocuk
bunu bekliyor gözevleri kurutulmuş analar
bunu bekliyor zincirin oyduğu bilek
bunu bekliyor açlık, kuraklık, ılık ılık akan kan
bunun için en genç yerimizi ölümle tanıştırdık
kuşan kendini artık biraz da gövdeni yüreğinle kırbaçla
ey halk! haykır acını! bu kara dumanı dağıt"
Mert Ünlü
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları