Tarih:
25.02.2016
Akan kanın durması için...
Mustafa Mutlu; Türk ya da Kürt... Alevi ya da Sünni... Seçiminizi yapın sayın sömürülenler: Kendi kavganız için mi öleceksiniz; ya da sizin için planlanan hazin sona razı mı olacaksınız?
Bugünlerde kalbi yurt ve insanlık aşkıyla dolu herkesin tek derdi var:Nasıl duracak bu kardeş kanı?
Yanıt çok basit:
Yanlış kavgadan vazgeçip doğru kavgayı başlatmakla...
Ve kavgayı doğru kişilerle yapmakla!
***
Bilmece gibi oldu değil mi?
Yanlış kavga; etnik zeminde verilen kavga!
Kürt kardeşlerimizin bile yüzde 90’ı, emperyalist güçlerin fitilini ateşlediği, Türk asıllı bazı sermaye sahiplerinin körüklediği, Kürt aşiret reislerinin de yöneticiliğini üstlendiği bu kavgayı “vatana ihanet” olarak görüyor...
Bence insanlığa ihanet!
Çünkü bütün emperyalistlerin bırakın bölünmeyi; yeni topraklar kazanarak büyümeye çalıştığı bir dönemde... Bölünerek küçük parçalara ayrılmayı savunmak, gerçekten de insanlığa ihanetten başka bir şey değil!
***
Asıl verilmesi gereken kavga; sömürüye karşı olan!
Dilimizi...
Dinimizi...
Mezhebimizi...
Irkımızı...
Cinsiyetimizi...
Gelenek ve göreneklerimizi kullanarak bizi “parçalayan” yerli ve yabancı tüm sömürgecilerin tek amacı, “sömürüye, yoksulluğa, gelir dağılımındaki adaletsizliğe karşı isyan”ı geciktirmek!
***
Peki; bu kavganın “tarafları” kim?
Dedim ya; yerli ve yabancı tüm sömürgeciler ile tüm sömürenler...
Ülkemizin, hatta dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın... Hangi dili konuşursa konuşsun... Hangi tanrıya, hangi yoldan taparsa tapsın; insanlık aslında bu iki sınıftan oluşuyor!
Bunun dışındaki tüm kavgalar, sömürgeciler tarafından kurgulanan, “sömürülenleri birbirine kırdırma ve asıl isyanı geciktirme” gayretinden ibaret!
***
Gelen tabutlarda yatan gençlerin kimliklerini sorgulayın...
Aralarında bir tane “zengin” çocuğu var mı?
Bir tane “patron”, “siyasetçi”, “bürokrat”, “general”, hatta “asker” çocuğu var mı?
Yok!
Çünkü bizi sömürenler, dört yıl önce “ölme işini” maaşa bağlayarak, işsiz-güçsüz bıraktıkları, aslan gibi yoksul çocuklara verdi...
Omuzlarına birer “uzman bilmem ne” pırpırı takıp, “Gidip ölün” dediler.
Kendi çocukları için ise “bedelli askerlik” yasaları icat ettiler!
***
Sömürülmemek, eğitimle, sınıf bilincinin kazanılmasıyla mümkündür dostlar...
Eğitimsiz toplumları dinle, mezheple, etnik kimlikle kandırmak kolaydır!
Bu yüzden bugünkü dünyada kimsenin “sömürülenlere” gerçek eğitim vermek gibi bir derdi yoktur.
***
Gelelim; yazının başındaki soruya:
“Bu kavga ne zaman biter?”
Bir: Sömürülenler bilinçlenip gerçek isyan ateşini yakınca...
İki: Sömürgeciler kana doyunca...
Üç: Asla...
***
Türk ya da Kürt... Alevi ya da Sünni... Seçiminizi yapın sayın sömürülenler:
Kendi kavganız için mi öleceksiniz; ya da sizin için planlanan hazin sona razı mı olacaksınız?
ARTVİN!
Polis iki taraf arasındaki bir kavgada tarafsız kalmak zorundadır...
Oysa bizim polisimiz, iktidarın emriyle bütün toplumsal olaylarda “halkın karşısında taraf” oluyor...
İki buçuk yıl önce Gezi, şimdi Cerattepe!
Halk, Artvin’de doğayı “altın” uğruna katletmeye kalkışan yandaş müteahhit Mehmet Cengiz’e tepki gösteriyor; maaşlarını bizim ödediğimiz polisimiz AKP Valisi’nin ve Emniyet Müdürü’nün emriyle, müteahhitten yana tavır alıp halkı dövüyor...
Daha da ötesi anayasal bir hak olan seyahat özgürlüğünü engelleyip başka illerden gelen vatandaşları Artvin’e sokmuyor!
***
Söylenecek çok söz var ama...
Sabır... Ya sabır!
GÜNÜN SORUSU
Sorum, Ankara’da patlayan arabayı İzmir-İstanbul-Diyarbakır-Ankara güzergâhında bir kez bile çevirmeyen; ancak Artvin’e gitmek isteyen çevrecileri taşıyan otobüsü Sinop-Trabzon arasında tam 12 kez durdurup arayan polise:
Varlığınızın, yokluğunuzu aratır hale geldiğinin farkında mısınız?
Söz sizde... (156+241)
Abdullah Gül’e sormaya devam ediyoruz. Söz sırası Altuğ Tahtakılıç’ta... Sizin de Gül’e söyleyecekleriniz varsa mustafa0mutlu@gmail.com adresine gönderebilirsiniz:
“Abdullah Bey...
Herkes Huber’de devlete çaktığınızı düşündüğü 300-500 bin veya aldığınız 15-20 milyon TL’lik villanın hesabında...
Kimse birilerinin götürdüğü söylenen 3-8 milyar doların hesabını sormuyor.
Benim sormak istediğim Colin Powel ile imzaladığınızı beyan ettiğiniz ‘2 sayfa 9 maddelik’ sözleşme...
Bu ABD ile yapılan ikili anlaşmayı tasdike TBMM’ye getirmediğiniz için Aydınlık gazetesi bu sözleşmeyi ‘Özel Hizmet Sözleşmesi’ olarak isimlendirdi. Bana da öyle görünüyor. Birtakım maddeleri TBMM’nin onayından geçmeden yürürlüğe sokulmuş olabilen bu sözleşmenin Türkiye’ye maliyeti mevzubahis edilen 15-20 milyon TL’nin çok ötesine geçiyor olabilir. Aradan 10 yıldan fazla bir zaman dilimi de geçmiş olduğunu nazara alarak Amerika ile imzaladığınız bu ‘Özel Hizmet Sözleşmesi’nin metnini, maddelerini Türk Milleti’ne açıklamayı düşünür müsünüz?”
GÜNÜN İSYANI
İsyanım Türkiye’nin dört bir yanındaki deli doktorlarına:
Bu kadar akıl hastası ülkeyi benzin döküp yakarken neden devreye girmiyorsunuz? Neden hepsine birer deli gömleği giydirip götürmüyorsunuz?
Mustafa Mutlu - Aydınlık
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları