Tarih:
08.08.2013
Babama mektup!
Mustafa Mutlu, 'Bu bayram sabahı elinin hatırasını öpmeden önce, sana bu 27 yılda yaşadıklarımızı özetlemek istiyorum.'
Canım babam...Soğuk bir şubat akşamı çekip gitmenin üzerinden tam 27 yıl geçti; küsuratları sayamıyorum artık, affet...
Bu bayram sabahı elinin hatırasını öpmeden önce, sana bu 27 yılda yaşadıklarımızı özetlemek istiyorum.
Önce en merak ettiğin konudan başlayayım:
Evet; bir torunun oldu... Adını güzel denizimizden koyduk... Duyarlı, akıllı, benim kadar kavgacı!
Ben ise meslekte otuz ikinci yılı bitirmek üzereyim; yaşlandım yani!
Konu komşuyu sormayacağını biliyorum; çünkü artık onların çoğu sizin orada...
Memleket!
Memleketi merak ediyorsan... Neresinden, nasıl başlayayım ki?
Hem, anlatsam anlar mısın gerçekten bilemem...
İyisi mi şöyle söyleyeyim; hani senin hayattayken bir “başöğretmeni” olmaktan onur duyduğun Mustafa Kemal Atatürk vardı ya... Bugün onun “diktatör” olduğunu söylüyor kimileri...
O günlerde verdiğiniz mücadeleyi yok sayıp döşedikleri üç beş kilometre rayla övünüyorlar...
“Onlar ne yaptı ki, asıl biz yurdu demir ağlarla ördük” diyorlar...
Sonra; rahmetli İnönü...
Atatürk’e söylenen, İnönü’ye söylenenlerin yanında az bile kalır...
“Dersim katili”ymiş kendisi, camileri ahır yapmış, bir de faşistmiş!
Ekonomi!
Sizin zamanınızda kurulan bütün kuruluşlar satıldı baba... Çoğu da yabancılara!
Hani tarımda kendi kendimize yeten ülkeydik ya; şimdi saman ithal ediyoruz, saman...
Armudumuzun iyisini de biz yemiyoruz; başkaları yiyor...
Bankalar, limanlar, tersaneler, fabrikalar hep yabancıların artık...
Hatta inanmazsın ama topraklarımızı bile tapulamaya başladılar!
Halkın üçte biri yoksul... Onun üçte biri de resmen aç!
Hükümetin verdiği sadakalarla karnını doyuruyor millet...
İşsizlik aldı başını gitti; çalışanlar dersen onlardan beter... Ne grev hakkı kaldı; ne sendika...
Bölünüyoruz!
Ve nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum ama... Tüm bunlardan daha önemlisi...
Ülke bölünüyor baba!
PKK diye bir örgüt türemişti hatırlarsan, sen ölmeden dört yıl kadar önce...
İşte o, bugün hükümetle resmen pazarlık masasında!
Kırk bin kişinin ölümüne neden oldu bugüne kadar o katiller ve sonunda “Bundan sonra kimseyi öldürmeyiz ama şartlarımız var” diyerek bizimkileri masaya oturttular...
Memleket!
“Bizimkiler” dediğime bakma, çünkü onların ne kadar “bizden” olduğunu da bilmiyorum aslında...
Cumhuriyetin tüm değerleriyle düşman, din ticareti yaparak zenginleşen yeni bir sınıf türedi burada...
Aslında sizin zamanınızda da vardı onlar ama bu kadar cesur değillerdi...
Yani... Senin o “Hiçbir şey yapamaz. Bu ülke bu dincilere teslim olmaz” dediğin Erbakan’ın dediği oldu baba, “kadayıfın altı” da çoktan kızardı, üstü de...
Türk bayrağı suç!
Hadi; madem başladım biraz daha anlatayım:
Bu ülkede artık 23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos ve 29 Ekim kutlamaları halka yasak baba...
10 Kasım’da Atatürk’ü anmak ise yürek istiyor!
Eline Türk bayrağı almak neredeyse suç...
Bir ara TC‘nin kimi tabelalardan kaldırıldığı bile oldu!
Hani senin ve arkadaşlarının yıllarca öğrencilerinize söylettiğiniz andın sonundaki, Atatürk’ün “Ne Mutlu Türk’üm Diyene” sözleri var ya... Artık onu “ırkçılık” sayanlar var bu ülkede!
Kindar nesil!
Hangi birini anlatayım; okullarda türbanlı öğretmenler var mesela...
“Türban da ne?” diyorsun, biliyorum; hani siz sıkmabaş derdiniz, o işte!
“Dindar ve kindar” bir nesil yetiştiriyor bu öğretmenler...
Yo; dalga geçmiyorum, bu ülkeyi yönetenler veriyor talimatı!
Niye mi itiraz etmiyoruz olup bitene?
Ediyoruz elbette; yazıp, çiziyoruz, sokaklara dökülüyoruz ama... Ya tazminat davası açıyorlar hakkımızda, ya da içeri atıyorlar...
Kendilerine “azıcık” itiraz eden herkesi bir torbaya koyup, darbeci ilan ediyorlar önce...
Sonra da “savcısı” oldukları mahkemelerde yargılayıp, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası veriyorlar...
İnanmayacaksın ama Genelkurmay Reisi bile terör örgütü yöneticisi olmaktan suçlu bulundu!
Memleket!
Sana bir soru soracağım baba:
Bana öğrettiğin her şey, neden “yanlış” çıkıyor?
O büyük ülküler doğruysa; neden sapıttı bunca insan?
Eğer siz haklıysanız; nedir bugünkü ihanetin nedeni?
Kısacası...
Orada durum nasıl bilmiyorum ama... Burası tam bir cehennem!
İlke diyen, ülke diyen, ahlak diyen, eşitlik diyen, hak diyen, adalet diyen, çağdaşlık diyen, laiklik diyen herkes cayır cayır yanıyor burada!
Biliyorum, şu bayram sabahı tadını kaçırdım; öbür dünyada da rahat bırakmadım seni...
Ama çaresiz hissediyorum kendimi babam...
Çaresiz ve yalnız!
Senin, annemin ve tüm büyüklerimin ellerinden öperim.
Bayramınız kutlu olsun...
GÜNÜN SORUSU
Soru kendime:
Hayatının 42 yılını köy köy dolaşarak “Cumhuriyet Çocukları” yetiştirmeye adayan öğretmen babam, bu mektubu okuduktan sonra mezarından çıkıp gelir mi, gelmez mi?
Mustafa Mutlu - Vatan
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları