loading
close
SON DAKİKALAR

Bizi kandırıyorlar!

Mustafa Mutlu
Tarih: 05.04.2016

Mustafa Mutlu; Ülkemizde yaşayanların, yaş gruplarına göre dağılımı şöyle...

Ülkemizde yaşayanların, yaş gruplarına göre dağılımı şöyle:
***
4 yaş ve altı: 6 milyon 295 bin kişi...
5-9 yaş: 6 milyon 315 bin kişi...
10-14 yaş: 6 milyon 252 bin kişi...
15-19 yaş: 6 milyon 519 bin kişi...
20-24 yaş: 6 milyon 264 bin kişi...
25-29 yaş: 6 milyon 273 bin kişi...
30-34 yaş: 6 milyon 516 bin kişi...
35-39 yaş: 5 milyon 918 bin kişi...
40-44 yaş: 5 milyon 510 bin kişi...
45-49 yaş: 4 milyon 674 bin kişi...
50-54 yaş: 4 milyon 438 bin kişi...
55-59 yaş: 3 milyon 656 bin kişi...
60-64 yaş: 2 milyon 871 bin kişi...
65-69 yaş: 2 milyon 216 bin kişi...
70-74 yaş: 1 milyon 557 bin kişi...
75-79 yaş: 1 milyon 104 bin kişi...
80-84 yaş: 840 bin kişi...
85-89 yaş: 360 bin kişi...
90 + : 115 bin kişi...
***
Bu tabloya bakarak ülkemizde, kendi yaş grubunuzdan kaç kişinin yaşadığını görebilirsiniz...
Eğer yaşınız ilerlediyse, insani olarak, “İyi dayandım” da diyebilirsiniz. Daha çok yaşamak için sağlığınıza, gıdanıza, sporunuza dikkat edebilirsiniz...
***
Çağdaş devletlerin görevi, vatandaşlarını sağlıklı, mutlu ve olabildiğince uzun yaşatmak için elinden geleni yapmaktır.
Oysa bizim ülkemizde yaşamak, değil; ölmek kutsanıyor...
Gördüğünüz acemi işi karikatür, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından çıkarılan çocuk dergisinin Nisan sayısında yayımlandı.
“Şehitlik” başlığı adı altında yazılan yazılarda çocuklar adeta “şehitliğe” özendirildi.
Tıpkı, IŞİD’in “canlı bomba”lara, “Ölürseniz cennette sizi yüzlerce huri, tonlarca şarap bekliyor” dediği gibi...
Çağdaş, laik, modern Türkiye Cumhuriyeti’nin bir “devlet kurumu” da aynı şeyi yaptı!
Hayatı değil ölümü...
Bu dünyayı değil, öteki dünyayı cazibe merkezi haline getirdi!
***
Çocuklar, gençler:
İnancınız ne olursa olsun; size bir ömür verildi.
Kimseye kanmayın.
Ölüm o kadar matah bir şey olsaydı; emin olun bizi yönetenler, önce kendi çocuklarının ölmesini sağlardı!
***
Yaşamaya ve yaşatmaya bakın...

KİM O?
Reza Zarrab’ı tutuklatan ABD’li savcı Preet Bharara, Twitter hesabından yaptığı son paylaşımda, “Kirli politikacıların cezaevine atılması bir gereklilik olabilir ama bu yeterli değil” demiş...
Doğru... Yetmez!
Kirli politikacıları, işledikleri suçlardan dolayı yargılayıp cezaevine tıkacaksın ama asıl iş ondan sonra başlıyor:
Kirlettikleri her şeyi temizleyeceksin.
Yıktıklarını, yeniden yapacaksın.
Kandırdıkları insanlara tek tek gerçekleri anlatacaksın.
Eğer bunları yapmazsan; o “kirli” adamlar, cezaevinden çok daha güçlü olarak çıkar ve başına her zamankinden daha da büyük belalar açar.
Bunu da en iyi biz biliriz!
***
İyi de... Bharara, kimi kast ediyor ki?

GÜNÜN SORUSU
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi, I Mean it Creative Şirketi’ne 270 bin dolar (yaklaşık 800 bin lira) vererek Gaziantep’e yeni bir logo yaptırmış. Bunun için de ihale falan açılmamış. Firmayla, sadece doğal afetlerden sonra kullanılabilecek bir yöntem olan “davet” yöntemiyle anlaşmış. Sorum Belediye Başkanı Fatma Şahin’e:
Bu iş için ihale açılsaydı ve süreç iki ay uzasaydı; insanlar logosuzluktan ölecek miydi ki bu kadar acele (!) ettiniz?

Erdoğan halife olmalıymış!
Akit TV programcısı Ali Koca, “Halifelik sistemine bir ihtiyaç varsa, bu sistem kurulacaksa, kurulması da gerekiyorsa ve buna da bir baş gerekiyorsa neden bu Recep Tayyip Erdoğan olmasın?” demiş...
Erdoğan’ın “başkanlık”la yetineceğini sanan ve “Canım, ne zararı var ki... Olsun” diyen tatlı su demokratları, bu “önerme”yi iyi okusun...
“Başkanlık”tan sonraki asıl hedef, “halifelik...”
Ancak bunun neden olamayacağını Ali Koca gibi anlatayım:
“Halifelik sistemine bir ihtiyaç yok, çünkü burası Osmanlı değil, Türkiye Cumhuriyeti... O yüzden bu sistem hiçbir zaman kurulmayacak. Dolayısıyla kurulmayacak bu sisteme bir baş da gerekmeyecek... Bu yüzden ne Recep Tayyip Erdoğan ne de bir başkası bu ülkenin halkını bir daha asla şeriatla yönetemeyecek!”

SÖZ SİZDE (156+277)
Abdullah Gül’e sormaya devam ediyoruz. Sıra Üsküdar’da yaşayan okurlarımızdan E. Erçetin’de soruyor: “Abdullah Bey...
Bir Cuma günü, namaz kıldığınız camiye gelsem... Namaz çıkışında yanınıza sokulsam... Size Huber’deki masrafları hatırlatsam... Korumalarınız da beni bir güzel dövse... Bugüne kadar bu çıplak gerçeğe gözlerini kapatan ve kulaklarını tıkatan gazeteciler ile siyasetçiler de korumalarınızın beni dövme gerekçesini konuşmaya, yazmaya başlasa... Yine susmaya devam eder misiniz? Yoksa çıkıp her şeyi anlatır mısınız?
Asıl sorum şu:
Sizden yanıt bekleyen vatandaşları bu yöntemi kullanmak zorunda bırakacak mısınız?”

GÜNÜN İSYANI
İsyanım, sapık bir öğretmenin, Ensar Vakfı’nın Karaman’da açtığı evde en az 45 erkek çocuğa tecavüz ettiğinin ortaya çıkmasından sonra bile evlatlarını bu yasadışı evlere göndermeye devam eden ailelere:
Allah size o beyni, başkalarına “salata” yaptırasınız diye mi verdi?

Mustafa Mutlu - Aydınlık

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları