Aydınlık’ın dün atladığı büyük haber!

Mustafa Mutlu; Bu ülkede yaşanan bütün büyük dertlerin en büyük sorumlularından biri, 'gündem karartan' bu gazetecilik anlayışı ve...

Hürriyet ... Sürmanşette üç sütuna, fotoğraflı: “Dilara ile Cem...”
Posta ... Manşette üç sütuna, fotoğraflı: “Cem Yılmaz’a spiker sevgili!”
Sabah ... Sürmanşette dört sütuna, fotoğraflı: “Cem Yılmaz’dan Dilara Sitemi!”
Milliyet ... Sürmanşette dört sütuna, fotoğraflı: “Yeni bir çift doğuyor!”
Haber Türk ... Sürmanşette iki sütuna, fotoğraflı: “2016’nın ilk yakalanan çifti!”
Vatan ... Sürmanşette dört sütuna, fotoğraflı: “Cem Yılmaz: Haber mi aldınız?”
Bugün ... Sürmanşette üç sütuna, fotoğraflı: “Çapkın komedyen işbaşında!”
***
Ülke yangın yerine dönmüş; ulusal ölçekte yayın yapan Türkiye’nin en büyük gazeteleri Cem’in şeyiyle... Özel hayatıyla meşgul!
Yukarıda yazdıklarım; bu gazetelerin, sözünü ettiğim habere (!) sadece birinci sayfalarında ayırdıkları yer...
Magazin eklerinde en az yarımşar sayfa kullanmışlar; Cem’le yeni sevgilisinin bir arkadaşlarının doğum günü kutlamasına giderken yakalanmalarını!
Cem gazetecileri görünce çok şaşırmış; “Aaaaaaaa, biri size haber mi veriyoooor yoksaaaa?” diye sormuş!
***
Aydınlık ‘ın sürmanşetine bakıyorum; iki haber var:
“Usulsüz gözaltına tazminat!”
“Acil kodlu görüşme trafiği...”
Manşet, “Yeni anayasada Evren modeli!”
Cem ‘in haberi ne sürmanşette, ne manşette, ne birinci sayfada, ne de gazetede var...
Gazetecilik deyimiyle, “Atlamışız” yani...
Eyvah ki, eyvah!
***
Sonra sizinle sık sık baş başa verip soruyoruz, “Bizim gazete neden daha fazla satmıyor?” diye...
Neden satmadığımız belli!
Biz şehit haberi veriyoruz...
Başımıza örülen çorapları, gelecekte bizi bekleyen tehlikeleri anlatıyoruz.
Ege ‘de çırpına çırpına ölen çocukların fotoğraflarını yayınlıyoruz...
Yani; okura acı gerçekleri sunuyoruz.
Oysa Türkiye’nin en büyük (!) gazeteleri dünyayı her gün “pembe”ye boyuyor!
Onlar “sempatik”, biz “antipatik” oluyoruz sonra!
***
Bizim gazetenin yönetimi son bir haftadır daha da genç:
TGB'li “dört aslan”ın; Deniz’in, İlker’in, Tunç’un, Ergün’ün elinde artık Aydınlık’ın direksiyonu...
Ama onlardan da umudum (!) yok!
Çünkü; biliyorum “haber” diye yırtınmaya devam edeceklerini...
***
Oysa koyacaklar dizi kızlarının bacaklarını...
Erdoğancı Acun ‘un yarışmacılarını...
“Akil kişi” Yılmaz Erdoğan ‘ın BKM’sinde boy gösteren genç magazin yıldızlarının “parlak” hayatlarını...
Gazete nasıl büyüyor; işte o zaman göreceksiniz!
***
Şaka bir yana... Hani; bugünlerde herkes birbirine, “CHP kurtulmadan Türkiye kurtulmaz” diyor ya...
Bence bu sözü değiştirmeliyiz:
Türk medyası kurtulmadan Türkiye kurtulmaz!
***
Bu ülkede yaşanan bütün büyük dertlerin en büyük sorumlularından biri, “gündem karartan” bu gazetecilik anlayışı ve...
Kendi oturma organlarını kurtarmak için, Güneydoğu’dan dört şehit tabutunun geldiği gün bile utanmadan Cem’in şeyiyle uğraşan sözde gazeteciler!
Ancak asıl sorumlu, bu basılı kağıtlara hâlâ “gazete” diye aldanıp para verenler...
***
Benimki de laf:
Verdikleri “oy” ne ki; aldıkları gazete “öyle” olmasın?

156+210!
Önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e sormaya devam ediyoruz. Söz sırası Esra Yaprak’ta... Sizin de Abdullah Gül’e söyleyecekleriniz varsa mustafa0mutlu@gmail.com adresine gönderebilirsiniz...
“Abdullah Bey...
Sizin yüzünüzden Mustafa Bey’e sinir olmaya başladığımı fark ettim.
Çünkü her gün bıkıp usanmadan sütunlarının bir bölümünü size ayırıyor.
Sonra ona sinir olduğum için, kendime de sinir oldum!
Anlayacağınız siz tınmıyorsunuz, soruları duymazdan geliyorsunuz ama bizim sinirlerimiz fena halde bozuluyor.
Bu nasıl iştir anlamadım!”

GÜNÜN SORUSU
Şii din adamını asan Suudi Arabistan dün de Yemen’deki İran Büyükelçiliği’ni bombaladı; olası bir “mezhep savaşı”nın fitilini ikinci kez ateşledi. İran’ın Suudi Arabistan’a karşı savaş açması artık an meselesi! Sorum bizi yönetenlere:
Acaba neden Türkiye’yi bu savaşın dışında tutmak istediğinize inanamıyorum?

Doğu Bey’e üç soru...
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, dün partisinin genç bir yöneticisinin eleştirilerini Aydınlık’taki köşesinde yanıtladı.
Üniversite öğrencisi Turan Salcı, Genel Başkanı Perinçek’e bir e-posta yollamış ve “Akit TV’ye neden çıktınız? O kanalı izleyen şeriat savunucusu gerici kitleyi mi dönüştüreceğiz? Böyle yayınlara çıkmanın bize kazandırdığı, kaybettirdiklerinden çok daha az değil midir?” diye sormuş...
Doğu Bey ‘in yanıtı özetle şöyleydi:
***
“Devrimciler arasında ‘kapalı devre ağı’ içinde kalarak devrimcilik yapamayız. Halkla birleşemeyenler, devrimcilikten vazgeçerek hakim sınıflara teslim olurlar. Biz her yurttaşımızı öncelikle ‘vatan bütünlüğü mevzisi’ne kazandırmak durumundayız. Bu açıdan Akit TV izleyen yurttaş, başka televizyonların izleyicisinden farklı değildir. Bir Vatan Partili, yurttaşları dönüştürme yeteneğine güvenmek zorundadır. Vatansever ve devrimci için en büyük tehlike, halkın şu veya bu kesimine karşı ön yargılı olmaktır...”
***
Sözlerinin önemli bir bölümüne katılmakla birlikte Doğu Bey’e üç sorum olacak:
Bir : Sizin ve Atatürkçü aydınların adını yıllardır sadece ölüm fermanı yayınlamak için anan Akit, sizce neden bugün “siyasetçi kimliğinizi” fark etti? Sizi ekrana çıkarmaktan beklentisi neydi?
İki : Bugün savunduğunuz düşünce; kara çarşafa rozet takan, daha sonra da Atatürk’e küfreden adamı genel başkan yardımcısı yapan CHP’nin yıllardır izlediği politikayı aklamıyor mu? Bu durumda Kılıçdaroğlu’nu yıllardır neden Atatürkçü tabandan kopmakla eleştirip durdunuz?
Üç : Akit TV’yi izleyen şeriatçıları dönüştüreyim derken, (CHP’nin başına geldiği gibi) gerçek tabanınızı kaybetme riski aldığınızın farkında mısınız?
***
Bu soruların yanıtını gerçekten merak ediyorum.

GÜNÜN İSYANI!
Adalet Bakanlığı istatistiklerine göre, 2010-2014 yılları arasında “ödeme şartını ihlal” gerekçesiyle 1 milyon 179 bin dava açılmış... Bu davalardan 725 bininde mahkumiyet kararı çıkmış; tam 110 bin kişi hapse girmiş... İsyanım ekonomik başarıyla övünen Adalet ve Kalkınma Partisi yöneticilerine:
Bir de başarısız olsaydınız; borcunu ödeyemediği için içeri düşenlerin sayısı milyonlarla mı ifade edilecekti?