Tarih:
11.09.2014
Umut, Cesaret ve Yeni bir Zafer için
Mert Ünlü; Bundan sonrasında, başta yönelttiğimiz soruyu tekrarlama ihtiyacı duymaktayım. Nasıl yapmalı?
CHP kurultayının ardından yazılacak, söylenecek o kadar çok söz varken çıkan tabloya değinmenin çok anlamlı bir hamle olacağına inanmadığım için bu değerlendirmelerden şimdilik uzak duruyorum.Çünkü, ortada bir iktidar heyecanı yaratabilecek potansiyel ve kadro hala bulunmamaktadır. Kurultay öncesi yaptığımız değerlendirmeler ana omurga itibariyle aynen geçerliliğini korumakta olup, önümüzdeki süreç içerisinde şekillenecek tablo ile daha net bir söyleme, ete kemiğe bürünecektir. Tek somut kazanım, iç sorgulama mekanizmasının ortaya çıkması olmuştur. Ancak, bu mekanizmanın varlığı da ”masaya yumruk vuran”, “Rakı sofrasında siyasete” izin vermeyen bir liderliğin, ellerine ve büyük bir kısmı ona sadık yönetime bırakılmıştır. Seçmenin gözünde hala iktidar alternatifi olmayan bir parti tüm açıklığıyla durmaktadır.
Ama Cumhuriyet Halk Partisinin durumundan bağımsız olarak, Türkiye siyasetini değerlendirmemiz ve gerekli siyasal müdahale araçları hakkında kafa yormamız, bunu yaparken yine CHP’ye değinmemiz gerekmektedir.
On iki yıllık AKP iktidarında, toplumsal anlamda gericilik ile beslenen, sermayenin serbestliği, son birkaç yıldır görünür bir şekle bürünmüş ve somut şekilde can almaya başlamıştır. “Ilımlı İslam” projesinin, mevcut ekonomik düzenin coğrafyada varlığını sürdürebilmesi için yeterli kararlılıkta ve sertlikte olmadığı, günümüzde hem ülke içinde hem de bölgede, IŞİD gerçeği ile kanıtlanmıştır.
Yeni Türkiye ya da İkinci Cumhuriyet’i tanımlamak tam da burada “Nasıl yapmalı” sorusuna birazda olsa ışık tutmaya yardımcı olacaktır.
Bu “yeni” yada “ikinci” gerçekliğinden yola çıkacak olursak, öncelikle ayaklarımızı tamamen bu coğrafyaya basmak zorundayız. Çözümü, ne bir Batı Avrupa merkezli bir siyaset yorumlaması olan Sosyal Demokraside nede birinci cumhuriyet Türkiye’sinin siyasi araçlarında artık bulamayacağımız açıkça karşımızda durmaktadır.
Bu noktada, “nedense” hiçbir şekilde, bağımsızlıkçı ve eşitlikçi damarı güçlü ve son 10 yılda somut başarı elde etmiş, Bolivarcı Latin Amerika sol iktidar örneklerine değinilmemektedir. İnatla liberal ve piyasa ekonomisine dokunmanın yanından bile geçmeyen örnek modeller üzerinden muhalefet şekillendirilmeye çalışılmaktadır.
Bu ana çıkış noktası bir iddia kaybıdır. Alternatifsizliği, alternatif adı altında, kaba tabiriyle yutturmaya çalışmanın ta kendisidir. Samimiyetsizdir ve mevcut çürümüş yapı üzerinden şekillenmektedir.
Yeni Türkiye ile hesaplaşma amacı olmayan bir partinin kendi seçmeninin gözünde alternatif olma ve toplumu hareketlendirme ihtimali görünmemektedir. Her şeyden önce, AKP’nin panzehri olamayacaktır.
İhtiyacımız olan, öncelikle 1923 devrimlerinin ilerici kazanımlarını sahiplenen ve buradan yola çıkılarak eşitlikçi, bağımsızlıkçı ve toplumcu bir perspektif ile bir siyasi omurga inşa edilmesidir.
CHP kurultayından çıkan tablo, topluma umut vadedebilecek bir nitelikte değildir. Öncelikle,yapı kendi içinde kurultay esnasında yıpranmıştır ve hala aynı siyasal anlayışın temsilcisinin liderliğinde yoluna devam etmektedir. Çok ta farklı olmayan hatta daha da liberal (Türkçesi: Özgürlükçü) bir PM ortaya çıkmıştır.
Bundan sonrasında, başta yönelttiğimiz soruyu tekrarlama ihtiyacı duymaktayım.
Nasıl yapmalı?
Öncelikle, durumdan huzursuzluğunu hiçbir zaman sakınmadan dillendiren insanlar olarak, bir araya gelmeliyiz. Kalemi, kağıdı elimize alıp, masanın etrafında toplanmalı, sonrasında yukarıda belirtilen tüm olumsuzluklara rağmen umudu somutlamak için hep birlikte ayağa kalkmalıyız.
İhtiyacımız olan 1923’ün ilerici kazanımlarından beslenen, altı okun temel önermelerini sahiplenen ama eşitlik ve adalet açısından ilerisine geçmeyi hedefleyen, bir “üçüncü cumhuriyet” hedefidir. Bu kazanımın getireceği ve “temsili demokrasi” yanılsamasının yerine geçecek olan, halkın tüm katmanlarını içine alacak olan bir katılımcı demokrasidir.
Samimiyetini, iktidar alternatifi olma iddiasını ve yönetme yeteneğini kaybedenler ile zaman kaybetmenin anlamı yoktur. Bundan önce de bulunduğumuz aynı çatının altında durmamız ama sesimizi daha da çok yükseltmemiz bir zorunluluktur. Çünkü, Haziran direnişinde ayağa kalkan güzel insanların, önce umuda ve cesarete sonra da yeni bir zafere ihtiyacı vardır.
Mert Ünlü
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları