Tarih:
10.10.2012
CHP’de adaylar anketle belirlenecek
Mustafa Mutlu yazdı, ''CHP bu seçimlerde pek çok yerde adaylarını tüm kamuoyunda yapacağı anketlere göre belirleyecek...''
Yerel seçimlere bir yıl kaldı. Tabii eğer AKP’nin istediği anayasa değişikliği Meclis’ten geçer ve seçim tarihi üç ay önceye çekilirse...AKP’nin görev yapan mevcut isimlerinde önemli değişiklikler olacağı söyleniyor. Buna karşı CHP’de de müthiş bir canlılık olduğu konuşuluyor.
Öğrendiklerime göre CHP bu seçimlerde pek çok yerde adaylarını tüm kamuoyunda yapacağı anketlere göre belirleyecek.
Parti bu nedenle üç ayrı araştırma kuruluşu ile anlaştı.
Anket yapacak kuruluşlara hangi bölgelerin dağıtıldığı bir sır gibi saklanıyor.
Hatta bu iş için Genel Merkez’de bir oda hazırlandığı, kapısına ve içine ikişer kamera yerleştirileceği ve giren çıkan herkesin kontrol edileceği belirtiliyor.
***
Aldığım bilgilere göre anket kuruluşları üç aşamalı çalışarak aday adaylarını belirleyecek.
İlk aşamada sahaya çıkılacak ve araştırma hangi bölgede yapılıyorsa, oranın halkına, “Kimi CHP adayı olarak görmek istersiniz?” sorusu yöneltilecek.
Bu aşamada katılımcılara hiçbir şekilde herhangi bir kişinin adı söylenmeyecek, sadece “kimi istedikleri” sorulacak.
İkinci aşamada ise ilk araştırmada kamuoyunun adını söylediği en az 10 kişinin adı verilerek, “Bu isimlerden hangisinin aday olmasını istersiniz?” sorusu yöneltilecek.
Eğer ikinci aşamada bir ya da iki aday diğerlerinden açık ara öndeyse, bu isimler Genel Merkez’de adaylıkla ilgili çalışmalar yapan birime bildirilecek.
Eğer 10 isim arasında herkes birbirine yakın oylar almışsa bu kez üçüncü aşamaya geçilecek ve en yüksek orandaki üç (beş olabilirmiş) tekrar halka sorulacak.
***
Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun “çok kritik” olmayan bölgelerde bağımsız olarak yapılan bu anketlerde en önde çıkanları aday göstermekten yana olduğunu öğrendim.
Ancak bazı bölgelerde Genel Merkez’in belirleyici olma ihtimalinin de ağır basabileceği belirtiliyor.
CHP’nin adaylarını bu yöntemle belirlemesi önemli bir adım.
Tabii, halkın ilgi ve beğenisini değerlendirebilmeleri kaydıyla...
*****
Uyum!
Diyarbakır Emniyet Müdürü Recep Güven, “Dağda ölen teröriste ağlamıyorsanız insan değilsiniz” deyince çarşı fena karıştı!
Beşiktaş’ın çarşısından söz etmiyorum; kastettiğim, siyaset çarşısı...
Hatta iktidar çarşısı...
Biliyorsunuz, Başbakan Yardımcısı yani Başbakan’ın sağ kolu Bülent Arınç önceki gün bu sözleri değerlendirmiş ve “Diyarbakır Emniyet Müdürü’nün sözlerini takdirle karşılıyorum” demişti...
Ama Başbakan dün partisinin grup toplantısında öyle sözler söyledi ki, muhabir arkadaşların deyimiyle Bülent Arınç donup kaldı...
Çünkü Başbakan, Diyarbakır Emniyet Müdürü’nü fena fırçaladı.
“Biz evlatlarımızı katleden ve bu mücadele esnasında ölen terörist için ağlamadık, ağlamayız. Bunu da çok açık net söylüyoruz. Bu bizim hem insani hem vicdani görevimizdir. Bunu böyle bilmeye mecburuz” dedi.
***
Ne demokratik bir iktidarımız var değil mi?
Başbakan’la yardımcısı böylesine önemli bir konuda bile farklı görüşlerde ama uyum içinde çalışıyorlar...
*****
Günün sorusu
Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu Tasarısı’nı protesto eden grup, güvenlik barikatını aşarak Meclis’e yürümek isteyince Ankara polisi müdahale etmiş. Eyleme destek veren CHP Milletvekili Musa Çam da biber gazından etkilenmiş. Hatırlarsanız aynı olay iki yıl kadar önce dönemin CHP’li İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın da başına gelmişti. Sorum Ankara Emniyet Müdürü’ne:
Sizin gözünüzde bütün milletvekilleri eşit mi? Yani iktidar partisinden bir vekilin gözüne de biber gazı sıkabilir misiniz?
*****
Yazgülü’nü öldüren çarşaflı kadın nihayet ağır cezada...
Bu sütunun daimi okurları Yazgülü Keleş’i çok iyi hatırlayacaktır...
Hani 4 Temmuz 2011 tarihinde, Ümraniye’de ara bir sokakta ehliyetsiz olarak minibüs kullanan çarşaflı Melek Doğan’ın çarpıp kaçtığı talihsiz genç kız...
Yazgülü, nişanlandıktan sadece bir gün sonra meydana gelen bu olayda can vermiş, ben de ölümüne neden olan Melek Doğan’ın yakalanması için her gün yazı yazmıştım.
Melek Doğan, ısrarlı takibimiz sonucunda seferber olan polis ekipleri tarafından olaydan tam 29 gün sonra yakalandı.
Ama görgü tanıklarının net ifadelerine karşın, kazayı kendisinin değil, eşi Salih Doğan’ın yaptığını söyledi.
Melek Doğan çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi. Ancak iddianame; Melek Doğan’ın ehliyet sahibi olup olmadığı bile araştırılmadan, yaralıyı kaza yerinde terk ettiği dahi gözetilmeden “taksir ile ölüme neden olma” suçlamasıyla sınırlı kaldı.
Sonra sanık kadın, tutukluluğunun üzerinden üç ay bile geçmeden 17 Ekim 2011 tarihinde yapılan ilk duruşmada mahkemece tutuksuz yargılanmak üzere salıverildi.
Yazgülü’nün ailesinin avukatı, savcının iddianamesini yeterli bulmayarak ve sanığın, “Kasten öldürmenin, ihmali davranışla işlenmesi” suçundan yargılanması gerektiğini belirterek mahkemeye itirazda bulundu. Avukata göre bu suç, sanığın ağır ceza mahkemesinde yargılanmasını gerektiriyordu.
Sonuçta Üsküdar 3. Asliye Ceza Mahkemesi önceki gün bu talep doğrultusunda yetkisizlik ve görevsizlik kararı vererek davayı ağır ceza mahkemesine devretti.
***
O talihsiz olayın akıbetini merak eden okurlara duyurulur...
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları