Tarih:
18.11.2014
Depremci Hoca da Atatürk’e ‘Diktatör’ diyor ama bir farkla!
Mustafa Mutlu; Atatürk bir dâhiydi ve bu dâhinin yaptıklarının genel bilançosu hem kendi milleti, hem de insanlık açısından çok olumludur.
“Ben bütün dünyanın aklı başında ve bilgili insanlarının paylaştığı bir görüşe katılanlardanım:Atatürk bir dâhiydi ve bu dâhinin yaptıklarının genel bilançosu hem kendi milleti, hem de insanlık açısından çok olumludur.
Aklı başında hiç kimsenin zaten bu konuda hiçbir şüphesi yok...
Üzerinde tartışılan mevzu, Atatürk’ün diktatör olup olmadığıdır. Bence Atatürk, ilk ve kanımca en başarılı biyograflarından Harold Courtenay Armstrong’un 1932 yılında yayınladığı ‘Bozkurt Mustafa Kemal-Bir Diktatörün İçten Bir İncelenmesi” kitabının başlığında da belirttiği gibi; bal gibi bir diktatördü ama bir zorba değildi. Maalesef ülkemizde bu iki kavram sıklıkla birbirine karıştırılır. Bununla birlikte onu tarihteki resmi unvanlı ilk diktatör Gaius Julius Caesar’dan beri tarihteki ekseri diğer diktatörlerden ayıran önemli bir özelliği vardı:
Tüm düşüncelerini milletini temsil eden meclise öyle veya böyle kabul ettirdikten sonra uygulatırdı.
Atatürk’ün Meclis’i sadece iki defa tehdit ettiği söylenir:
Birincisi, Büyük Taarruz’dan evvel başkumandanlık görüşmeleri sürürken... Bu tehdidi de şu sözlerden ibarettir:
‘Orduyu başsız bırakmadım, bırakmıyorum, bırakmayacağım.’
O zaman ülkenin içinde bulunduğu nazik durum ve meclisin takındığı tutum düşünülürse bu ifadeyi mazur görmek kolaydır.
Diğeri de hilafetin saltanattan ayrılması tartışmaları sürerken söylediği, ‘Bu iş olacaktır. Ama bu arada bazı kafalar da kopabilir’ sözüdür. Bu, aslında dinsel anlamda dogmatik ve tarihsel kökleri olmayan bir birliktelik hakkında ülkenin kritik günlerinde yapılan, sonu gelmeyen, bilgisiz ve akısız tartışmalar karşısındaki isyanını dile getirir. 19 Mayıs 1919’dan, 10 Kasım 1938’e kadar geçen 19 senede Atatürk hiçbir kararını altında killetin temsilcilerinin imzalarının da olmadığı bir bildiriyle ne milletine ne de dünyaya tebliğ etmiş ve uygulamaya koymuştur.
(./.)
Atatürk’ün yaptıkları, tarih mahkemesi önünde yargılanmış ve kendisi tüm uygar insanlığın alkışlarını almıştır. Bugün hür ve refah bir ülkede yaşıyorsak bu onun eseridir. Atatürk, özgürlüğü öğretebilmek, topluma yayabilmek için bir süre diktatörlük yapmıştır. Bunu çocuk yetiştiren ebeveynin çocuklarına yaptığı muameleye benzetebiliriz. Ebeveyn veya veliler, çocuklar belli bir akılcı muhakeme düzeyine erişmeden (ki tıbben bunun aşağı yukarı 18 yaşında tamamlandığı sanılmaktadır) ve belli bir bilgi deposunu oluşturmadan, onlar adına karar alır.
***
Yukarıdaki alıntılar, kamuoyunda “papyonlu deprem profesörü” olarak tanınan Jeoloji Profesörü Celal Şengör’ün “Dahi Diktatör” isimli son kitabından...
Şengör bu kitabı, bir arkadaşının, kendisinin Atatürk’e bakışını sormasıyla başlayan bir sohbetin ürünü olduğunu söylüyor.
Birkaç akşamlık bu sohbet daha sonra yazıya dökülmüş ve Hava Harp Okulu’nda bir “açılış dersi” olarak verilmiş...
Kitap, Atatürk’ü o dönemin koşullarından soyutlayarak “zorba bir diktatör” olarak göstermeye çalışanlara okkalı bir tokat niteliğinde...
Kitabı bitirince, Atatürk’ün bugünün dünyasından bakınca, “dayatmacı” gibi görünen tutumu olmasaydı, bugünkü Cumhuriyet’in de olmayacağını anlıyorsunuz.
Bu arada Şengör, Atatürk’ün “yanlış” bulduğu bazı karar ve uygulamalarını da açık açık anlatmaktan çekinmiyor...
Kitabın tek sıkıntısı... Sayısı bir hayli fazla olan yazım hataları!
Kısacası; Şengör’ü Atatürk’e “diktatör” diyen günümüzün şarlatanlarıyla karıştırmayın:
Onun “diktatör” tanımıyla, bugünkü liboşların suçlaması arasında dağlar kadar fark var!
‘Kardeşim’in kitabı!
Sanırım bu yılın Nisan ayıydı... Ulusal Kanal Gönüllüleri’nin davetlisi olarak Frankfurt’a gitmiştim.
Havaalanında beni “sarı taksi”leriyle bir Türk çift karşıladı.
İkisinin de gözlerinin içi gülüyordu.
Taksiyi kullanan Selçuk’tu; 45 yaşındaydı ve bir taksi şoföründen ziyade edebiyat eleştirmeni gibiydi.
Kayseri, İncesu’da doğmuş... Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi’ni bitirmiş... Türkiye’de iş bulamayacağını anlayınca, stajını yaptığı Almanya’ya dönmüş ve çeşitli işleri denedikten sonra taksi şoförlüğü yapmayı seçmiş... Kendi deyişiyle 72 milletten insanı tanımış, dostluklar kurmuş... Tam 20 yıldır Frankfurt’ta direksiyon sallıyor ve arabası şiir kitaplarıyla dolu...
Yanındaki güzel ve zarif kadın da eşi Senar’dı...
Yıllardır el ele vermişler; dünyanın şiirini birlikte aramaya koyulmuşlardı.
Bana önce Frankfurt’u gezdirdiler; sonra da konferansın yapılacağı salona götürüp eşlik ettiler.
Aradan aylar geçti; bir kez de Çeşme’de gördüm onları: Aydınlık okurlarıyla yaptığımız toplantıdan sonra bir “Ce-e” deyip kaçtılar! Uçağa yetişeceklermiş...
***
Geçenlerde imzalı bir kitap geçti elime; “Kavanozdaki Yürek...”
Selçuk, şiir gibi hayatının şiirle ve edebiyatla ilgili yapraklarını bir araya getirmiş...
Kimler yok ki içinde?
Macar şair Attila Jozsef, Nazım Hikmet, Enver Gökçe, Fakir Baykurt, Metin Demirtaş...
***
Ne yalan söyleyeyim; kendim yazmış gibi heyecanlandım bu kitabı okurken...
Sizin de çok farklı tatlar alacağınızdan eminim...
DAHİ DİKTATÖR
Türü:Araştırma-inceleme
Yazan: A. M. Celal Şengör
Yayınevi: Ka Kitap
Baskı tarihi: 2014, Kasım
Sayfa sayısı: 133
Fiyatı: 16 lira.
Not: Yazarla tanışmıyorum.
'KARDEŞİMİN' KİTABI
Sanırım bu yılın Nisan ayıydı... Ulusal Kanal Gönüllüleri'nin davetlisi olarak Frankfurt'a gitmiştim.
Havaalanında beni "sarı taksi"leriyle bir Türk çift karşıladı.
İkisinin de gözlerinin içi gülüyordu.
Taksiyi kullanan Selçuk'tu; 45 yaşındaydı ve bir taksi şoföründen ziyade edebiyat eleştirmeni gibiydi.
Kayseri, İncesu'da doğmuş... Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi'ni bitirmiş... Türkiye'de iş bulamayacağını anlayınca, stajını yaptığı Almanya'ya dönmüş ve çeşitli işleri denedikten sonra taksi şoförlüğü yapmayı seçmiş... Kendi deyişiyle 72 milletten insanı tanımış, dostluklar kurmuş... Tam 20 yıldır Frankfurt'ta direksiyon sallıyor ve arabası şiir kitaplarıyla dolu...
Yanındaki güzel ve zarif kadın da eşi Senar'dı...
Yıllardır el ele vermişler; dünyanın şiirini birlikte aramaya koyulmuşlardı.
Bana önce Frankfurt'u gezdirdiler; sonra da konferansın yapılacağı salona götürüp eşlik ettiler.
Aradan aylar geçti; bir kez de Çeşme'de gördüm onları: Aydınlık okurlarıyla yaptığımız toplantıdan sonra bir "Ce-e" deyip kaçtılar! Uçağa yetişeceklermiş...
***
Geçenlerde imzalı bir kitap geçti elime; "Kavanozdaki Yürek..."
Selçuk, şiir gibi hayatının şiirle ve edebiyatla ilgili yapraklarını bir araya getirmiş...
Kimler yok ki içinde?
Macar şair Attila Jozsef, Nazım Hikmet, Enver Gökçe, Fakir Baykurt, Metin Demirtaş...
***
Ne yalan söyleyeyim; kendim yazmış gibi heyecanlandım bu kitabı okurken...
Sizin de çok farklı tatlar alacağınızdan eminim...
KAVANOZDAKİ YÜREK
Türü: Anı, deneme
Yazan: Selçuk Ülger
Yayınevi: Kaynak Yayınları
Baskı tarihi: 2014, Ekim
Sayfa sayısı: 182
Fiyatı: 15 lira.
Mustafa Mutlu - Aydınlık
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları