loading
close
SON DAKİKALAR

‘Camide, okulda, emniyette siyaset’e ‘cep’li savunma...

Mustafa Mutlu
Tarih: 10.05.2012

Badem bıyıklı, gümüş alyanslı bazı sözde öğretmenler Türkiye Cumhuriyeti’nin öğretmeni olduklarını unuttu, körpecik beyinleri yıkamaya soyundu...

Dünkü yazımda Fethiye’nin İzzettin Köyü’nde oturan 74 yaşındaki Arif Ekiz’in yediği imam dayağından söz etmiştim.

Yaşlı adam köydeki Dereboğazı Camii’nin imamının cuma namazından sonra verdiği hutbede iktidar partisinin propagandasını yaptığına tanık olmuş ve uyarmaya kalkışmıştı.

Karşılığı da tekme, tokat ve tırmık sapıyla dayak yemek olmuştu.

Dünkü yazımın yayınlanmasından hemen sonra Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan aradılar.

Dayakçı imam hakkında soruşturma başlattıklarını, gerekeni yapacaklarını söylediler.

“Gereken”in ne olacağını hepimiz biliyoruz:

En fazla bir başka camiye atamak...

Umarım yanılırım.

***


Dün ayrıca yurdun dört bir yanından çok sayıda okurum da elektronik posta göndererek, aynı propagandanın yıllardır kendi semtlerindeki camilerde de yapıldığını...

Hatta bazı imamların, hocaların, müezzinlerin yakalarında “parti rozeti”yle dolaştıklarını...

Köy ya da mahalle halkını “camiye gelenler-gelmeyenler” olarak fişlediklerini söylediler.

Bunların hepsi “iddiadan ibaret” olduğu için cami ya da imam ismi vermiyorum.

Ama... Beni arayan iddia sahibi okurlarıma yaptığım çağrıyı sizinle de paylaşmak istiyorum:

***


Artık neredeyse hepinizin elinde kameralı cep telefonları var.

Eğer gittiğiniz camide dinin siyasete alet edildiğini...

Vaazlarda ya da hutbelerde bir siyasi partinin ya da cemaatin, tarikatın propagandasının yapıldığını...

Yasalara ve anayasaya aykırı sözler söylendiğini duyarsanız, sakın Arif Ekiz’in yaptığını yapmayın.

Yani o sözde din görevlileriyle nafile bir tartışmaya girmeyin ve ortamı germeyin.

Bunun yerine hemen cep telefonlarınızı çıkarıp görüntülü kayıt yapın.

Emin olun bu hareketiniz, camilerimizi parti merkezlerine çeviren imamların, hocaların paniklemesini ve ağızlarından çıkacak sözlere dikkat etmesini... Kameraları fark ettikleri halde propaganda yapmaya devam edenlerin ise deşifre olmasını sağlayacak.

***


Sözüm sadece cami cemaatine değil...

Son yıllarda özellikle okullarda, emniyette, hastanelerde, belediyelerde, devlet dairelerinde ve adliyede hızlı bir “siyasi kadrolaşma” olduğunu hepimiz biliyoruz.

Badem bıyıklı, gümüş alyanslı bazı sözde öğretmenler Türkiye Cumhuriyeti’nin öğretmeni olduklarını unuttu, körpecik beyinleri yıkamaya soyundu.

Sınıflarda millet değil, ümmet olmanın faziletlerini anlatıp duruyorlar. Atatürk’ü kötülüyorlar, cumhuriyetin kurucularına çamur atıyorlar.

Çocuklarınıza da söyleyin, siz de yapın:

“Cep telefonu” dertlerimizin devasıdır! Tanığı olduğunuz tüm “aykırılıkları, sapkınlıkları, sömürüleri” kaydedin...

Sonra da vatandaşlık görevinizi yapıp, savcılığın ve o “aykırı” memurun çalıştığı kurumun yolunu tutun.

Hani her fırsatta, ülkedeki “bozulmadan” yakınıp, çaresizliğinizi bizimle paylaşıyorsunuz ya...

Eğer bu “cep’li direniş”i yaygınlaştırabilirsek, “oyun”u bozarız.

Çünkü iktidara yaranmak için fütursuzlaşan bu arkadaşlar, aslında aklınızın almayacağı kadar korkaktır.

Bire bir mücadeleye başlayın; her şeyin ne kadar hızla değiştiğine siz bile inanamayacaksınız!

*****


Yiğit!

Üstün hizmetlerine karşın gözden düşen ve bir süredir işsiz olan, AKP’li gençlere konferans vererek yeniden göze girmeye çalışan Habertürk TV’nin eski Genel Yayın Yönetmeni Yiğit Bulut, Melih Gökçek’in oğluna ait Beyaz TV’ye çıkmış...

Kendisini eleştirenleri tehdit ettikten sonra, “Herkes şundan emin olsun yeterince dindar, yeterince kindarım” demiş...

Yani “dindar ve kindar bir nesil isteyen” Başbakan’a, “Aradığınız adam benim, her türlü göreve hazırım” mesajı vermiş...

Bakalım bu sözlerinin ödülünü kaç gün içinde alacak?

*****


Günün Sorusu

Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki Tabur Lokantası’nın yerine açılan restoranda türban ve sakal yasağı kaldırılmış, içki yasağı konulmuş...

Sorum, “özgürlükçülük” adına türbanı ve sakalı serbest bırakan Meclis Başkanı’na:

İçkiden sonra kravatı yasaklamayı da düşünüyor musunuz?

*****


Haşimi ve bizim Haşimi’ler!

Kemal ve Hakan Uzan hakkında kesinleşmiş hapis cezaları var; beyefendiler sekiz yıldır kaçak...

Cem Uzan için tutuklama kararı çıkalı üç yıl oldu.

Daha onlarca isim sayabilirim:

Bedrettin Dalan, Turhan Çömez bunlardan sadece ikisi...

Birçoğu “terör” suçundan yargılanıyor ve hangi ülkelerde yaşadıkları biliniyor ama dokunulamıyor.

Neden?

Çünkü gittikleri ülkelerin siyasi iktidarları tarafından korunuyor ve kollanıyorlar.

Şimdi bizim ülkemizde de Interpol tarafından 190 ülkede birden aranan “siyasi kimlikli bir kaçak” var:

Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık El Haşimi...

Şii-Sünni çatışmasına yol açmakla suçlanıyor ve Irak tarafından isteniyor.

Yani Haşimi’yi iade edelim desek, diğer ülkeler bizimkileri neden iade etmiyor?

“Etmeyelim”i savunsak, o zaman bizimkilerin iadesinde nasıl ısrarcı olacağız?

Karışık konu vesselam!

Karışık olmayan tek bir şey var:

Bizim iktidarın çelişkili açıklamaları...

Başbakan önceki gün Roma’da yaptığı açıklamada Haşimi’nin sağlık sorunlarının çözülmesinden sonra ülkesine döneceğini söyledi ama Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ dün bu açıklamayı adeta tekzip etti:

“Başından beri destek verdiğimiz birini iade etmeyiz.”

Hadi bakalım; buyurun buradan yakın!

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları