loading
close
SON DAKİKALAR

Ayakta duran adamlardan bile korkmak!

Mustafa Mutlu
Tarih: 19.06.2013

Mustafa Mutlu, 'Düşünmeyi yasakladılar; aklından geçireni alıp götürdüler.'

Bağırmayı yasakladılar, bağıranı alıp götürdüler.

Sloganı yasakladılar, atanı alıp götürdüler.

Konuşmayı yasakladılar, fısıldayanı alıp götürdüler.

Yazmayı yasakladılar, kalem oynatanı alıp götürdüler.

Susmayı yasakladılar, konuşmayanı alıp götürdüler.

Pankartı yasakladılar, asanı alıp götürdüler.

Gaz maskesini ve deniz gözlüğünü yasakladılar, takanı alıp götürdüler.

Bareti yasakladılar, satanı alıp götürdüler.

Müziği yasakladılar, piyanoyu alıp götürdüler.

Tencere-tavayı yasakladılar, bulunduranı alıp götürdüler.

Düdüğü yasakladılar, öttüreni alıp götürdüler.

Düşünmeyi yasakladılar; aklından geçireni alıp götürdüler.

Cesareti yasakladılar, korkmayanı alıp götürdüler.

Korkmayı yasakladılar, ürkeni alıp götürdüler.

Uçanı yasakladılar, oyuncak helikopteri alıp götürdüler.

Fotoğrafı yasakladılar, çekeni alıp götürdüler.

Şarkıyı yasakladılar, söyleyeni alıp götürdüler.

Halayı yasakladılar, çekeni alıp götürdüler.

Şakayı yasakladılar, yapanı alıp götürdüler.

Paylaşmayı yasakladılar, “bedava”yı alıp götürdüler.

Dayanışmayı yasakladılar, yardımlaşanı alıp götürdüler.

Tedaviyi yasakladılar, edeni alıp götürdüler.

Savunmayı yasakladılar, avukatı alıp götürdüler.

Kırmızı-beyazı yasakladılar, boyayanı alıp götürdüler.

Bayrağı yasakladılar, taşıyanı alıp götürdüler.

Parkı yasakladılar, gireni alıp götürdüler.

Meydanları yasakladılar, çıkanı alıp götürdüler.

Kaldırımı yasakladılar, taşları alıp götürdüler.

Hava almayı yasakladılar, alanı gazlayıp götürdüler.

Oturmayı yasakladılar, niyetleneni alıp götürdüler.

Koşmayı yasakladılar, hızlananı alıp götürdüler.

Yatmayı yasakladılar, yıkılanı alıp götürdüler.

Yürümeyi yasakladılar, adım atanı alıp götürdüler.

Bir tek “durmayı” yasaklamak gelmemişti akıllarına...

Sanatçı Erdem Gündüz tek başına Taksim’e çıktı; Atatürk Kültür Merkezi’nde asılı Türk bayraklarına ve Atatürk posterine bakarak durdu...

Saatlerce kımıldamadı.

Bu “duruş” Taksim’deki binlerce polisin gözlerinin önünde gerçekleşti; başlangıçta hiçbiri aldırmadı.

Ancak işgüzar bir vatandaş 155’i arayıp, “Taksim’de bir vatandaşın durduğunu” ihbar edince ayıldı polis... O sırada Erdem’in yanında başkaları da “durmaya” başlamıştı.

Bir anda meşhur olduğu için Erdem’i gönderdiler; diğer “duran insanlar”dan 16’sını alıp götürdüler.

Şimdi mahkemeye çıkarılacak o 16 vatandaş...

Hâkim soracak, “Neden durdunuz?”

Ben o hâkime şimdiden soruyorum?

Sahi; ne yaparsak suç olmayacak bu memlekette?

Bülbüller!

Dikkat ettim de iktidar yandaşları; Gezi Parkı eylemlerinin ilk on beş gününde ağızlarını bile açamadılar.

Bir tek bile e-posta gönderip, “Eylemciler haksız” diyemediler.

Ne zaman ki Başbakan’ın gitmeyeceğinden emin oldular; hakaret ve küfür içeren e-postaları göndermeye, kaldıkları yerden devam etmeye başladılar!

Elbette bu e-postaları bize gönderdikleri gibi, “Bakın sizi nasıl destekliyorum” demek için “ilgili makama” iletmeyi de ihmal etmiyorlar... Tabii; işin ucunda “mama” var!

Ötün çıkar bülbülleri ötün!

Nasıl olsa sizin de ‘devrisaadetinizin’ biteceği gün gelecektir!


GÜNÜN SORUSU

Polis, Gezi Parkı direnişine katılan vatandaşlar için başlattığı cadı avını ara vermeden sürdürüyor. Dün de çok sayıda vatandaş, evlerine ve iş yerlerine yapılan baskından sonra gözaltına alındı.

Sorum İstanbul Emniyet Müdürü’ne ve İstanbul Valisi’ne:

Madem suçluları bulmakta bu kadar mahirsiniz; o zaman Başbakan’ın gündeme getirdiği, “Dolmabahçe’de bebeğiyle birlikte eylemcilerin saldırısına uğrayan kadın” olayının üzerine neden gitmiyorsunuz? Neden o “suçluları” da bulup hesap sormuyorsunuz? Yoksa aslında böyle bir olay hiçbir zaman olmadı da ondan mı duruyorsunuz?


Polis, kendisini savunmuş!

Ankara Emniyet Müdürlüğü, Gezi Parkı eylemlerinde Ethem Sarısülük’ün vurulduğu merminin çıktığı silahı ve o silahı taşıyan polis memurunun adını nihayet 16 gün sonra savcılığa bildirmiş...

İçişleri Bakanı Muammer Güler, Ankara Temsilcimiz Murat Çelik’e yaptığı açıklamada, “polis memurunun; kendisini korumak için silah kullanmak zorunda kaldığını” iddia etmiş!

Kamera kayıtları ortada; polis göstericilere saldırıyor; sonra da silahını hedef gözeterek doğrultuyor ve tetiği çekiyor.

Peki; her şey bu kadar açıkken Bakan Bey neden böyle bir demeç veriyor?

Nedeni belli: Son olaylarda kanunsuz emir verdiği polisin güvenini kaybetmemek!

Sayın Ankara Cumhuriyet Başsavcısı...

Bunun adı açıkça soruşturmayı karartmak ve yargıya müdahale etmektir!

Çok merak ediyorum; bu suçlardan dolayı İçişleri Bakanı hakkında fezleke düzenleyecek misiniz?

Mustafa Mutlu - Vayan

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları