loading
close
SON DAKİKALAR

Ah, ah...

Mustafa Mutlu
Tarih: 19.06.2012

Bazı internet siteleri hemen “müjdeyi” veriyorlar, okurlarına... “Mustafa Mutlu kovuldu!”

Uykuya dalmak gibidir yazılara ara vermek... Yorgunsunuzdur; birikmiş sorunların yüküne, hızla akıp giden hayatın gümbürtüsüne dayanacak gücünüz kalmamıştır.

O kadar “gerginsiniz”dir ki; yumuşacık yatak bile batar! Dönüp durursunuz, uyuyamazsınız...

Uyusanız bile yine yorgun uyanırsınız!

***


Sağlık sorunu nedeniyle kullanmak zorunda kaldığım “yıllık iznimin bir bölümü” tam da böyle geçti benim için!

Altı gün boyunca “yazmak” zorunda hissetmedim kendimi...

Peki; dinlendim mi?

Ne gezer!

Bütün yüklerini soyunup bir kenara bırakmadan, ne kadar “yatarsa yatsın” dinlenemez ki insan!

***


İzne çıkmam da her defasında olay oluyor zaten...

Tarikat medyası, özellikle de cemaatlerin kurup yaşattığı bazı internet siteleri hemen “müjdeyi” veriyorlar, okurlarına...

“Mustafa Mutlu kovuldu!”

Bu kadarla kalsalar iyi; bir de gerekçe uyduruyorlar:

“Gazete yönetimi son yazısını yayınlamak istemedi, o da kızıp izne çıktı...”

Ne yaparsanız yapın, durduramıyorsunuz bu “ölü sevicileri...”

Yazamadığınız gün köşenize bir not koydurup, “İzne çıkmıştır, şu tarihte dönecektir” diyorsunuz, o bile fayda etmiyor.

Diyorlar ki; “Öyle yazdı ama... Dönmeyecek... Çünkü sansürlenen yazısının yerine yeni yazı vermeyip izne çıkmayı tercih edince kovuldu...”

İlle de beş-altı gün izne çıktığınızda yapmıyorlar bunu; diyelim ki sadece bir gün, çok hastasınız ve bilgisayarın başına oturamıyorsunuz... O “bir gün”ün geçmesini bile beklemiyorlar.

Boğazınız ağrıya ağrıya, ateşler içinde eşe dosta dert anlatmakla, bir delinin attığı bu taşı kuyudan çıkarmaya çalışmakla geçiyor “izniniz...”

Haklı olarak kaygılanan iyi niyetli okur da bu yazılanlara inanıp Facebook’ta ve Twitter‘da “destek kampanyası” başlatmıyor mu; işte o zaman her şey kontrolünüzden çıkıyor.

İnternetten bir yazılı açıklama yapıp, “Vallahi kovulmadım. Bu izni tamamen kendi irademle, ben istedim. Çünkü hastayım” diyorsunuz; bu sefer binlerce “Geçmiş olsun” mesajı yağıyor...

Hepsine yanıt verip teşekkür etsen; en az beş gün daha izin kullanman gerekir. Vermesen, “Geçmiş olsun” diyen okur ikinci bir e-posta gönderip kalaylıyor:

“Senin de popon büyüdü değil mi?”

***


O yalancı çobanlar altı gün önce yazdıkları “Kovuldu” haberini, bugün nasıl düzeltecekler bakalım?

En azından bu yazıyı alıp, aynı şekilde yayınlama nezaketini gösterebilecekler mi?

Hiç sanmıyorum.

Çünkü onların tek amacı var:

“Alıştırmak...”

Kendileri gibi düşünmeyen ve “Kral çıplak” demekten vazgeçmeyen herkesin “atılabileceği” fikrine kamuoyunu hazırlamak...

Gerçekten atıldığında da, oluşabilecek tepkiyi azaltabilmek...

***


Bu, “Kovuldu, atıldı” palavraları bana zarar vermiyor; vermez de...

Ama gazete yönetimi adına gerçekten çok üzülüyorum ve mahcup oluyorum.

Çünkü tek yazıma bile karışmayan bu kişiler; sırf ben yazılarıma birkaç gün ara vermek zorunda kaldığım için durduk yerde “Sansürcü” diye yaftalanıyor.

***


Merak eden, endişelenen, desteklerini hiçbir zaman esirgemeyen gerçek dostlara yürekten teşekkür ederim.

Uykuya yattım ama uyuyamadım.

Sonuçta; o “ölü seviciler”e inat, işte yine buradayım!

Kime ne faydamız oluyor, bilmiyorum ama... Artık şu kadarını söylemeyi de hak ediyorum:

Düşmanlarım çatlasın!

*****


İyi bari!

Devlet; son 10 yılda, tek bir okul yaptı mı? Hayır...

Hastane... Hayır!

Fabrika... Hayır!

Peki ne yaptı?

Bol miktarda cezaevi ve beş yıldızlı adliye sarayı!

Ama tablo ortada:

Yine de 9 kişilik koğuşta 18 kişi kalıyor!

Sonra bir yangın çıkıyor ve 13 kişi ölüyor...

Adalet Bakanı demeç verip diyor ki:

“İdari soruşturma başlattık...”

Söyleyecek tek söz var:

İyi bari!

*****


Günün sorusu

Türk Parlamenterler Birliği, TBMM Başkanı Cemil Çiçek’e yeni bir yasa teklifi sunmuş. Buna göre parlamenterler, görevleri bitse dahi Meclis üyelerine tanınan hakların tümünden faydalanabilecek, maaşları da en az 16 bin lira olacakmış. Emekli milletvekilinin ölümü hâlinde, maaşının altı katı kadar ölüm yardımı yapılacakmış. Bu arada bir gazetenin özel haberine göre memurlara yüzde 4+4 zammı zorla veren iktidar, maaşlardan aldığı vergiyi yüzde 5 artırarak verdiği zammı geri almış... Sorum size:

Biz kendimize milletvekili mi seçiyoruz; yoksa kral mı?

*****


Barışırlar dedik barıştılar!

İzne çıkmadan önceki son yazım, “Barışırlar” başlığını taşıyordu.

Daha ben izni yarılamamıştım ki, barıştılar!

İktidarla Fethullah Gülen hareketi arasındaki “sözde” anlaşmazlıktan söz ediyorum.

Bazı kalemler, ısrarla AKP‘yle cemaat arasında çatışma sürecine girildiğini yazıp duruyordu; ben ise tersini iddia ediyordum:

“Onların arasına kara kedi de girmez; çatışmazlar da... Çünkü hem çıkarda ortaklar; hem de kayıpta! Eğer bu güçlerden biri diğerine galip gelirse ikisi de zarar görür... O yüzden, ufak tefek cilveleşmeler dışında birbirlerinin canını yakacak bir şeye cesaret edemezler! Barışırlar...”

Dediğim oldu:

Başbakan, Fethullah Gülen‘i Türkiye‘ye kesin dönüş yapmaya davet etti; o da (yine) ağlayarak, “Gelemem” dedi...

Yani iş tatlıya bağlandı.

Onlar erdi muradına...

Biz “yitirmeye” devam edelim!

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları