loading
close
SON DAKİKALAR

Ana baba ayrı öz kardeşlerime

Mustafa Mutlu
Tarih: 16.11.2014

Mustafa Mutlu: Tamam; milletvekili olduğun parti, üç beş oy uğruna ya da ABD’nin emriyle her şeyi unutup F Tipi Yapılanma’yla kol kola girmiş olabilir...

CHP İzmir Milletvekili ve benim ana baba ayrı öz kardeşim Mustafa Balbay’ın koordinatörlüğünü yaptığı, “100. yılında 1. Dünya Savaşı” adlı sempozyum geçtiğimiz hafta gerçekleştirildi.
Ancak konuşmacı olarak davet edilen bazı isimler büyük tepki gördü. Değil CHP’liler, “Hayatımda bir gün dahi CHP’li olmadım” diyen Habertürk tarih yazarı Murat Bardakçı bile çileden çıktı!
“CHP’ye ve bu ülkenin kurucularına hakaret eden bu isimlerle aynı çatı altında olamam” diyerek, sempozyuma katılmayı reddetti.
Şimdi, aslan yürekli kardeşime soruyorum:
Ne yapıyorsun Mustafa?
“Aydın ihaneti”nin sembolü olan bu adamlarla bir araya gelmeyi kendine nasıl yakıştırıyorsun?
Hadi; birinin adını da vereyim:
Bir zamanların sosyalisti, bugün Fethullah Gülen’in “hınk” deyicisi Murat Belge’yi böyle bir sempozyuma hem de konuşmacı olarak nasıl davet ediyorsun?
Daha bir yıl öncesine kadar seni ve Ergenekon’dan yargılanan bütün arkadaşlarını lanetleyen, yerin dibine sokan, CHP’nin kurumsal kimliğine hakaret yağdıran, Genel Başkanınız Kılıçdaroğlu’nu bir numaralı darbeci ilan eden bu adamla senin ortak paydan nedir Mustafa?
Sen içerdeyken Gülşah’ın gözünden akan yaştır bu adam!
Oğluna ve kızına kavuşamaman için etrafına örülmüş “zulümhane parmaklığı”dır.
Bu adam ve onun gibiler gardiyanındır Mustafa, celladındır...
Sen celladına mı aşık oldun kardeşim?
***
Tamam; milletvekili olduğun parti, üç beş oy uğruna ya da ABD’nin emriyle her şeyi unutup F Tipi Yapılanma’yla kol kola girmiş olabilir...
İyi de o çetenin sana, arkadaşlarına, bu ülkenin aydınlarına, ailene ve halkına yaptıklarını herkes unutsa bile, sen nasıl unutursun?
Düzmece delilleri...
Teröristlerden devşirilen gizli tanıkları...
Cemaatin kulu haline gelmiş savcıları, yargıçları...
Senin o ak bileklerine kelepçe takan polisleri nasıl silersin hafızandan?
İşte; bugün tarihçilikle ilgisi olmadığı halde tarih sempozyumuna davet edip konuşturduğun o adam da bu çetenin “yazıcısı”ydı kardeşim...
İçeride olduğunuz sürece, size onlarca kez “iftiraname” yazdı.
Bir kez hatırınızı sormamasını bir kenara bırakın; yalanlarla, dolanlarla...
Yılanlara ve çıyanlara yem etti sizi!
Temiz alnınıza leke çaldı.
Ablanın, kardeşinin, ananın, babanın kalbine indirecek suçlamalarda bulundu.
***
Sakın kızma bana:
Ben senin “ana baba ayrı öz kardeşin”im ve düşüncelerimiz farklılık gösterse de ölene kadar öyle kalacağım.
Seni, senden koruyacağım!
Çünkü ben, senin ve senin kalemin için gaz yedim, hakimlerle kavga ettim. Jandarmayla boğuştum. Kışın ayazında, hem de çamurlu tarlalarda kilometrelerce yürümek zorunda kaldım sizi yalnız bırakmamak için...
İyi de bugün “engin görüşlerine başvurduğun o adam ya da adamlar” kim?
Senin celladın!
Celladınla dans etme, aşık olma ona...
Bu adam hakkında söylediklerime inanmıyorsan; aç da sen içerdeyken yazdıklarını oku...
En iyi sen bilirsin; arşiv yalan söylemez kardeşim!
***
Bütün okurlardan af dileyerek sana ve en az senin kadar yanlış yapmaya başlayan diğer kardeşimiz Tuncay Özkan’a sesleniyorum:
Yanlış yapmayın kardeşlerim!
Bu halk sizi ölümsüzleştirdi...
Her duruşmada, olmayan paralarını denkleştirip İzmir’den otobüse binip gelen “martı”ları düşün Mustafa... Hastalıklarını unutup senin için sadece İzmir’i değil Türkiye’yi ayağa kaldıran Gürol ağabeyi düşün!
Eskişehir’den, Samsun’dan, Kayseri’den, Adana’dan koşup gelen “memleket sevdalısı” on binleri unutma Tuncay... Yıllarca sizin için kavga eden aslan yürekli TGB’li genç kardeşlerini, birilerine yaranmak uğruna kırma!
Eğer bugün özgür olduğunuz halde, eskisi kadar yakın değilseniz onlarla, emin olun bu onların değil, sizin suçunuz...
Yumuşadınız, uzlaşmacı oldunuz, yanaşmacı oldunuz, bir tuhaf oldunuz kardeşlerim!
Sakın yanlış anlamayın:
Size asla, “Bize borçlusunuz” demiyorum.
O borcu özgürlüğünüzle ödediniz siz...
“Tutsak Mustafa ile esir Tuncay’a ihanet etmeyin” diyorum sadece...
Gerisi; vicdanlarınıza havaledir.
***
İkinizi de kucaklıyor; çocuk yüreklerinize emanet ediyorum.
Eminim, onlar size en doğru yolu gösterecektir kardeşlerim.
GÜNÜN SORUSU
Habertürk’ün “Alo Fatih”i Fatih Saraç’ın abisi, edebiyat profesörü Yekta Saraç hafta içinde Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından YÖK Başkanlığı’na atandı. YÖK üyeleriyle ilk toplantısını yaparken gazetecilere, “Affedersiniz ben, bu arada kısacana sizleri hangi basındansınız öğrenebilir miyiz?” demiş... Sorum size:
Adamcağız bir de edebiyat profesörü olmasaydı, acaba nasıl konuşurdu?
TARABYA’DA BİR AKŞAM! (24)
Sözüm ona İstanbul’da yaşıyorum ama o kadar yoğunum ki çok sevdiğim Boğaz’a bile düşmüyor yolum...
Acaba gelecek Cuma akşamı...
Elime mikrofonu, yanıma da birkaç dostumu alıp Tarabya’ya mı gitsem...
Kral Çıplak’ı oradan mı yapsam?
Ne de olsa Boğaz’ın en güzel yeri!
Ne dersiniz; Sayın Abdullah Gül, böyle bir şey yapsak acaba sizi rahatsız eder miyiz?
Hani; paşa dedenizin malı gibi oturduğunuz Cumhurbaşkanlığı konutu da Tarabya’da ya... O yüzden soruyorum!
Kim bilir, belki siz de eşofmanlarınızı çekip canlı yayın konuğumuz olursunuz...
Hem Huber’i neden boşaltmadığınızı anlatırsınız, hem de fırsat bulmuşken bir “Kral Çıplak” çekersiniz Ulusal ekranlarından!
Yanıtınızı bekliyorum; gelelim mi?
GÜNÜN İSYANI
Cumhurbaşkanı Erdoğan, son bir ay içinde önce yeni uçağına kavuştu; sonra bin odalı sarayına geçti, ardından 250 odalı konutunun yapımına başlandı. Dün duyduk ki; en lüksünden yeni bir makam aracına da kavuşmuş... İsyanım Şeyh Edebali’ye:
Osman Gazi’ye öğüt vereceğine bugün yaşasaydın olmaz mıydı? Belki birileri öğüdünü dinlerdi!

Mustafa Mutlu - Aydınlık

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları