loading
close
Dolar: TL
Euro: TL
Sterlin: TL
SON DAKİKALAR

Bugünün ‘ayran’ı yirmi yıl önce ‘pilav-baklava’ymış!

Mustafa Mutlu
Tarih: 20.05.2013

Mustafa Mutlu, ‘Tamam kardeşim; getir rakıyı, iki pilav, iki baklava yaz... Anlaşıldı mı?’

MutluMeslek hayatının tamamına yakınını TRT’de önemli işler yaparak geçiren Orhan Baykal, yine TRT yıllarından tanıdığı Uğur Dündar’la ortaklaşa yazmış bu kitabı...

Ancak “Yalandan Kim Ölmüş” için, aslında “aynı ciltte iki kitap” demek daha doğru olur.

Çünkü birinci bölüm Orhan Baykal’ın derlediği ve kaleme aldığı, “tek kanallı siyah-beyaz TRT Televizyonu’nda yaşanan traji-komik olaylar”dan oluşuyor.

İkinci bölüm ise Uğur Dündar’ın Sözcü Gazetesi’nde genelde medya üzerine yazdığı yazılardan... Ayrıca Uğur Dündar’ın, TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu’nda yaptığı açıklamalar da “tam metin” olarak kitapta yer alıyor.

Orhan Baykal’ın TRT anılarını okurken çok güldüğüm bir bölümü sizinle de paylaşmak istiyorum. Çünkü bu bölüm, bugünlerde tekrar gündeme gelen “içki” tartışmasının yirmi-yirmi beş yıl önce ne durumda olduğunu gösteriyor.

Hani Başbakan Erdoğan mili içkimizin “ayran” olduğunu söyledi ya... O yıllarda da milli yiyeceğimiz “pilav ve baklava”ymış... Neden mi? Buyurun okuyun:

Erbakan’a rakı parası!

“Zamanın Milli Selamet Partisi Başkanı Necmettin Erbakan’ın Eskişehir’de yapacağı mitingi on kadar gazeteci izleyecektir. Gazeteciler Eskişehir’e bir gece önceden gider. Parti yetkilileri gazetecileri bir araya toplar. İl Başkanı gazetecilere ‘Hoş geldiniz’ dedikten sonra, kısa bir konuşma yapar:

‘Bu gece burada Hocamızın misafirisiniz. Konaklayacağınız oteldeki tüm masraflarınız Hocamızın talimatıyla bizim tarafımızdan karşılanacaktır. Ancak takdir edersiniz ki alkollü içkileri ödememiz mümkün değildir. Hocamızın talimatıdır. İsteyen istediğini içebilir, ancak biz yalnızca alkolsüz meşrubatları karşılayabileceğiz. İyi istirahatler...’

Bu konuşma gazetecileri rahatsız etmiştir. Yorucu bir günün ardından bir iki kadeh içmemek bazıları için zordur. Mutlaka bir çare bulunacaktır.

Akşam yemekte toplanıldığında TRT muhabiri garsonu çağırır, siparişleri verir. Siparişlerin arasında küçük bir şişe de rakı vardır. Garson talimatlıdır:

‘Özür dilerim, rakının ücreti ödenmiyor. Sizin ödemeniz gerekiyor.’

Muhabir sorar:

‘Rakı kaç lira?’

‘Dokuz lira efendim.’

‘Peki, pilav, baklava kaç lira?’

‘Pilav iki, baklava iki buçuk lira...’

Muhabir hesabı yapmıştır. Pişkinlikle garsona bakar:

‘Tamam kardeşim; getir rakıyı, iki pilav, iki baklava yaz... Anlaşıldı mı?’

Garson biraz şaşkın, salonun diğer ucunda yemek yiyen partililere bakar, yutkunur.

‘Peki efendim.’

Fikir masada çok tutmuştur. Sırayla herkes ikişer baklava, ikişer pilav söyler. Rakılar gelir, afiyetle içilir.

Gecenin ilerleyen saatlerinde pilav-baklava tüketimi artar.

Bu arada yemeklerini bitiren partililer, Genel Sekreter’in başkanlığında salondan ayrılırken basın mensuplarını selamlar, ‘Afiyet olsun’ derler. Gazeteciler de kendilerine kadeh kaldırarak mukabele eder.

Ertesi gün parti yetkilisi otele hesabı ödemeye gelir. Fatura tahmin edilenin üzerinde bir rakamdır. On kişi, ellinin üzerinde baklava-pilav yemiştir!

Parti yetkilisi, otelciye bakar; otelci çaresizlik içinde ellerini iki yana açarak, kaşlarını kaldırır, hiçbir şey söylemez. Partili olayı anlamıştır. Yüzünde acı bir tebessüm belirir. Hoca’ya hesabı nasıl vereceğini düşünür. Parayı öder, dalgın adımlarla otelden ayrılır.”

Kolay okunan, güldüren ve düşündüren bir kitap Yalandan Kim Ölmüş?

Yaz tatiline giderken yanınıza alacağınız kitaplar arasında olmalı...

Yalandan kim ölmüş (****)

Türü: Medya notları

Yazanlar: Orhan Baykal-Uğur Dündar

Yayımcı: Bilgi Yayınevi

Baskı tarihi: Nisan 2013

Sayfa sayısı: 242

Fiyatı: 18 lira

İnternet fiyatı: Idefix 14.40, D&R 13.49 lira...

Kişisel not: Orhan Baykal’la tanışmıyorum... Uğur Dündar ise karşılaştığımızda içtenlikle selamlaştığımız ve kucaklaştığımız bir meslek büyüğümdür.


Sintine, hiç bitmiyor!

İtalyanca “Sentina” kelimesinden türemiş bir denizcilik terimiymiş “sintine...”

Gemilerin, deniz yüzeyinin çok altındaki, havasız, karanlık bir bölümüne verilen isimmiş...

Baskı dönemlerinde bazı aydınlar ve ilerici deniz subayları cezalandırılmak için gemilerin sintinesine indirilip günlerce aç, susuz, güneşsiz ve havasız bırakılırmış...

Emin Karaca, ilk baskısı 2000’de yapılan bu kitabında Osmanlı’dan bu yana baskı gören ve maddeten olmasa da manen “sintine”ye atılan aydınların çektiklerini anlatıyor...

SİNTİNENİN DİBİNDE (****)

Türü: Yakın tarih

Yazan: Emin Karaca

Yayımcı: Puslu Yayıncılık

Baskı tarihi: Gözden geçirilmiş üçüncü baskı, Mayıs 2013...

Sayfa sayısı: 308

Fiyatı: 19.5 lira

İnternet fiyatı: D&R 14.49, Idefix 14.63 lira...

Kişisel not: Yazarı mesleğe başladığım yıllardan tanıyorum ancak çok uzun bir süre- dir yollarımız kesişmiyor...

Mustafa Mutlu - Vatan

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları