Tarih:
26.06.2013
Bu çocuklara sertlik sökmüyor; iyisi mi susun!
Mustafa Mutlu, 'Çünkü konuştukça bu çocukları daha da sertleştiriyorsunuz'...
Size elini uzatan birine vurmazsınız...Gülümseyen biriyle bağırarak konuşamazsınız... Siz de gülümsersiniz. Azarlayanı siz de azarlarsınız...
Sövene, sövmeye başlarsınız.
Vurana vurursunuz.
Suçlayanı suçlarsınız.
Kucaklayanı kucaklarsınız.
Saldırana saldırırsınız.
Sarılana sarılırsınız.
Darılana darılırsınız.
Omuz atana omuz atarsınız.
Çelme takana en azından yan bakarsınız.
Yan bakana düz bakmazsınız.
Sizi sevmeyeni, sevemezsiniz.
Fısıldayarak konuşana, fısıldarsınız.
Kindarın yanında kindar olursunuz.
Tüm bunlar insanlık hâlidir; psikolojide yeri vardır hepsinin, anlamı vardır!
Sevgisiz bir adamın yanında mutlu olamazsınız.
Coşkusuzla, coşamazsınız.
Coşanın yanında mal mal duramazsınız.
Ağlayanın yanında kahkaha atamazsınız.
“Ne ekersen, onu biçersin” demiş eskiler bu durum için; kötü ekerseniz, iyi biçemezsiniz!
Ya da “etki-tepki” diye daha bilimsel bir dille açıklanabilir bu durum; sizi aşağılayanı, ister istemez de olsa... Yüceltemezsiniz!
Onlar normal!
Bu ülkede bazı kesimler onlarca yıldır sürekli azarlanıyor...
Sürekli tehdit ediliyor...
Sürekli köşeye sıkıştırılıyor...
Sürekli hakarete maruz bırakılıyor...
Sürekli sindiriliyor...
Hatta sürekli dövülüyor...
Ama nesil de değişiyor bir yandan; evinde annesinden babasından tek sert söz duymayan, en küçük kaba kuvvet görmeyen çocuklar devralıyor toplumsal hayatın sorumluluğunu...
Biz alışmıştık ama bunlar kabul etmiyor hot zotu...
Şiddeti, baskıyı, yasağı hazmedemiyor...
O yüzden ne görürlerse; ona göre tavır alıyorlar...
Bağırana bağırıyor; dostluk eli uzatana sırtlarını dönmüyorlar...
Ama biz sahteydik, onlar gerçek...
Biz direnemedik, onlar direniyor...
Biz kendimiz gibi olamadık, onlar oluyor...
Biz psikolojiye uygun davranamadık; onlar davranıyor...
Her fırsatta “milli irade”den söz edenlere söylüyorum:
Değil günde beş kez, beş yüz kez hakaret etseniz, aşağılasanız, bağırsanız, çağırsanız...
Değil gaz bombası, atom bombası yağdırsanız...
Değil polis copu, hepsini tek tek çarmıha gerseniz...
Değil gözaltına almak; onlarca yıllık cezalara çarptırsanız...
Bu çocuklara geri adım attıramazsınız!
Çünkü bunlar bize benzemiyor. Olması gerektiği gibi davranıyorlar... Bizim gibi kendilerine tokat atanlara öbür yanaklarını dönmüyorlar!
Eğer ülkede gerilimin bitmesini birazcık olsun istiyorsanız ve bağırmamayı, çağırmamayı, hakaret etmemeyi, kızmamayı, sövmemeyi, saymamayı, aşağılamamayı, azarlamamayı beceremiyorsanız...
Ve milyonların size aynı şekilde yanıt vermesini istemiyorsanız...
O zaman susun!
Sadece susun...
Çünkü konuştukça bu çocukları daha da sertleştiriyorsunuz...
Ayak!
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan dün partisinin grup toplantısında yine ağır konuştu.
Gezi olaylarında sorumluluğu bulunan kamu yöneticilerinin görevden alınmasını isteyen Taksim Dayanışması’nı hedef alarak aynen şunları söyledi:
“Ne platformu olursan ol... Ayaklar ne zaman baş olmaya başladı? Milletin verdiği yetki var!”
İyi de millet size o yetkiyi, halkın beğenmediğin yüzde 50’sine sinek muamelesi yap diye mi verdi?
Ben de aynı talebi defalarca dile getirdim; bu durumda ben de “ayak” oluyorum... Zulmetmeyi kendisine yediren ve milyonların ‘ah’ını alan “baş” olacağıma... Mazlumdan yana “ayak” olmayı da bin kez yeğlerim!
GÜNÜN SORUSU
PKK’nın iki numaralı ismi Murat Karayılan, Alman “Die Welt” gazetesine verdiği röportajda, barış sürecinin üçüncü aşamasının tamamlanmasıyla birlikte Abdullah Öcalan’ın serbest kalacağını iddia etmiş... Sorum size:
Taş bile atmayan on üç yaşındaki çocukların içeri atıldığı bir dönemde, 30 bin kişinin ölümüne neden olan terörist başının serbest kalmasına şaşırır mısınız?
Ah be Hâkim Bey!
Ben sana ne diyeyim?
Ethem Sarısülük’ü alnının ortasından vuran polis memurunu serbest bırakmışsın!
Yalanlarına kanmışsın...
“Kaskım düşmüştü, linç edeceklerdi” demiş; inanmışsın...
“Kendimi korumak için havaya ateş açtım” demiş, yutmuşsun...
Bin kez seyrettim o görüntüleri Hâkim Bey!
Kaskı başındaydı polisin...
Üstelik havaya değil; Ethem’in tam alnının ortasına sıktı kurşunu!
Hiç mi izlemedin o bandı, “Polis memurunu tutuklamak, telafi edilmeyecek zararlara neden olabilir” derken?
O polisi tutuklamamanın, bundan sonra polisin her toplulukta silahını rahatlıkla ateşlemesine yol açabileceğini hiç mi düşünmedin?
Adaletin kestiği parmak acımaz elbette...
Tabii, adalet adaletse!
Senin kararın ise çok can yaktı ve yakacak Hâkim Bey!
Çekil bir kenara ve vicdanının sesini dinle!
Mustafa Mutlu - Vatan
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları