loading
close
SON DAKİKALAR

Daha önce altı yıl ceza alıp, tahliye edilen kimse var mı?

Mustafa Mutlu
Tarih: 04.07.2012

Mustafa Mutlu yazıyor: Aziz Yıldırım’ın tutukluk hâli neden devam etmedi?

Futboldaki şike davası önceki gün sona erdi: Mahkeme, sanıkların çoğuna ceza yağdırdı. Yani futbolumuzda şike yapıldığını tescil etti.

Ben de dünkü yazımda; böylesine çok sanıklı ve bol dosyalı bir davayı sekiz ay gibi kısa bir sürede sonuçlandıran mahkeme heyetini kutladım.

Fakat karara ilişkin herhangi bir yorumda bulunmadım.

Özellikle bekledim.

Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın altı yıl üç ay hapis cezasına çarptırılmasına rağmen “tahliye edilmesini” sorgulayacak bir Allah’ın kulunun çıkıp çıkmayacağını merak ettim.

Dün gördüm ki genellikle bu konuya girilmemiş ya da girilememiş!

***


Önce Fenerbahçeli dostlara bir çift sözüm var:

Bu yazı kesinlikle Aziz Yıldırım’ın şahsıyla ilgili bir yazı değil...

Amacım, kararda teknik bir yanlış olup olmadığını sorgulamak!

Aziz Bey, o suçları işlemiş, işlememiş; elbette bunun hakkında yorum yapmak kimsenin haddine düşmez...

Çünkü karar temyiz edilecek ve son sözü Yargıtay söyleyecek...

Benim dikkatinizi çekmek istediğim konu farklı:

***


Sonuçta mahkeme Aziz Yıldırım’ı suçlu buldu ve altı yıl üç ay hapis cezasına çarptırdı.

Bu durumda Ceza İnfaz Kanunu’na göre Aziz Bey’in üç yıldan biraz fazla bir süre cezaevinde kalması gerekiyor.

Bunun bir yılı “tutuklu” olarak cezaevinde kaldığı süreye sayıldı...

Ya geriye kalan iki yıldan fazlası?

Onu da karanın Yargıtay’da onanması durumunda çekecek, yani tekrar cezaevine girecek!

İşte; sorgulanması gereken asıl karar bu...

Önyargılı saldırıların hedefi olmamak için konuyu Aziz Yıldırım’dan çıkaralım:

Diyelim ki bilinçli olarak adam öldürmekten yargılanan bir sanığın yargılanması beş yıl sürdü.

Yani sanık beş yıl boyunca “tutuklu” olarak bir cezaevinde kaldı.

Ve sonunda mahkeme kararını açıklayıp, sanığı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırdı.

Bu durumda yapılacak şey bellidir:

“Sanık” unvanı düşer, yerini “hükümlü” unvanı alır.

Hükümlü de; cezasının kalan bölümün çekmek için cezaevine yollanır.

***


Peki; Aziz Yıldırım hakkındaki verilen karardan sonra...

O katilin avukatı çıkıp da, “Sayın mahkeme heyeti... Aziz Yıldırım da altı yıl hapis cezasına çarptırıldı ama içeride sadece bir yıl yatmış olmasına karşın tahliye edildi. Ben de herkesin kanun karşısında eşit olduğu ilkesinden hareket ederek; müvekkilimin cezasının kalan bölümünü, kararın onanmasından sonra çekmesini talep ediyorum” dese...

Sizce haksız bir talepte mi bulunmuş olur?

***


Bilirsiniz hâkimler kararlarıyla ilgili konuşmazlar, demeç vermezler...

Bu yüzden ben de bu kararı alan mahkeme heyetinden bir açıklama falan beklemiyorum.

Ama söyleyecek bir sözleri varsa da sütunlarım kendilerine açık!

Acaba yargılama tarihimizde bugüne kadar altı yıldan fazla süreyle hapis cezasına çarptırılan ama yattığı bir yıl yeterli görülüp tahliye edilen kimse var mı?

Yoksa... Aziz Yıldırım’ın tutukluk hâli neden devam etmedi?

Ve bu kararla; Türk mahkemelerinde yargılanan tüm sanıklar, haklarında verilen ilk karar ne olursa olsun, Yargıtay kararı çıkana kadar tahliyelerini talep etme hakkına kavuşmadılar mı?

*****


Günün sorusu

AKP İzmir Milletvekili Ali Aşlık, Meclis Kürsüsü’nden Sivas katliamı hakkında konuşmuş ve “Orada yargılananların büyük bir kısmı, yananlar kadar masumdur” demiş... Sorum kendisine:

Nereden biliyorsun; yanlarında mıydın?

*****


Orhan Kemal’in torunu Işık Öğütçü’den ‘dede’ bilgileri...

Orhan Kemal’in oğlu Işık Öğütçü, pazartesi günü yayınlanan “Orhan Kemal’in babası ve Fethullah Gülen” başlıklı yazımla ilgili bir mektup gönderdi.

O yazımda Muammer Karabulut’un “Protestan Kur’an” isimli kitabından bazı alıntılar yapmıştım. Öğütçü, kitapta yer alan dedesiyle ilgili bölümler için şunları söylüyor:

“Dedem Abdülkadir Kemali’nin partisinin kapatılma nedeni din istismarı değil, iktidardaki tek parti olan Cumhuriyet Halk Fırkası’na yaptığı muhalefet ve yazdığı sert eleştiri yazılarıdır.

Abdülkadir Kemali Bey, Menemen olayından bir hafta önce 17 Aralık 1930 yılında yurt dışına çıktı. Bu bilgiye TBMM Vakfı Yayınları No: 6’dan ulaşmak mümkün... Kendisi yurt dışına gittikten sonra Urfa vekili Ali Saip (Ursavaş) Meclis’te yaptığı konuşmada, ‘Menemen Olayı’ndan haberdar olmasaydı, A. Kemali yurt dışına kaçar mıydı?’ diye konuşmuştur.

Protestan Kuran konusuna gelince: Orhan Kemal, Bursa Cezaevi’nde Nâzım Hikmet ile hapisteyken, Abdülkadir Kemali Bey ziyaretlerine giderdi. Nâzım Hikmet’in iyi bir hatip olan A. Kemali’yi orada dinlemesi, oğlunun anlattıkları onda esin kaynağı olmuş, ‘Memleketimden İnsan Manzaraları’ isimli kitabında ‘Şevki Bey’ ismiyle onu şiirleştirmiş, önce rahmetli Asım Bezirci’nin, sonra Meral Demirel’in kitaplarında bu yer almıştır.

Protestan Kur’an tanımlamasına tahminim şudur: Orhan Kemal Müzesi’nde, A. Kemali’nin okuduğu, üzerine notlar aldığı Kur’an yer almaktadır. Bu işin uzmanları Kur’an’ın sayfalarının yanlarına yazı yazılmaması gerektiği halde, yazdığı notların, açıklamaların şekil olarak önemli olduğunu belirtmektedirler. Bu durum Nâzım Hikmet tarafından o şekilde tanımlanmış olabilir.

Büyük Doğu Gazetesi’nde ise sadece A. Kemali Bey değil, Oktay Akbal, Özdemir Asaf, Salah Birsel gibi pek çok ismin yazmış olduğu görülür.

Çağdaş, aydın, ilerici bir yazar olan sizinle, aynı saflardayız merak etmeyin. Ama okuduğunuz kitabın böyle bir amaç güttüğünü sanmıyorum.

Işık Öğütçü”

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları